Dsp Genel Başkanı Türker: "anayasanın İlk Dört Maddesi Korunmalı"

DSP Genel Başkanı Masum Türker, yapılacak yeni anayasada içerik ve kapsama çok dikkat etmek gerektiğini belirterek, "Bugünkü anayasamızın 1, 2 ve 3.

maddelerini ve bu maddelerin teminatı olan 4. maddeyi korumak gereklidir" dedi. Bu maddelerde özü değiştirmeyen bazı ufak tefek rötuşlar yapılabileceğini kaydeden Türker, "Anayasanın demokratik, sosyal ve laik yapısı, Türkiye`nin bir hukuk devleti olduğu hükmünün muhakkak korunması gerekir" diye konuştu. Bir televizyon kanalında programa katılan Türker, yeni anayasanın katılımcı, uzlaşmacı bir yaklaşımla parlamento içindeki partilerin yanı sıra parlamento dışındaki partilerin ve sivil toplum örgütlerinin de görüşleri alınarak hazırlanması gerektiğini söyledi. Sadece yeni anayasa yapmanın yeterli olmayacağına dikkat çeken Masum Türker, "Yeni anayasaya uygun olarak Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasaları`nda da değişikliklerin yapılması gerekir. Özellikle seçim barajının düşürülmesi, seçime girme hakkıkazanan partilerin diğer partiler gibi devlet desteği alması ile ilgili düzenlemelerin muhakkak yapılması gereklidir. Tüm partilere -belirli bir kontenjan dışında- önseçim zorunluluğu getirilmelidir. Bu, parti içi demokrasinin işlemesi bakımından önemlidir" dedi. Türker, yeni anayasanın içeriği konusuna değinirken, DSP`nin bu konuda hazırlıklı olduğunu ve bir taslak metin hazırlayarak başta iktidar partisi olmak üzere tüm partilere sunduğunu anımsattı. 12 Eylül`de referanduma sunulan anayasa değişikliklerinde DSP`nin hazırladığı metinden de bazı bölümler bulunduğuna dikkat çeken Türker, yeni yürürlüğe giren anayasa maddelerinde sıkıntılı bölümler olduğuna işaret etti. Masum Türker, HSYK`nın işleyişini buna örnek göstererek, "HSYK`nın işleyişi yanlıştır. Birçokkonuda bazı yanlışlıklar vardır. Bu yanlışlıkların düzeltilmesinde büyük yarar olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu. Mevcut anayasanın herkesin dillendirdiği gibi `askeri` bir anayasa olmadığını ifade eden Masum Türker, 12 Eylül sonrasında özellikle 2001 yılında Parlamento`da bulunan tüm partilerin uzlaşması ile metinde önemli değişiklikler yapıldığını anımsattı. Türker, "Bazı maddeler uzunsa kısaltılabilir, bazıları kısa ise kapsamı genişletilebilir. Ama bu anayasa artık tam anlamışla askeri bir anayasa değildir" dedi

"Asıl üzerinde durulması gereken konu, olmazsa olmaz konu, bugünkü anayasamızın 1, 2 ve 3. maddelerini ve bu maddelerin teminatı olan 4. maddeyi koruma gerekliliğidir. Belki 1, 2, 3. maddelerde basitlik sağlamak açısından bazı ufak tefek rötuşlar yapılabilir. Mesela başlangıç hükümlerine yapılan atfa gerek kalmaksızın bir düzenleme yapılabilir. Zaten başlangıç hükümleri, anayasanın bir başka parçasıdır. Ya da 2. maddede yer alan dayanışma anlayışı gibi temel ilkelerden uzaklaşan bazı kelimelerçıkarılabilir. Ama anayasanın demokratik, sosyal ve laik yapısı, Türkiye`nin bir hukuk devleti olduğu hükmünün muhakkak korunması gerekir" diyen Türker, "Bizim hazırladığımız, çalışması devam eden anayasa taslak metninin 22. maddesinde haberleşme özgürlüğünün daha geniş kapsamlı olmasını sağlamak için `iletişim özgürlüğü` ibaresi kullanılıyor. `Haberleşme özgürlüğü` anayasada `iletişim özgürlüğü`ne dönüştürüldüğü zaman, sizin söylediğiniz `ama`lar otomatik olarak ortadan kalkar. Zaten burada amaç,özgürlüğü sağlamaktır. Biz, yeni anayasada özgürlük anlayışının daha da genişletilmesi gerektiğini düşünüyoruz" şeklinde konuştu. Bir anayasaya kapsam ve içerik açısından bakmak gerektiğini vurgulayan Masum Türker, hazırlanacak anayasanın azınlıkta kalan kesimlerin hakkını gözetmesinin önemli olduğunu dile getirdi. Türker, göze batan bazı maddeler olduğunu da kaydederek, "Örneğin YÖK`le ilgili düzenlemenin artık anayasadan çıkarılması gerekir" dedi. Laiklik kavramının da anayasada korunması gerektiğine işaret eden Türker, "Bazı durumların anayasa teminatı altına alınması gerekir" görüşünü dile getirdi. "Yeni anayasada laiklik tanımlaması gerekir mi?" sorusu üzerine Masum Türker, laikliğin tanımının belli olduğunu ve böyle bir tanımın anayasada yer almasına gerek olmadığını kaydetti. Türker, "Ama çok isteniyorsa, taraflar mutabık kalıyorsa, din ve devlet işlerinin nasıl ayrıldığını çok daha kesin hatlarıyla çizmek de mümkün olabilir" dedi. Mevcut demokratik parlamenter sistemin devam etmesini isteyen Türker, "Türkiye`de sık sık, `Partilerde lider sultası var, partilerde parti içi demokrasi oluşturulmalıdır` diyoruz. Şimdi bir siyasi partide bile bir kişinin `mutlak yönetici` olmasına karşı çıkıyorsak, ülke yönetiminde de aynı şekilde tek bir kişinin yönetici olmasına karşı çıkmak durumundayız. Bugün Türkiye parlamenter sistemden ayrılıp bir başkanlık sistemine giderse, Suriye`den, Mısır`dan, Libya`dan farkı kalmaz. Parlamenter demokratiksistemin çok daha saygın, verimli ve esnek bir yönetim anlayışı getireceğine inanıyoruz" diye konuştu

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile