Erdoğan: Kapıları açarız

Erdoğan: Kapıları açarız

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim alnımızda ’enayi’ yazmıyor kusura bakmayın. Bu işin hakkı neyse bunu yapın. Biz bir yere kadar sabır, sabır, sabır ondan sonra da gereği neyse bunu yaparız. Herhalde otobüsler, uçaklar boşuna durmuyor" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Genç İş Adamları Konfederasyonu (TÜGİK) Genel Kurulu’na katıldı.

Genel kurulda yaptığı konuşmada Suriye krizi konusundaki tavrı nedeniyle Birleşmiş Milletler’i sert sözlerle eleştirdi.

Erdoğan, ’PYD’yi terör örgütü olarak görmeyen’ ABD ile Suriye’de sivil halka yönelik saldırıları sürdüren Rusya ve Esed rejimine mesaj verdi.

"Suriye meselesi giderek derinleşen bir yara olarak canımızı acıtmaya, yüreklerimizi dağlamaya devam ediyor" diyen Erdoğan, son haftalarda Esed rejimi ve destekçilerinin başta Halep olmak üzere sivil yerleşim yerlerini hedef alan saldırılarını artırdığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazar yerleri, camiler, hastaneler, insanların canlarını kurtarmak için sığındığı binaların yanı sıra insani yardım gönüllülerinin Rusya ve rejimin ağır bombardımanına maruz kaldığına dikkat çekerek, "İran destekli Şii milislerin ve Şebbihaların acımasız katliamlar gerçekleştirdiklerine dair haberler alıyoruz. Suriye, kirli ittifakların kurulduğu, insanların canı ve kanı üzerinden pazarlıkların yapıldığı bir ülke haline geldi. Rejim ve rejim destekçisi ülkeler, DAİŞ ve PYD gibi terör örgütlerini sürekli palazlandırıyor. Esed, iktidarını devam ettirebilmek için tüm ülkenin yıkılmasına, terör örgütlerine ve yabancılara peşkeş çekilmesine rıza gösteriyor" diye konuştu.

"HALEP’E YAPILAN HAREKAT ÜLKEMİZE DOĞRU YENİ BİR GÖÇ DALGASI BAŞLATTI"

Yüz binlerce insanın hayata tutunmaya çalıştığı Halep’e yapılan harekatın bunun en son örneği olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bu harekat bölgeden ülkemize doğru yeni bir göç dalgası başlattı. Sınırımıza gelen kardeşlerimizden durumları acil ve kritik olanlarını topraklarımıza kabul ettik. 35 bini ise resmi kurumlarımızın ve sivil toplum kuruluşlarımızın sağladığı imkanlarla sınır hatlarında bekleyişlerini sürdürüyor. Şayet Rusya ve rejimin Halep’e yönelik hava bombardımanı, kara harekatı saldırıları devam ederse bu sayının 600 binlere yükselme imkanı var. Biz en kötü senaryoyu da hesaba katarak hazırlıklarımızı yapıyoruz, önlemlerimizi alıyoruz" ifadelerini kullandı.

"SEN NE İŞE YARIYORSUN, SENİN GÖREVİN NE?"

Suriye’den Türkiye’ye göç akınının en büyük sebebi olarak "Rusya ve Esed rejiminin başlattığı sivil halkı hedef alan saldırılarını" gösteren Erdoğan, Türkiye’ye ’Kapınızı açın’ çağrısı yapan Birleşmiş Milletler’i sert sözlerle eleştirdi.

Birleşmiş Milletler’in saldırıyı yapanlara karşı tedbir almak yerine Türkiye’ye çağrıda bulunmasını "samimiyetsizlik" olarak nitelendiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Neymiş, ’Kapınızı açın, onların alın.’ Peki ey Birleşmiş Milletler sen ne işe yarıyorsun, senin görevin ne? Şu ana kadar 10 milyar dolara yakın mülteciler için para harcamış olan Türkiye’ye bu mülteciler için sen ne kadar destek verdin? 455 milyon dolar, ayıptır ayıp. Birleşmiş Milletler teşkilatı bu iş için kurulmadı. ’Kapıyı aç’, dünyadaki diğer ülkelerin kabul ettiği mülteci sayısı ne kadar bakıyorsun bazıları 100 tane almış, öbürü 300, 500, bin tane. Bizim alnımızda ’enayi’ yazmıyor kusura bakmayın. Bu işin hakkı neyse bunu yapın. Biz bir yere kadar sabır, sabır, sabır ondan sonra da gereği neyse bunu yaparız. Herhalde otobüsler boşuna durmuyor, uçaklar boşuna durmuyor. Gereği neyse bundan sonra o yapılır. Bu nasihati verenler Birleşmiş Milletler’in diğer üyesi ülkelere de bir nasihat versinler de buradan çıkan bu mültecileri o ülkelere de gönderelim. Bunu söylediğimiz zaman da rahatsız oluyorlar."

"NEYİN PLAN PROJESİ?"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 5 yıldır büyük bir özveriyle ve tamamen kendi imkanlarıyla sayıları 3 milyona yaklaşan mülteciye zaten sahip çıktığını vurguladı. Muhataplara, G-20 Liderler Zirvesi ve ondan önceki bütün uluslararası toplantılarda "Gelin Kuzey Suriye’de terörden arındırılmış bir bölge" ve "Uçuşa yasak bölge ilan edilmesi" konusundaki teklifini yinelediğini anlatan Erdoğan, "Bak burada 4 bin kilometrekarelik bir alan var, bu alanı terörden arındırılmış bölge ilan edelim ve aynı zamanda da uçuşa yasak bölge ilan edelim ve burada hemen süratle donörler bir araya gelsin ve burada konutlar yapalım. Adeta bu bir barış şehri olsun. Bu konutlara Suriye’den çıkacak olanları veya Türkiye’deki yerleştirelim, bütün sosyal donatı alanlarıyla altyapısıyla bunları yapalım. Hepsi gayet güzel, hoş, dinliyorlar, hadi adımı atalım. Bakın şimdi 3 milyar euro dediler. Arkadaşlarımız 28 Aralık’ta bir Avrupa seyahati yaptılar, dönüp geldiler, işte ’3 milyar euro verecekler.’ Nerede 3 milyar euro?. Şimdi söyledikleri ne biliyor musunuz? ’Plan proje getirin plan, proje üzerinden bunları verelim.’ Neyin plan projesi? Gel bizim bütün sahil şehirlerimizi dolaş, oradaki kampları gör, yapılan harcamalar zaten ortada" açıklamalarında bulundu.

"SAMİMİ DEĞİLLER"

"Biz senden kalkıp da Türkiye’nin milli bütçesine para istemiyoruz. Buradaki yaptığımız ve yapacağımız yatırımlar için istiyoruz. Samimi değiller" ifadesini kullanan Erdoğan, "PYD’yi terör örgütü olarak görmediğini" ABD’ye sert eleştirilerde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İşte en son buyrun bakın, dost, NATO’da müttefikimiz ne diyor? ’Biz PYD ile ittifak halindeyiz’ diyor. Hani bu dünyada terörle mücadele vardı. Bu nasıl bir terörle mücadele? PYD’yi PKK’dan ayrı görmeyecek kadar maalesef gözleri kapalı olanları görüyoruz ve kalkıp kendi uluslararası güvenlik elemanına Kobani’de plaket veriyorlar, bu belgeyle ortada, her şeyiyle ortada. Buna rağmen hala PYD’yi, YPG’yi ’terör örgütü değil’ diye değerlendiriyorlar. Bütün bu gerçekler ortadayken Türkiye’ye uluslararası yükümlülüklerini hatırlatmak açık söylüyorum, ikiyüzlülüktür. Burada şayet uluslararası yükümlülüklerini hatırlaması gereken bir yer varsa bu öncelikle Birleşmiş Milletler’in ta kendisidir ve Güvenlik Konseyi’dir. Güvenlik Konseyi bir iki ülkenin kaprislerine, çıkarlarına mahkum edilmiştir. Buradaki tıkanıklığın, çaresizliğin bedelini 400 bin Suriyeli hayatlarıyla 12 milyon Suriyeli göç ederek ödemiştir, ödemeye devam ediyor. Birleşmiş Milletler bize çağrıda bulunmak yerine tüm kurum ve kuruluşlarıyla Suriye’de yaşanan insanlık dramının ve etnik temizlik faaliyetlerinin önüne geçmek için daha fazla çaba sarf etmelidir. Biz en başından beri mülteci sorunu ile etkin mücadele etmenin yolunu uluslararası topluma, kuruluşlara gösterdik, gösteriyoruz" şeklinde konuştu.

"BU BÖYLE OLMAZ"

Suriye toprakları içinde uçuşa yasak, güvenli bölgeler kurulmadan bu sorunun üstesinden gelinemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, "Terörden arındırılmış bölge kurulmadan bu sorunun üstesinden gelinemez. Türkiye olarak biz şu anda tehdit altında olduğumuza göre atmamız gereken adımları da biz gerekli şekilde atarız, atmaya da devam edeceğiz. Suriyelileri öncelikle kendi topraklarda tutmanın yolları aranmalıdır. Zira hiç kimse mecbur değilse ülkesini, evini, şehrini terk etmek istemez. Hem buna imkan sağlamayacak hem rejim ve Rusya’nın saldırılarını durdurmayacak hem de Türkiye’den daha fazlasını yapmasını bekleyeceksiniz. Böyle olmaz. Birleşmiş Milletler, özellikle de Güvenlik Konseyi bu anlayışıyla kendi meşruiyetini sorgulanır hale getirdiğini bilmelidir. En ihtiyaç duyulan zamanda görevini yerine getirmeyen mağdurun değil zalimin yanında yer alan bir kurum kendi sorunun hazırlıyor demektir" değerlendirmesinde bulundu.

"Bizim medeniyetimiz bir merhamet ve şefkat medeniyetidir" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Allah’a hamd olsun bizim milletimizin en büyük özelliği, misafirperverliğidir, kapısına geleni geri çevirmemesidir. Yüzyıllardır bu topraklar güvenin, barışın, huzurun ve dayanışmanın sembolü olmuştur. Tarih boyunca Rumeli’den Kafkaslara İspanya’dan Balkanlara kadar Anadolu’nun müşfik bağrına sığınanlar, kendilerini sevgiyle karşılayan yüzler, sofralarına bir kaşık da kendileri için koyan zengin gönüller bulmuşlardır. Bizde yabancı yoktur, bizde misafir vardır. Bizim soframız misafirle bereketlenir. Milletimiz aynı erdemi bugün de Suriye ve Irak’tan gelen kardeşleri için göstermektedir. Türkiye’nin 5 yıldır başarıyla yüzleştiği mülteci sorunu karşısında Avrupalı veya Avrupa ülkelerinin gösterdiği tepki tam anlamıyla ibretliktir.

"SURİYELİ KÜÇÜK BİR KIZ ÇOCUĞUYLA ’PR ÇALIŞMASI’ YAPANLAR..."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa’da sınırların tel örgülerle kapatılmasından mültecilere şiddet uygulanmasına, eşyalarına el konulmasından insanlık dışı şartlarda barındırılmaya kadar birçok utanç verici görüntü yaşandığına dikkat çekerek, "Daha birkaç ay önce Suriyeli küçük bir kız çocuğuyla güya otoyolda oyun oynayarak ’pr çalışması’ yapanlar şimdi geçirdikleri kanunlarla mültecilerin ziynet eşyalarına, yanlarında getirebildikleri birikimlerine göz dikiyor. Çok manidardır. Mülteciler ya asimile edilmesi ya da sınır dışına atılması gereken yabancılar olarak görülüyor" dedi.

Çoğu Avrupa ülkesinde ırkçı akımların, hükümetlerin mültecilerle ilgili politikalarını belirlediğine, böyle bir güce eriştiğine şahit olunduğu söyleyen Erdoğan, "Yabancı düşmanı, ırkçı ve İslamofobik akımlar marjinal olmaktan çıkarak giderek merkeze oturuyor. Avrupa bu utanç çukurunda debelenirken biz millet olarak insani görevlerimizi hakkıyla yapmanın çabası içindeyiz. Kimi zaman milletimizin değerlerinden nasibini almamış birileri çıkıp misafirlerimizle ilgili olumsuz bir hava yaymaya çalışsalar da başarılı olamadılar" diye konuştu.

YUNAN İNTERNET SİTESİNDE YER ALAN ’PAZARLIK’ İDDİASINA İDDİAYA YANIT

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan’dan yayın yapan bir internet sitesinde "Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AB yetkililerinin mülteci pazarlığı yaptığı" iddiasıyla yayınlanan tutanaklara ilişkin açıklamalarda bulundu. Erdoğan, tartışmalara neden olan tutanaklara ilişkin, şöyle devam etti:

"Bilindiği gibi bir süredir Avrupa Birliği yetkilileriyle Suriyeli sığınmacıların sorunlarına çözüm bulmak amacıyla görüşmeler yürütüyoruz. Son olarak birkaç gün önce Sayın Merkel’i ağırladık. Daha öncesinde G-20 Zirvesi vesilesiyle Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Tusk ve Avrupa Komisyonu Başkanı Sayın Juncker’i misafir ettik. Juncker benim 15-20 yıllık arkadaşım, ta Lüksemburg’ta başbakan olduğu dönemden bu yana tanıyorum. Tusk, Polonya’da başbakan olduğu andan itibaren tanıdığım birisi. Her ikisiyle de yaptığımız görüşmemizin ana gündem maddesi Suriyelilerin sorunlarının çözümü için yürüttüğümüz çalışmalar, burada Avrupa Birliği’nin yapacağı katkılar yani mülteci sorunu. Şimdi birileri bu görüşmenin tutanaklarını servis ederek bize saldırmaya çalışıyor. Tutanakları okuyanlarınız olmuştur veya vardır, orada ne yapmışız biz? Ülkemizin ve Suriyeli mültecilerin haklarını ısrarla ve kararlı bir şekilde savunmuşuz. Avrupa Birliği’nden sözlerini yerine getirmesini, Türkiye’ye karşı samimi davranmasını istemişiz."

"YAYINLANAN TUTANAKLAR BİZİM İÇİN UTANÇ DEĞİL BİR İBRA BELGESİDİR"

"Yayınlanan tutanaklar bizim için utanç değil bir ibra belgesidir aslında" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şunu unutmayın, Allah hainlerin hilesini başarıya ulaştırmaz. Bu böyle. Üstelik bu düşünceleri sadece orada ifade etmekle kalmadım her fırsatta ve her platformda söylemeye devam ettim. Yani aslında ortada gizli saklı bir durum da yok. Ülkemin çıkarlarını, mazlumların ve mağdurların haklarını savunduğum için şahsıma saldıranlar bu üsluplarıyla aslında yaptığımız için ne kadar doğru olduğunu gösteriyorlar. Ve ne demişim, onu söyleyeyim, burada açıkça ekranları başında bizi izleyenler de duymuş olsun: ’Bize bir kereliğine vereceğiniz 3 milyar euro bütçemize değildir, mültecileredir. Bunun bu olaylar devam ettiği sürece devamı gerekir. Aksi takdirde biz şu ana kadar sizden para gelecek diye 9 milyar doları harcamadık. O bizim misafirperverliğimizin bir gereğiydi, biz bunu yaptık. Biz bunlarla da yıkılmadık, bundan sonra da yıkılmayız, bundan sonra da bunu yapmaya devam ederiz. Bizim özelliğimiz bu.’ Edirne’den insanları otobüslere bindirdik tekrar geri çevirdik ama bu bir olur, iki olur. Ondan sonra da kusura bakmayın biz de kapıları açarız, ’Hadi hayırlı yolculuklar’ deriz. Bunu söyledim. Beyefendiler bundan rahatsız olmuşlar."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ünlü halk ozanı Pir Sultan Abdal’ın şiirine atıf yaparak, "Koyun beni hak aşkına yanayım, dönen dönsün ben dönmezem yolumdan. Yolundan dönüp mahrum mu kalayım? Dönen dönsün ben dönmezem yolumda.’ Biz de yolumuzdan dönmeyecek, mazlumlara, mağdurlara sahip çıkmaya devam edeceğiz" dedi.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile