11 Nisan Dünya Parkinson Hastalığı Günü nedneiyle bir açıklama yapan Dr. Kasım Çetin, “Parkinson hastalığı ileri yaşlarda hareketlerde yavaşlama, uzuvlarda titreme, kaslarda sertlik, duruş ve denge bozukluğu belirtileri ile ortaya çıkan uzun süreli ve ilerleyici bir hastalıktır. Hastalığın belirtileri 40-70 yaşları arasında, sıklıkla da 60’lı yaşlarda başlar. Tüm Parkinson hastalarının sadece yüzde 5’inde hastalık başlangıç yaşı 20 ila 40 yaşları arasındadır. Genç yaş grubundaki bu hastalarda genetik nedenler söz konusu olabilir. Parkinson hastalığı erkeklerde kadınlara oranla biraz daha sık görülür. Toplumda 65 yaş üzerinde her 100 kişiden birinin Parkinson hastası olduğu kabul edilmektedir. Yurdumuzda da Parkinson hastalığı görülme sıklığının benzer oranlarda olduğu göz önüne alındığında yaklaşık 70-100 bin hastanın var olduğu kabul edilebilir. Hastalığı başlatan veya tetikleyen kesin neden bilinmemektedir. Temel bozukluk, koordine hareketleri düzenleyen beyin bölümlerindendir. Özellikle üst beyin sapındaki gri cevher çekirdeklerinde hasarlanma sonucunda dopamin üreten hücrelerin azalmasının sorumlu olduğu düşünülmektedir. Bu çekirdeklerdeki hücrelerin yaklaşık yüzde 80’i hasara uğrarsa o hücrelerin akson uçlarının bağlandığı çizgili cisimdeki dopamin eksikliği karşı beden yarısında hareket bozukluğuna yol açar ve Parkinson hastalığı belirtileri tek yanlı olarak ortaya çıkmaya başlar” dedi.
Hastalığın temel belirtilerinin titreme, sertlik ve hareketlerin yavaşlaması olduğuna işaret eden Dr. Çetin, “İlk belirtiler hastaların yaklaşık yüzde 70’inde dinlenme halinde ortaya çıkan el parmaklarında, el ya da kolda, bazen de ayakta titreme iken yüzde 30 kadarında ise hareketlerde yavaşlama ve tutukluktur. Genellikle titreme ilk ortaya çıkan olup, genellikle başlangıçta tek eldedir. Zamanla aynı taraf bacağa ve karşı ele geçebilir. Sıklıkla hastalıktan vücudun bir yarısı baskın olarak etkilenir. Titreme dinlenirken olup, uyurken kaybolur; sinirlilik ve yorgunluk titremeyi arttırır. Sertlik veya katılık boyun kaslarından başlar ve başın gövdeden önde tutulmasına sebep olur. Bel kemiği de etkilenip bel hafif öne eğilir, diz kalça ve kol eklemleri bükük hal alır. Hasta, küçük hızlı adımlarla sendeleyerek yürür, hantallaşır, saatlerce oturur. Yazıya büyük başlar, harfler gittikçe küçülür ve yazının okunması güçleşir. Monoton ve tek düze bir konuşma vardır. Yüz adale faaliyetleri silinir, donuk, anlamsız çehre vardır. Hareketlere başlamakta güçlük çeker, cildi yağlanır ve yüzde 40 hastada bunama görülür. Hastalık genellikle sinsi başlar ve belirtileri yıllar içinde, son derece yavaş ama giderek artan biçimde ilerler, öyle ki hastalar çoğu zaman hastalığın başlangıç tarihini kesin olarak belirtemeyebilir. Hasta yakınları bazı belirtileri yaşlılığa özgü doğal özellikler olarak kabul edebilir. Hastalığın ilerleme hızı ile belirtilerin türü ve şiddeti hastadan hastaya değişiklik gösterir. Parkinson hastalığı tanısı öykü ve klinik muayene verilerine dayanılarak konulur ve tedaviye alınan olumlu yanıt tanıyı doğrulayıcı kanıt oluşturur.. Tedavide ana prensip, hastanın toplum içinde kendini iyi hissetmesi ve günlük yaşam aktivilerini yardıma ihtiyaç duymadan ve zorlanmadan gerçekleştirebiliyor olmasıdır. Seçilen ilaçlar hastanın yaşına, ağırlığına göre değişiklik gösterebilmektedir. Tedavi de bir diğer önemli nokta psikolojik olarak hastanın kaybettiklerini tekrar hastaya kazandırmaktır. Parkinson tedavisinde aile ve hekimin bir arada çaba göstermesi hastanın kendisini daha iyi hissetmesini sağlar ve hastanın yaşam standartını arttırır. Aileden gelen desteğin katkısı fazla olacaktır. Parkinson hastalığı yaşamı değiştirir, ancak yaşamı tehdit etmez” şeklinde konuştu.
ALONACAK ÖNLEMLER
İleri dönemdeki hastaların günlük yaşamlarının kolaylaşması ve çeşitli ev kazalarından korunabilmeleri için bazı önerilerde bulunan Çetin, şunları kaydetti: “Özel çatal, bıçak, tabak, bardak kullanılması, elde kolayca tutulabilen ve kırılmayan malzemeden yapılanların tercih edilmesi. Mümkünse belirgin yüksekliği olan kapı eşiklerinin kaldırılması. İnce kilim ve kaygan döşemeden sakınılması. Hastanın sert ve dar bir yatağı ve kalkmaya yardımcı olacak bir tutunma yerinin olması. Banyo sırasında emniyetli bir şekilde oturarak, duş altında yıkanmanın tercih edilmesi. Lavaboda önüne iskemle konularak oturur şekilde el-yüz yıkanması. Banyo ve tuvalette duvarlara tutunabilmek üzere özel kollar taktırılması önerilir. Beyinde hücre kaybıyla giden çeşitli hastalıklar arasında sadece Parkinson hastalığı tedaviye iyi yanıt verir. Parkinson hastalığının uzun süreli, yavaş ilerleyici bir hastalık olması nedeniyle, tedavisinde hastanın ve ailesinin hekimle uzun yıllar işbirliği yapması gereklidir. En iyi yol, bir nöroloji uzmanı tarafından hasta sorumluluğunun üstlenilerek ve gerektiğinde bir fizyoterapist ile işbirliği yapılarak, düzenli kontrol muayeneleriyle tedavinin sürdürülmesidir”
Dr Açıklaması Çetin; 'Türkiye'de 100 Bine Yakın Parkinson Hastası Var'
Aydın Halk Sağlığı İl Müdürü Dr. Kasım Çetin, “Parkinson hastalığı görülme sıklığının benzer oranlarda olduğu göz önüne alındığında Türkiye’de yaklaşık 70-100 bin hastanın var olduğu kabul edilebilir” dedi.