TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde faaliyet gösteren 28 Şubat Alt Komisyonu, Emekli Kıdemli Albay ve psikiyatri profesörü Nevzat Tarhan'ı dinledi.
Adaleti Savunanlar Derneği Genel Başkanı ve Üsküdar Üniversitesi Rektörü de olan Tarhan, eşinin başörtülü olması nedeniyle çeşitli baskılara uğradığını ve bu sebeple emekli olmak zorunda kaldığını ifade etti.
Türk Silahlı Kuvvetleri içinde, ''Kontrolsüz grupların'' bulunduğunu öne süren Tarhan, ''Sincan'da yürüyen tankların emir-komuta zinciri dışında ve Genelkurmay Başkanı'nın bilgisi dahilinde olmadan yürütüldüğü daha sonra ortaya çıktı'' diye konuştu.
NATO'nun, ''Düşman konsepti''ni değiştirmesinden hemen sonra, 1994 yılından bu yana Türk Silahlı Kuvvetleri'nden 10 bin subay ve astsubayın tasfiye edildiğini belirten Tarhan, ''Bundan sonra ülkede 28 Şubat benzeri süreçlerin yaşanmayacağı'' yönündeki bir anlayışın doğru olmadığını söyledi.
Tarhan, '' sözü, darbecilerin taktiğidir. Çünkü her zaman böyle bir tehlike vardır. Kontrolsüz unsurlar şu anda uykuda'' diye konuştu.
Tarhan, 28 Şubat sürecinin planlı bir psikolojik harp taktiğiyle yürütüldüğüne değinerek, şöyle devam etti:
''Bu süreçte, toplumda 'irtica' diye bir suç icat edildi. Bu plan dahilinde düşman semboller üretildi. Mesela başörtüsü bu düşman sembollerden biriydi. Burada İslamofobik bir kadro var. Milletin değerlerine yabancı bir yapı bu. Dini ritüelleri görünce elektrik verilmiş gibi oluyorlar. Milletin değerlerine savaş açmış bu yapı sorgulanmalıdır.
Askeri eğitim sisteminde demokratik değerler yer almıyor. Mesela biz Harp Okulları'nda hep laiklik konferansları dinledik ama bir tane demokrasi konulu konferans dinlemedik. Beyin yıkama eğitimi içinde tek tip adam yetiştirme sistemi uygulanıyor. Askeri alt kültürün toplumun tamımına yaygınlaştırılarak genel kültür olmasını istiyorlar. Evinde çocuğuna oda hapsi veren, evindeki prizlere 'lüzumsuzca söndür' diye yazan subaylar var.''
NATO kadrolarından gelen subayların TSK içinde ayrıcalıklı olduğunu iddia eden Tarhan, Genelkurmay arşivlerinin açılması gerektiğini, ''Bu arşivler açıldığı taktirde askeri darbelerin hangi konsept çerçevesinde yapıldığının anlaşılacağını'' söyledi.
Komisyonda, YAŞ kararlarıyla ordudan ilişiği kesilmiş subaylardan Kemal Şahin ve Güray Balatekin de eşlerinin başörtülü olduğu gerekçesiyle ordudan ilişiklerinin kesildiğini belirterek, yaşadıkları süreçleri anlattı.
Balatekin, 1999 yılında eşi kanser hastası olduğu halde YAŞ kararıyla ordudan atıldığını ifade ederek, bu olay üzerine GATA'da iki kür daha tedavi görmesi gereken eşinin bu tedaviden mahrum kaldığını ve 15 gün sonra da vefat ettiğini ifade etti.
-Solmaz: ''28 Şubat'ın asıl hedefi İHL'ler''-
Komisyon bugün son olarak, İmam Hatip Liseleri Mezunları Mensupları Derneği Onursal Başkanı İbrahim Solmaz'ı dinledi.
Solmaz, 28 Şubat'ın asıl hedefinin imam hatip liseleri olduğunu belirterek, bu okuldan mezun olanların üniversiteye gitmelerinin önüne engeller konulduğunu söyledi.
İbrahim Solmaz, halkın yaptırdığı 125 imam hatip lisesinin hiçbirinin açılamadığını belirterek, 28 Şubat MGK kararlarından önce ziyaret ettikleri dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, kendilerine ''Ben burada olduğum müddetçe kimse İHL'lerin kılına dokunamaz'' dediğini aktardı.
MGK toplantısından sonra defalarca istemelerine rağmen Demirel'in kendilerine randevu vermediğini dile getiren Solmaz, dönemin siyasilerinin de benzer tutum takındıklarını ifade etti.
MGK toplantısı öncesinde dönemin ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ı da ziyaret ettiklerine değinen Solmaz, Yılmaz'ın, kendilerine, ''Bütün ilçelerde imam hatip yapalım, düz liselere de seçmeli Kur'an-ı Kerim ve Arapça dersi koyalım'' dediğini, ancak Refahyol Hükümeti'nin ardından başbakan olduğunda bu görüşlerinin tam tersi icraatların ortaya çıktığını kaydetti.
Muhabir: Ali Eyvaz
Yayıncı: Murat Taydaş
Emekli Kıdemli Albay Tarhan'dan Açıklama
Emekli Kıdemli Albay Nevzat Tarhan, ''28 Şubat sürecinde toplumda 'irtica' diye bir suç icat edildi. Bu plan dahilinde düşman semboller üretildi. Mesela başörtüsü bu düşman sembollerden biriydi'' dedi.