Şişli Belediyesi'nde Hayri İnönü'yle yaşadıkları krizle gündeme gelen Emir Sarıgül'ün paylaştığı hikaye manidar bulundu.
Sarıgül'ün paylaştığı hikaye şu şekilde:
'Bir fare bir devenin yularını eline alıp, kurula kurula yollara düşer. Deve, mülayim bir hayvan olduğundan, farenin kurumuna aldırış etmeyip, sessizce onun arkasından yola koyulur. Bunun üzerine fare kibirlenir: “Ben ne yiğit biriymişim ki, koskoca deveyi sürükleyip götürüyorum” diye düşünmeye başlar.
Deve farenin bu düşüncesini sezinler. “Hele bir sırası gelsin, ben o zaman senin dersini veririm” diye düşünüp, sabırla yürümeye devam eder.
Gide gide büyük bir ırmağın kenarına varırlar. Fare ırmağı görünce birden durur. Âdeta kanı donar. Deve bunu görünce: “Ey dağlarda, ovalarda önümde yürüyüp yol gösteren, neden durdun?” der. “Sen benim kılavuzumsun. Yürü ki, arkandan geleyim.” Fare geri çekiliş titrek sesiyle: 'Bu su pek büyük, pek derin bir su. Boğulmaktan korkuyorum.” Su devenin ancak dizine geliyordu. “Aaa, şu diz boyu sudan mı korkuyorsun?” diye güler deve.
Fare: “Dizden dize fark var, senin için karınca olan bizim için ejderha sayılır. Senin için diz boyu olan su benim boyumu yüz kere aşar” dedi.
Bunun üzerine, deve: 'En kızgın çöllerde, en sert rüzgarlarda senin kibirine ve küstahlığına ses etmedim. Hep bu anı bekledim.
Diyeceğim o ki her şeyin bir zamanı var ve yapılan her hatanın elbet bedeli var.'




















