Dünya Mülteciler Günü bağlamında AA muhabirine açıklamalarda bulunan Batchelor, bu günün, evlerini terk etmek, hiçbir insanın kendisini içinde bulmaması gereken koşullarda yaşamaya başlamak zorunda kalan insanları anmak için bir vesile olduğunu dile getirdi.
Mülteciler için "Bunlar hayatta kalmayı başarmış insanlar" nitelendirmesini yapan Batchelor, "Mülteciler travmalarla mücadele eden, hayatlarını yeniden kuran ve yeni bir gelecek inşa eden insanlar. Bunu yapmak için bir platforma ihtiyaçları var sadece. Bugün mültecileri anmamızın anlamı da bu" dedi.
- 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük sayı
BMMYK'nın bugün yayımlanan Küresel Eğilimler raporuna göre 2013'te dünya çapında evini terk etmek zorunda kalanların sayısının 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana görülmüş en yüksek noktaya çıktığını anlatan Batchelor, "Bugün dünyada 50 milyonu aşkın insan evinden ayrılmak, kendi ülkesinde başka bir yere veya başka ülkelere sığınmak zorunda kalmış durumda. Bu insanlar bir ülke teşkil edecek olsa dünyanın en kalabalık 26. veya 27. ülkesi olabilirdi" dedi.
"Bu bir krizdir" ifadesini kullanan Batchelor, "Büyük sayıları dile getirip, istatistiklerden bahsedebiliriz ama burada kadınlar, çocuklar, gençler, yaşlılar, yani çeşitli ülkelerin geleceği konumundaki bireyler söz konusu" diye konuştu.
Dünyadaki mültecilerin yarısından fazlasının çocuk olduğuna dikkati çeken Batchelor, "Bu çocuklar geldikleri ülkelerin istikbali" değerlendirmesinde bulundu.
Toplumların daha ziyade görsel imgelere tepki verir hale geldiğini anlatan Batchelor, "İnsanların bir yerden topluca kaçışları, kamplara yerleşmeleri, çadırların kurulması haber oluyor. Ama asıl haberi çoğumuz evimizde görmüyoruz. Bu, anne babasını kaybeden çocuktur, bambaşka bir dilin konuşulduğu bir ülkede kendini bulmaktır, nereye gidileceğini, ne yapılacağını bilmediğin yabancı bir ülkeye gelmektir" şeklinde konuştu.
- BM'nin mültecilerin kalacağı toprağı yok
BMMYK'nın işlevini "mültecileri tespit etmek, ihtiyaçlarını karşılamak, hayatlarının riske gireceği koşullara geri dönmelerini önlemek, onlara yeni bir gelecek inşa etmek" şeklinde ifade eden Batchelor, "Bu da tanımı gereği sürekli devletlerle birlikte çalışmak anlamına geliyor. Birleşmiş Milletler'in kendisine ait, mültecilerin gidip kalacağı bir toprağı yok. Mülteciler daima bir ülkeden diğerine kaçacak. Dolayısıyla devletlerle sıkı işbirliği yapıyoruz" dedi.
Mültecilere sığınak ve güvenlik sağlamanın yeterli olmadığını vurgulayan Batchelor, "Asıl olan, insanların bir geleceği olmasına müsaade etmek. Çünkü dönüp ülkelerini yeniden inşa edecek insanlar bunlar. Bu da bütün ülkeler açısından, barış ve istikrara yönelik bir yatırım" ifadelerini kullandı.
- Türkiye en çok mülteci barındıran 5. ülke
Türkiye'nin Pakistan, İran, Lübnan ve Ürdün'den sonra dünyada en çok mülteci barındıran 5. ülke olduğunu belirten Batchelor, "Mültecilerin esnekliğini, hayatta kalma iradelerini ve topluma katkıda bulunma arzularını takdir ettiğimiz gibi, onlara güvenli bir alan ve koruma sağlayan ülkeleri de takdir ediyoruz. Türkiye de bugün dünyada bunu yapan ülkelerden biri" diye konuştu.
Türkiye'nin mültecileri kabul etme geleneğinin tarihten geldiğini ifade eden Batchelor, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'de bir misafirperverlik kültürü ve insancıllık geleneği var. Yüzyıllar boyunca pek çok insan Türkiye'de kendisine sığınak ve yeni bir hayata başlama fırsatı buldu. Türkiye ve Türk halkına, bugün de bu geleneği sürdürdüğü için minnettarız. Türkiye bu bakımdan, güvenliği temin etmek için bir kararlılık bulunduğunda nelerin mümkün olduğunun açık bir örneğini teşkil ediyor."
- Suriyeliler için vize koşullarını hafifletme çağrısı
Türk yetkililerin ülkedeki Suriyeli sayısını 1 milyon olarak açıkladığını hatırlatan Batchelor, "Türkiye, coğrafi olarak Suriye'nin yanı başında olabilir ama bu hepimizin paylaşması gereken bir sorumluluk. Biz de BMMYK olarak bütün ülkelere Suriyelilere yönelik vize uygulamalarını gevşetmeleri, ülkeye giriş koşullarını hafifletmeleri çağrısında bulunduk. Bu sorumluluk sadece komşu ülkelerin değil, Suriyelilerin kendilerini bulabilecekleri her yerin sorumluluğu" diye konuştu.
Suriye krizinin 4 yıla yakın bir süredir devam ettiğine dikkati çeken Batchelor, BMMYK'nın krizin ilk yılında Bölgesel Mülteci Eylem Planı oluşturduğunu, bu plan çerçevesinde devletler, STK'lar, BM ajansları, özel girişimler, bireyler, Suriye'deki acil durumla ilgili ihtiyaçların giderilmesine katkı vermek isteyecek herkesle işbirliği yapıldığını anlattı.
Suriyeli mültecileri ağırlayan ülkelere yönelik uluslararası topluma yardım çağrısında bulunduklarını anlatan Batchelor, şunları kaydetti:
"Her ülke için isteklerimiz farklı, çünkü her ülkedeki ihtiyaçlar farklı. Lübnan'da bugün her 4 kişiden biri Suriyeli. Bu, ülke nüfusunun yüzde 25'i demek. Ülkenin kaynaklarını kullanan insanların 4'te biri Suriyeli. Bu, Lübnan gibi fazla kaynağı olmayan küçük bir ülke için ciddi bir kriz. Dolayısıyla bu ülke için yaptığımız çağrı buna uygun ölçüde olmalı. Türkiye daha büyük, daha çok kaynağa sahip, dolayısıyla onunla ilgili çağrımızda bunu dikkate alıyoruz. Ama buna rağmen Türkiye'nin uluslararası toplumdan çok daha güçlü bir yardım alması gerektiğini düşünüyoruz."
Türkiye'nin, en çok Suriyeli mülteci barındıran 2. ülke olduğunu belirten Batchelor, "Türkiye 3.5 yıldır kurduğu ve işlettiği kamplarda pek çok Suriyeli barındırıyor. Son derece istikrarlı, sağlanan desteğin kalitesi de yüksek. Fakat ülkede bugün o kadar çok Suriyeli var ki, hepsini kamplarda tutmak mümkün değil. Ayrıca bir kriz ne kadar uzarsa, insanlar ne kadar iyi yardım alsalar da kampta kalmanın psikolojisiyle baş edemez, şehirlere giderler" şeklinde konuştu.
- Körfez ülkeleri de yardıma başladı
Suriye krizinde olumlu bir gelişmenin, geleneksel olarak uluslararası yardım kanallarını kullanmayan, daha ziyade ikili ilişkiler içinde yardım sağlayagelen bazı ülkelerin de destek vermeye başlaması olduğunu belirten Batchelor, bu bağlamda Körfez ülkelerini, özellikle de Kuveyt'i zikretti. Batchelor, Suriye krizinde bazı Güney Amerika ülkelerinin yanı sıra Kore ve Japonya gibi ülkelerin de dikkate değer katkı sunmaya başladığını ifade ederek, "Bu uluslararası bir kriz. Sadece bir ülkenin, bir bölgenin krizi değil, bütün ülkelerin kapasiteleri ölçüsünde katkıda bulunması gerekir" dedi.
Türk toplumunun Suriyeli mültecilere yönelik tutumunu "son derece destekleyici ve cömert" olarak nitelendiren Batchelor, şunları söyledi:
"Ama bugün mültecilere olduğu gibi, onları ağırlayan topluluklara da destek verme noktasındayız. Söz gelimi Kilis. Normal koşullarda nüfusu 85 bin olan Kilis'te Türklerden daha fazla Suriyeli var. Dolayısıyla kaynaklar yetersiz kalmış durumda. Mesela belediye hizmetleri bu büyüklükte nüfusa göre planlanmamış. Biz de bu noktada küçük de olsa katkı sunmak istiyoruz. Türk yetkililerden öğrendiğimize göre Suriyeli mülteciler için harcanan para 3 milyar dolar civarında ve bizim bütün katkı sağlayan ülkeler, STK'lar ve başka kuruluşlar olarak sağlayabileceğimiz yardım miktarı buna yaklaşamaz bile ama Kilis'e benzer yerlerde söz gelimi mobil sağlık merkezleri gibi yardımlar sağlayabilir, böylece yerel topluluk üzerindeki baskının bir kısmını alabiliriz."
- "Yeniden yerleştirme" planı
Suriyeli mülteciler için 2014'te bir "yeniden yerleştirme" planı hazırladıkları bilgisini veren Batchelor, bu kapsamda artık ülkelerine dönemeyecek durumda olan bazı mültecilere 3. ülkelerde yeni bir hayat kurma imkanı verileceğini söyledi.
Batchelor, çeşitli ülkelerin mültecilere bu imkanı tanımak için talip olduğunu belirterek, "Bu da krizi çözmeye katkı sunmanın bir yolu. Yardım demek sadece para demek değil, yardım başka birçok şekilde de olabilir" dedi.
Dünya Mülteciler Günü
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Türkiye Temsilcisi Carol Batchelor, 2013 itibariyle dünyada 50 milyonu aşkın insanın evinden ayrılmak, kendi ülkesinde başka bir yere veya başka ülkelere sığınmak zorunda kaldığını belirterek, "Bu insanlar bir ülke teşkil edecek olsa dünyanın en kalabalık 26. veya 27. ülkesi olabilirdi" dedi.