Erdoğan 'Cumhurbaşkanlığı Türkiye Vizyon Belgesi' Açıkladı

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sandığa giden yolu her zaman açık tuttuklarını belirterek, "Bir baskı rejimi, halkın önüne sandık getirmez. O sandıkta, hür iradenin tecellisine izin vermez. Özgürlük karşıtı bir hükümet, basına bu kadar özgürlük zemini sağlamaz. Baskıcı bir başbakan, kendisine her gün her mecrada, hakaret edilmesine müsaade etmez" dedi.

Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde "Cumhurbaşkanlığı Türkiye Vizyon Belgesi"ni açıkladığı toplantıda yaptığı konuşmada, partilerini kurarken ve iktidardayken tehditler aldıklarını, Danıştay saldırısının üzerlerine yıkılmak istendiğini söyledi.

Ekonomiyi, demokrasiyi tehdit eden tuzaklarla hükümetlerinin düşürülmeye çalışıldığını anlatan Erdoğan, "Arkadaşlarım aynı şekilde, genel başkan yardımcılarım aynı şekilde, başbakan yardımcılarım, bakan arkadaşlarım aynı şekilde. Partim defalarca tehdit edildi, hatta kapatma davasına maruz kaldı. Düşünebiliyor musunuz parlementonun üçte ikisine sahip bir parti için kapatma davası açılıyor. Hiçbir zaman 'Millet ne derse o değil', 'Biz ne dersek o' anlayış bu." diye konuştu.

- "Sandığa giden yolu biz her zaman açık tuttuk"
Bakanları, genel başkan yardımcıları, milletvekilleri ve aileleriyle o süreçte de dik durduklarını dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"17 Aralık, 25 Aralık darbe girişimleri başarılı olsaydı şu anda Yassıada benzeri mahkemelerde yargılanıyor olacaktık. Bunun tüm belgelerini, bu komplonun tüm detaylarını ele geçirdik. Bir kısımını açıkladım ama diğerlerini de inşallah milletimizle paylaşacağız. Bunları da açıklayacağız. İşte bütün bu tehditlere, darbe girişimlerine, provokasyonlara, komplo ve tuzaklara karşı cesaretle direndik. Kendimiz adına değil, ülkemiz adına, 77 milyon milletimiz adına, geleceğimiz adına, istiklalimiz adına bu mücadeleyi verdik. Bakın şurası son derece önemli. Sandığa giden yolu her zaman açık tuttuk. Bir baskı rejimi, halkın önüne sandık getirmez. O sandıkta, hür iradenin tecellisine izin vermez. Özgürlük karşıtı bir hükümet basına bu kadar özgürlük zemini sağlamaz. Baskıcı bir başbakan, kendisine her gün her mecrada, hakaret edilmesine müsaade etmez. Başkasının özgürlük alanına müdahale etmediği sürece her özgürlüğü savunduk. Özgürlükler ihlal edildiğinde de yasaların dışında mahkemelerin dışında başvuracağımız hiçbir merci bugüne kadar elhamdülillah olmadı."
- "Eski Türkiye, artık eskide kalmıştır"
Eski Türkiye'nin, devletin etrafına kümelenmiş, seçkinlerin, elitlerin, çetelerin dışında herkes için karanlık Türkiye olduğunu vurgulayan Erdoğan, herkesin eski Türkiye'nin acılarını yaşadığını bildirdi.
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, eski Türkiye'nin eskide kaldığını, kapılarının kapandığını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
"Halkın değişim arzusu, talebi nihayet kendisine diriliş zemini bulmuştur. Kaçınılmaz değişim artık başlamıştır, güçlü şekilde devam etmektedir. Bu değişim sadece AK Partilileri kapsayan değil, 77 milyonun her bir ferdini kapsayan bir değişimdir. Bize oy versin ya da vermesin, bizi sevsin ya da sevmesin. herkes bu değişimden olumlu yönden etkilenmiştir ve etkilenmeye devam edecektir. Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesi işte uzun yıllardır biriken bu değişim arzusunun ortaya çıkmasıdır. Şunu da gururla ifade etmek isterim. Eski Türkiye'den bugüne artık az eser kalmıştır. Terör meselesi, eski Türkiye'nin sorunlarından biridir. O meseleyi de çözdük, çözüyoruz. TBMM'de dün kabul edilen yasa, terör meselesinin çözümünde inşallah yeni bir dönemi başlatacaktır. Kardeşliğimizi güçlendirmek için verdiğimiz mücadele belli bir aşamaya gelmiş, terör, Türkiye'nin can alıcı meselesi olmaktan çıkmıştır."
- "Yeni Anayasa sorunu"
Erdoğan, eski Türkiye'den bugüne gelen bir başka sorunun da Anayasa olduğunu belirterek, bunu da halletmeleri gerektiğini söyledi.

Yeni, özgürlükçü, katılımcı, demokratik bir anayasa yapmak için samimi mücadele verdiklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"326 milletvekiline sahipken biz dedik ki, bizden üç milletvekili olsun. Diğerleri toplam 220, üçer de onlar verdi. Sizden 9, bunu da kabul ettik. Çalışmalar başladı, bir noktaya geldik. O nokta çok önemli. 47 madde, hepsinin altına 4 siyasi parti imzayı atıyor. 47 maddede mutabakat sağladık. Anamuhalefetin başı çıktı dedi ki, 'Biz bu 47 maddeyi geçirmeye hazırız.' Ben hemen arkadaşlara talimat verdim, gidin görüşün. Biz bunu hemen süratle 15 gün içinde çıkarmaya varız. Arkadaşlarım ziyaret ettiler, aldıkları cevap şu, 'Diğer iki partinin de buna evet demesi lazım.' İpe un sermektir bunun adı. İkimizin sayısı buna yetiyor mu? Yetiyor. Bu 47 maddenin altında 4 siyasi partinin imzası var mı? Var. Bunlar gelmiyor, bırak gelmesin biz bu 47 maddeyi halledelim. Kardeşler işte bu Kılıçdaroğlu böyle birisi.
Çalışmalar devam etti, 60 maddeye çıktık, 60 madde oldu. Yine 4 siyasi partinin altında imzası var. Bu defa ben haber gönderdim. 'Hadi buyrun' dedim bak 60 madde altında 4 siyasi partinin imzası var. Hadi gel şunu oturalım iki haftada, üç haftada çıkartalım. Hiç olmazsa Anayasa'nın ciddi bir kısmı böylece halledilmiş olur. 'Diğer iki partinin de buna katılması lazım' dedi.

Eğer iş yapmak isterseniz çözüme siz de destek verirsiniz. Türkiye'de en önemli sorun muhalefet sorunudur. Muhalefetin dürüst olduğu, güçlü olduğu bir ülkede sizin sıçramanız da çok daha güçlü olur. Eski Türkiyenin direnci nedeniyle maalesef bunu bu dönemde başaramadık. Ancak yeni Anayasa'ya ilişkin umutlarımızı yitirmedik."
Yeni Anayasa mücadelesini en güçlü şekilde sürdüreceklerini belirten Erdoğan, eski Türkiye'den bugüne aktarılan o muhafelet anlayışının ciddi bir sorun olduğunu söyledi.

Muhalefetin kendisini değiştirmediğini, değişim taleplerine duyarsız kaldığını dile getiren Erdoğan, yeni Türkiye'den korkan ve yeni Türkiye'de ayakta kalamayacağını düşünen muhalefetin, değişime direndiğini kaydetti.

- Cumhurbaşkanlığı makamı
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şöyle devam etti:
"İnanıyorum ki muhalefet partilerine gönül vermiş vatandaşlarımız, kardeşlerimiz, bu değişimi kendi elleriyle gerçekleştireceklerdir.
Eski Türkiye'den bugüne ulaşan bir başka önemli sorun da Cumhurbaşkanlığı makamıdır. Cumhurbaşkanlığı makamı Gazi Mustafa Kemal'in vefatından sonra statükoyu korumak üzere şekillendirilmiş bir makamdır. 1960 darbesiyle cumhurbaşkanlığı makamı adeta rejimin bekçiliğini yapan bir makama dönüştürüldü. Statüko milleti kendisi için bir tehdit olarak algılarken cumhurbaşkanlığı makamını da milletin karşısında konumlandırdı. Her zaman bir tarafta milletin seçtiği hükümet, bunun karşısında ise cumhurbaşkanlığı makamı oldu. Abdullah Bey'den önce bunu yaşadığım için damdan düşeni biliyorum. Cumhurbaşkanlığına yüklenen anlam aslında devleti, milleti korumak gibi gerçekten son derece rahatsız edici bir anlamdır. Milletin, meclisin, hükümetlerin değişim arzusu en başta cumhurbaşkanlığı makamı tarafından frenleniyor. Birkaç istisna dışında cumhurbaşkanlığı makamına hep askerler, darbeciler, devleti kutsallaştırmış bireyler getiriliyor. Devletin milletle kucaklaşması engelleniyor. İşte şimdi bu yarışta bizimle beraber olan değerli iki partinin adayı ne diyor. 'Ben icranın başı değilim' diyor. Tavsiye ederim Anayasa'yı okumasında fayda var. Anayasa'yı okursa devletin başının cumhurbaşkanı olduğunu 104. maddede görür. Devletin başı cumhurbaşkanıdır, icranın başıdır. O demeden çok engeller olur."
(sürecek)
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile