TÜSİAD'ın Kore'deki muadil kuruluşu FKI ile birlikte düzenlediği Türk-Kore İş Forumu'nda konuşan Başbakan Erdoğan, Türkiye ile Kore arasındaki güçlü bağlara dikkat çekerek, iki ülke arasındaki en önemli ortak paydanın Kore Savaşı olduğunu söyledi. Erdoğan, 1999'da yaşanan deprem felaketi sonrasında Kore halkının Türkiye'ye uzattığı yardım elinin ve 2002 Dünya Kupası'nda Koreli futbolseverlerin Türk Milli Takımı'nı kendi takımları gibi destek vermesinin unutulamayacağını kaydetti.
Dünya ekonomisinin içinden geçtiği hassas dönemde Kore'nin küresel krizin etkilerini başarıyla bertaraf etmesinden memnuniyet duyduklarını ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin de hükümetin kararlılıkla uyguladığı reformlar sayesinde küresel finans krizinden en az etkilenen ülkeler arasında yer aldığını belirtti.
Son 7 buçuk yıl içerinde Türkiye'de her alanda gerçekleştirdikleri reformların ekonomiyi güçlü şekilde desteklerken, ekonomide de tarihi nitelikte yapısal reformlara imza attıklarını kaydeden Erdoğan şöyle devam etti:
"Bankacılık sektöründe, finans sektöründe, mali sektörlerde önemli düzenlemeler yaptık. 7 buçuk yılda girdiğimiz 3 seçim ve bir referandumda mali disiplinden ve para politikalarından asla taviz vermedik. Kürsek krizin ortaya çıkmasının ardından, sanayiyi, üretimi, istihdamı, tüketimi teşvik edecek bir dizi tedbirleri cesur şekilde uyguladık. Küresel ticaret 2009'da ciddi şekilde daralırken Türkiye, 102 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşmayı başardı."
Sanayi üretimine ihracata istihdama yönelik olumlu sinyallerin de gelmeye başladığını belirten Erdoğan, "Henüz zikzaklar devam ediyor, tamamen bitti diyemeyiz. Ancak 2009 yılına göre hızlı bir artış seyrini de şu 2 ayda müşahede etmiş vaziyetteyiz" dedi.
Küresek krizin ilk sinyallerinin alınmaya başladığı Eylül 2008'den itibaren dünya genelinde 37 ülkenin kredi notunun 95 kez düşürüldüğünü anımsatan Erdoğan, yalnızca 17 ülkenin notu arttırıldığını ve bunlardan birinin de Türkiye olduğunu söyledi. Türkiye ekonomisi için 2010'da büyüme tahminlerinin yüzde 3.5 olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, birçok uluslar arası kuruluşun tahminlerinin ise bunun çok daha üzerinde olduğunu ifade etti.
Son 7 buçuk yılda yatırım ortamının da iyileştirildiğini belirten Erdoğan, "Ulusal ve uluslar arası yatırım ortamını güçlendirmek ve kolaylaştırmak için tarihi nitelikte düzenlemeler yaptık, bunun da neticesini aldık. 2003 yılına kadar Türkiye'nin çekmiş olduğu yıllık ortalama uluslar arası yatırım miktarı 1 milyar dolar iken 2007'de bu, zirve yapmış 22 milyar dolara ulaşmıştır. Dünya Yatırım Raporu'na göre, Türkiye 2008 yılında çekmiş olduğu 18.2 milyar dolar tutarındaki uluslararası doğrudan yatırım
girişiyle dünya genelinde 2007 yılına göre 5 ülkeyi daha geride bırakarak 20. sıraya yükselmiştir. Ülkemiz bu alanda gelişmekte olan ülkeler arasında ise 9. sırada yer alıyor" dedi.
Uluslar arası doğrudan yatırım girişlerinin küresel krizin etkisiyle 2008 yılına göre önemli ölçüde azaldığına işaret eden Erdoğan, tüm dünyada yaşanan ciddi daralmaya rağmen 2009 yılında Türkiye'ye giren uluslar arası doğrudan yatırım miktarının 7.6 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiğini ifade etti.
Türkiye'nin uluslar arası yatırımlar için son derece cazip bir pazar olma özelliğini koruduğunu kaydeden Erdoğan şunları söyledi:
"Katılım müzakerelerini sürdürdüğümüz AB ile aramızda 15 yıldır Gümrük Birliği'nin olması da yatırımcılar için önemli bir avantaj. AB ile Gümrük Birliği sayesinde Türkiye'de yatırım yapmak isteyen ülkeler Avrupa'da yatırım yapmak anlamına gelecek şekilde yatırımlarını gerçekleştirebilirler."
Güney Kore'nin Türkiye'deki doğrudan yatırımlarının 500 milyon dolar seviyesinde kalmış olmasını üzücü bulduklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, "Bu rakam, ne sahip olduğumuz dostluk ve kardeşlik bağlarına, ne de işbirliği potansiyelimize denk düşen bir rakam değil. Bu itibarla, Koreli yatırımcı ve işadamlarını daha çok yatırım yapmaları konusunda Türkiye'ye daha farklı bir şekilde gelmenizi bekliyoruz ve biz buna hazırız. Bizzat bana bağlı olarak çalışan Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı da
yatırım yapmak işadamlarına her türlü katkıyı verecektir" şeklinde konuştu.
Küresel krizin mutlaka sona ereceğini ve etkileri ile er geç telafi edileceğini hatta bu sürecin başlamış olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, böyle bir ortamda daha erken yatırım kararı veren işletmecilerin krizden avantajlı çıkacaklarını belirtti.
2003 yılında doğrudan uluslar arası yatırımları teşvik için yeni bir yasa çıkardıklarını anımsatan Erdoğan, "Bununla birlikte Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu ile birlikte yatırım ortamını iyileştirmek için çabalarımız devam ediyor. Tüm bunlardan önemlisi, Türkiye, demokrasiye, hukuka, istikrar ve güven ortamına yaptığı yatırımlarla bölgesinin çok önemli bir ülkesi olmak için çaba sarf ediyor" dedi.
Erdoğan, "İktidarı devraldığımız andan itibaren ekonominin, iç ve dış politikanın, demokratikleşmenin birbiriyle etkileşim içinde götürülmesi hususuna özellikle önem verdik. AB ile katılım müzakerelerini yürüten biz eülkeyiz. Dünyaya entegre olmuş, 26. sırada iken 17. sıraya yükselmiş bir ülkeyiz. 17. sırada G-20 zirvelerinde dünyanın ekonomik geleceğini değerlendiren bir ülkeyiz. Türkiye ekonomisinin dünyanın ilk on ekonomisi arasına sokmak için de cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023'e de buna göre
hazırlıklarımızı, bu farklı heyecanla sürdürüyoruz. Bu konuda ihracatta, 500 milyar dolar, ithalatta 500 milyar dolar gibi bir dengeyi yakalamanın da gayreti içerisindeyiz" diye konuştu.
Türkiye'de yaşanan son gelişmelere de değinen Erdoğan şunları söyledi:
"Büyük hedeflere doğru kararlı adımlarla ilerlerken, demokrasi ve hukuk alanında statükoyu tercih edemeyiz. Statüko devam ederken, demokrasi ve hukuk alanında geçmişin parametreleri hüküm sürerken Türkiye'nin AB'ye -hedef olarak söylüyorum- ekonominin de az önceki hedeflere ulaşması mümkün olamaz. Türkiye'de yaşanan son gelişmeler özellikle de Türkiye'nin normalleştiğinin ve daha da normalleşmekte olduğunun göstergesidir.
Değişim elbette kolay değil* Dünyanın her ülkesinde ve tüm zamanlarda değişime karşı hep dirençler olmuştur. Hangi ülkeye bakarsanız bakın bunu görürsünüz. Değişimden etkilenecek mutlu azınlık, her zaman değişimi durdurmak, yavaşlatmak, engellemek istemiştir. Ama bugün artık Türkiye kabına sığmıyor. Mevcut parametreler Türkiye'nin büyüklüğünü, ağırlığını, vizyonunu taşımıyor. Ülkemizde son dönemde mevcut gelişmeler Türkiye'nin adeta kabuğunu kırma sürecine girdiğinin en açık ifadesidir.
Önümüzdeki dönemde anayasa ve yasalarda yapacağımız değişikliklerle, yeni reformlarla Türkiye'nin ufkunu biraz daha büyütecek, uluslar arası vizyonunu, özellikle de ekonomik vizyonun çok daha farklı kılacak, çok daha genişletmiş olacağız.
Yaptığımız ve yapacağımız reformlar kuşkunuz olmasın Türkiye'de yatırım ortamını daha da iyileştirecek reformlardır; bundan şüphemiz yok. Türkiye bu süreci geride bıraktığında düne göre, çok daha istikrarlı, çok daha güvenli, ekonomik açıdan çok daha güçlü bir ülke haline gelecektir. Türkiye'nin yaşadığı bu hızlı dönüşümünde Türkiye'yi izleyen yatırımcılar tarafından en iyi şekilde değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Demokrasisi güçlü, hukuk sistemi evrensel normlara dayanan, istikrarlı, güvenli, Avrupa ve dünyaya entegre olmuş bir Türkiye, bölgesinin yıldız ülkesi haline gelecektir ve dünyanın da yatırım üssü olmaya devam edecektir."
Güney Kore'nin Doğu Asya'da Çin'den sonra Türkiye'nin 2. büyük ticaret ortağı olduğunu anımsatan Erdoğan, "Ne var ki ülkelerimiz arasındaki ticaret hacminin ve özellikle de Türkiye'nin yaptığı ihracatın iki ülkenin gerçek potansiyelini yansıtmadığını üzülerek ifade etmeliyim. 2009 sonu itibariyle 3.4 milyar dolarlık toplam ticaret hacmimizin sadece yüzde 7.5'luk, yaklaşık 234 milyon dolarlık bölümü Türkiye'nin yaptığı ihracattan oluşuyor. Bunu mutlaka makul bir zemine çekmemiz gerekiyor. Yani iki ülke
arasında ithalat ihracat dengesini adil bir çizgiye getirmemiz gerekiyor" dedi.
Serbest ticaret anlaşması gibi yapısal bir mekanizmanın da ekonomik işbirliğini arzu edilen düzeye çıkarabilmek için artık bir zaruret haline geldiğini ifade eden Erdoğan, "Bu çerçevede önümüzdeki aylarda Ankara ve Seul'de bu amaçla gerçekleştirilecek müzakerelerin en kısa zamanda olumlu sonuçlanmasını umuyorum. Bizim açımızdan bu noktada bir engel söz konusu değil" dedi.
Sinop'ta kurulması planlanan nükleer santralle ilgili Kore ile çalışma yapmak konusunda bildirinin bugün imzalandığını kaydeden Erdoğan, bu konuda da en kısa zamanda sonuç almayı umduklarını söyledi.
Turizm noktasında da Kore'den yeterli turist gelmediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, "Kore makamlarının zaman zaman ülkemize yönelik yayınladıkları seyahat uyarılarının bilgi yetersizliğinden kaynaklandığına inanıyorum; bunun da düzeltileceğini umuyorum. Bu nedenle özellikle kültür ve turizmine önem verdiğini bildiğim Koreli kardeşlerimizi ülkemize bekliyor, kendilerini ikinci evlerindeymiş gibi misafir edileceklerini bilmelerinde fayda olduğunu zaruret olarak görüyorum" şeklinde konuştu.
Erdoğan: 'Türkiye Küresel Krizinden En Az Etkilenen Ülkelerden Biridir'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin hükümetin kararlılıkla uyguladığı reformlar sayesinde küresel finans krizinden en az etkilenen ülkeler arasında yer aldığını belirtti.



















