3 Mayıs Türkçülük Günü dolayısıyla bir açıklama yapan Eyüp Doyuran, 3 Mayıs’ı ortaya çıkaran gelişmeleri şöyle anlattı: “1944 yılında Sovyetlerin Almanlar karşısında zafer kazanması ile birlikte Türkiye'de bazı aydınlar Sovyetler Birliği adına komünizm propagandası yapmaya başlamıştır. Dönemin iktidarı da bu propagandaya izin vermekteydi. ‘Ben Türkçü bir Başvekilim’ diyen dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu'nun, tavırlarına karşı, büyük Türkçü-fikir adamı H.Nihal Atsız, çıkardığı Orhun dergisinde, devrin başbakanına açık mektup yazar. Yayınladığı mektuplarda, ülkede komünizm adına yapılan ihanetleri, dönen dolapları, kurulan çarkı ve bu çarkı devlet eliyle besleyenleri kamuoyuna açıklar ve ‘Ben Türkçüyüm’ diyen Başbakanı göreve çağırır. Bu mektuplar büyük yankı uyandırır. Mektupta kendisine hakaret edildiği gerekçesi ile Sabahattin Ali, H.Nihal Atsız’ı mahkemeye verir. Türkçülük-Turancılık davasının 2.celsesinin yapılacağı 3 Mayıs 1944 günü, binlerce Türkçü üniversite öğrencisi H.Nihal Atsız'ın Ankara’da kaldığı otelin önünde toplanmış ve Türk Milliyetçiliğine bağlılıklarını haykırmışlardır.
O güne kadar Anadolu’nun sesine kulak tıkayanlar, milli değerlerden uzak yaşayanlar bu kalabalığın haykırışları karşısında irkilirler ve Türkçü-Turancı düşünceyi vatana ihanet gibi gösterip ülkede Turancı avına çıkarlar. Milli Şef İnönü, yaptığı 19 Mayıs konuşmasında, Turancıları suçlar. Milli Şef’in ricasını emir telakki eden ve Sovyetler Birliği’nin gönlünü fethedebilmek gayesi ile harekete geçen dalkavuklar tarafından, binlerce gencin en vatansever duygularla ve büyük bir vatanseverlikle yaptıkları yürüyüş bir isyan gibi gösterilir ve Türkçü-Turancı düşünceye inanların çile günleri başlar. Başta H.Nihal Atsız olmak üzere, aralarında Orhan Şaik Gökyay, Prof. Zeki Velidi Togan, Alparslan Türkeş, O.Yüksel Serdengeçti gibi isimlerinde bulunduğu yüzlerce kişi tutuklanır ama bunlardan sadece 23 kişi sıkıyönetim mahkemeleri tarafından sorgulanır. Haksız suçlamalara maruz kalırlar. Aylarca çile çekerler ve mahkeme son bulduğunda en ağırı 10 yıl olmak üzere bütün sanıklar suçlu bulunur. Çünkü bu dava birilerine gözdağı vermek niyetiyle açılmıştır ve suçlu olmasalar da sanıkların ceza almaları gerekmektedir. Türkçüler, Kürşad yürekliler davayı Askeri Yargıtay’a taşırlar. Askeri Yargıtay davayı usulden ve esastan bozar ve davayı yürüten mahkemenin taraflı davrandığı hükmünü verir. Ve Kürşad yürekliler uzun süren mahkemeler, işkenceler, hakaretler, linç girişimlerinin sonunda beraat ederler. 3 Mayıs’ı zindandan bayrama çeviren bu 23 kişinin, tabutluk denilen 2,5 metre yüksekliğinde, 40 santimetre eninde, 50 santimetre boyundaki hücrelerde başlarının üstünde 1500 watt ampul yandığı halde sorgulanmaları değildir. 3 Mayıs’ı zindandan bayrama çeviren, 23 Kürşad yürekli Türk Milliyetçisinin tırnakları sökülecek, gözleri görmeyi yitirecek, ağzından kan gelecek ya da açlıktan zafiyet geçirip hastanelik olacak derecede işkenceye maruz kalması da değildir. Ve o işkenceler, korkutmalar ve başlarına gelebilecek bütün felaketlere rağmen Türkçülük-Turancılık fikrine imanlarını inkâr etmemeleri de değildir” “3 Mayıs’ı zindandan bayrama çeviren, o güne kadar edebi ya da ilmi anlamdan öteye geçemeyen Türk Milliyetçiliği fikrinin ilk defa harekete dönüşmesi ve haykırılmasıdır” diyen Doyuran, “Türk tarihinde 3 Mayıs bir dönüm noktasıdır. Yıllarca milli duygulardan koparılan, kendi öz değerlerine yabancılaşan kısacası mankurtlaştırılmaya çalışılan Türk Gençlerinin isyanıdır 3 Mayıs. Bu tarihten sonra Türk Milliyetçiliği fikri siyasi alana taşınacak, edebi ya da ilmi olmanın dışında sosyal ve siyasi çözümleri de sunacak ve Milliyetçi Hareket doğacaktır. Türk Milliyetçiliği fikrini tabutluklarda harekete dönüştüren bu Kürşad yürekliler kendisinden sonra geleceklere de hareketi devam ettirme görevi verirken; onlara Ülkü Bayrağının yanı sıra davayı besleyecek çilehaneleri yani Yusufiyeleri de miras bırakmışlardır. Bu çilenin takipçileri Türk Milliyetçiliği sancağını yere düşürmemişlerdir. Her yıl olduğu gibi bu 3 Mayıs’ta da; başta, Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş, H.Nihal Aysız, O.Yüksel Serdengeçti, O.Şaik Gökyay, Zeki Velidi Togan, R.Oğuz Türkkan olmak üzere, 1944 yılında çektikleri çilelerle ülkü sevdasını besleyen, büyüten ve 3 Mayıs’ın dönüm noktası olduğunu bizlere aktaran ve bugünü bayram olarak kutlamamızı öğütleyen, bütün Türkçüleri minnetle anıyor, uçmağa varanlara rahmet diliyoruz” şeklinde konuştu.
Doyuran, “Türk Tarihinde 3 Mayıs Bir Dönüm Noktasıdır”
Aydın Türk Ocağı Başkanı Dr. Eyüp Doyuran, “3 Mayıs, o güne kadar edebi ya da ilmi anlamdan öteye geçemeyen Türk Milliyetçiliği fikrinin ilk defa harekete dönüşmesi ve haykırılmasıdır” dedi.