Eğitimde 2015 'Restorasyon Yılı' Oldu

YILDIZ AKTAŞ - Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfınca (SETA), hazırlanan analizde, 2015'in milli eğitimde reformlar yerine mevcut politika ve uygulamalarda değişikliklere gidilen bir "restorasyon yılı" olduğu belirtildi.

SETA araştırmacıları Zafer Çelik, İpek Çoşkun, Müberra Emin, Dilruba Toklucu ile Mümine Barkçin tarafından hazırlanan, "2015'te Eğitim" analizinde, eğitimdeki yenilikler ve gelişmeler ele alındı.

Bu kapsamda, geçen yıl ilk kez uygulanan Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) yerleştirme sisteminin kamuoyunun öneri ve eleştirileri çerçevesinde MEB tarafından gözden geçirildiği ifade edilen analizde, geçen yıl bazı öğrencilerin ikametlerinden çok uzaktaki okullara yerleştirildiği hatırlatıldı. MEB'in, öğrencileri "tek takvimde tek seferde" yerleştirmeye çalıştığı ancak yerleştirme işleminin eğitim öğretim döneminin ortasına kadar devam ettiği anlatılan analizde, durumun, öğrencilerin, okullarına uyum süreçlerinin uzamasına ve akademik takvime geç başlamasına sebep olduğu ve değişikliklerin, sorunları yeteri kadar çözmediği kaydedildi.

MEB'in sorunların yapısal olduğu gerçeğinden uzak şekilde küçük değişikliklerle çözüm üretmeye çalıştığı aktarılan analizde, yerleştirme sisteminin, tüm liseleri ve bütün 8. sınıf öğrencilerini kapsaması bakımından yapısal sorun içerdiğine işaret edildi.

TEOG yerleştirme sistemiyle artık tüm okulların bir puanı bulunduğuna dikkat çekilen analizde, şu değerlendirmelere yer verildi:

"Bu durum, sıralamada en geride olan okulların ve bu okul öğrencilerinin 'düşük puanlı' olarak damgalanmasına ve bu okullardaki öğrenci ve öğretmenlerin motivasyon kaybı yaşamasına sebep olmaktadır. Dahası pek çok öğrenci anlamlı puan farkı olmamasına rağmen daha yüksek puanlı bir liseye gidebilmek için evinden çok uzakta okulu tercih etmek durumunda kalmaktadır. Bu da hem öğrenci hem de veli için ayrı bir külfet oluşturmaktadır. Sistemin bu yapısal sorununu çözebilmek için, SETA olarak daha önce de vurguladığımız üzere, merkezi sınavla öğrenci alan okul sayıları ve türleri azaltılmalı, bütün öğrenciler merkezi yerleştirmeye tabi tutulmamalı ve sınavla öğrenci alan okul sayısı yüzde 3 ila 5 seviyesine çekilmelidir."

Analizde, "TEOG yerleştirme sistemi, hem her yıl yerleştirme sürecinde eğitim sisteminin uzun süre aksamasına neden olması hem de tüm okul ve öğrencileri puan üstünlüğü ekseninde sıralaması nedeniyle Türkiye eğitim sistemi üzerinde yakın gelecekte telafisi imkansız sorunlara neden olabilecektir" görüşü paylaşıldı.

-Dershane kararı kamuoyunda tartışıldı

Dershanelerin özel okula dönüşüm sürecine de yer verilen analizde, dershanelerin çoğunun temel liseye dönüşmesinin kamuoyunda, "bu okulların hem okul hem dershane imkanı sunacağı" şeklinde tartışıldığı anımsatıldı.

Anayasa Mahkemesinin (AYM) dershanelerin kapatılmasına ilişkin iptal kararı sonrası MEB'in yeni yönetmelik çıkardığı hatırlatılan analizde, okul dışı eğitim ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik "özel öğretim kursu", "kişisel gelişim kursu", "meslek edindirme ve mesleki gelişim kursu" ile "yetenek kursu" başlıklarında yeni kurs tanımlarının getirildiği anlatıldı.

Analizde, "Gelinen nokta itibarıyla, dershane ve okul iki başlılığından kurtulmak amaçlanırken, dershanelerin dönüşümü ile bir yandan temel liseler bir yandan takviye kursları bir yandan da özel öğretim kursları gibi yeni kurumlar türemiştir. Son tahlilde eğitimde çok başlılık krizi yaşanmaması için temel liselerde ve özel öğretim kurslarında izleme ve denetim mekanizmalarının geliştirilmesi önemlidir" denildi.

MEB'in, geçen yıl başlattığı özel okullarda öğrenim görecek öğrencilere eğitim ve öğretim desteği verilmesine ilişkin uygulama kapsamında da yönetmelik değişikliğine gittiği belirtilen analizde, değerlendirme kriterlerinin yeniden belirlendiği, resmi okullardaki öğrencilerle birlikte özel okulda kayıtlı öğrencilere de başvuru hakkı tanındığı kaydedildi.

Teşvik programının amacının halen net şekilde belirtilmediği aktarılan analizde, özel okul oranını artırmak için özel okulların daha serbest yapıya kavuşturulması ve kamu sisteminden farklılaşmasına izin verilmesi gerektiği bildirildi.

-Yöneticiler için de "akademi" önerisi

Yönetici seçimi ve ataması hususunun da bu yıl milli eğitimin en sıcak gündem maddelerinden biri olduğu dile getirilen analizde, MEB'in son yıllarda yönetici atama konusunda birçok defa yönetmelik yayımlamasına rağmen halen istikrarlı bir sistemin ortaya çıkmadığına işaret edildi. Analizde, bu durumun, yöneticilik görevinin cazibesini yitirmesine sebep olabileceğine dikkat çekildi.

64. Hükümet Programında, öğretmen yetiştirme hedefiyle yapılması planlanan "Öğretmen Akademisi"ne de yer verilen analizde, uygulamanın yöneticiler için de tasarlanması gerektiği savunuldu.

-"Türkiye öğretmen rotasyonuna gitmeli"

Öğretmenlerin rotasyonunun da bu yıl gündemde olduğu anımsatılan analizde, ilk önce aynı eğitim kurumunda azami çalışma süresinin 12 yıl olarak belirlendiği sonra yönetmelikte değişikliğe gidilerek sürenin 15 yıla çıkarıldığı, daha sonra ise rotasyonun iptal edildiği anlatıldı.

Bakanlığın bu konuda 4 aylık süreçte 3 farklı karar almasının, rotasyon hususunda halen bir politika bulunmayışından kaynaklandığı dile getirilen analizde, "Pek çok uluslararası sınavda yüksek başarı sergileyen Çin'de son yıllarda eğitimde eşitsizliğe karşı alınan en önemli önlemlerden biri öğretmen rotasyonu politikası olmuştur. Çin bu rotasyonu da belli bir denklem içerisinde yapmış ve deneyimli öğretmenlerin dezavantajlı okullarda hizmet etmesini sağlayacak model geliştirmiştir. Eğitimde eşitsizlikleri azaltmak amacıyla Türkiye'nin de hedeflerini belirleyerek öğretmen rotasyonuna gitmesi gerekmektedir" ifadeleri kullanıldı.

Gelişmelerin, öğretmenler ve kamuoyu nezdinde var olan, "MEB'in sürekli değişiklik yaptığı" yönündeki algıları güçlendirdiği savunulan analizde, MEB'in, yapacağı değişiklikler hakkında önceden ilgili kişi ve kurumlarla sağlıklı istişareler yapması, alt yapı çalışmalarını sağlaması ve eğitimin yapısal sorunlarına yönelik kalıcı ve uzun vadeli politikalar geliştirmesi önerisine yer verildi.

Analizde, "2015 yılı, milli eğitimde reformlar yerine mevcut politika ve uygulamalarda değişikliklere gidilen bir restorasyon yılı olmuştur. Kamuoyundan gelen eleştiri ve öneriler ile yargı kararlarının bu değişikliklerin yapılmasında etkili olduğunu söylenebilir" denildi.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile