Ergin: ''Mevzuattaki Bir Kuralı Uyguladığı İçin de Görevliye Bir Şey Söyleme İmkanımız Yok''
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, gelecek olan 4yargı reformu paketinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye aleyhine vermiş olduğu ihlal kararlarının sonuçlarını ortadan kaldırmaya ve yeni ihlaller olmamasına dönük tedbirlere yönelik bir paket olduğunu bildirdi. Ergin, Reform İzleme Grubu'nun 25. toplantısının ardından düzenlenen basın toplantısında soruları cevaplandırdı. Üçüncü yargı reformu ile birçok sanığın tahliye edilebileceğinin iddia edildiği hatırlatılarak, bu konuda çalışmaları olup olmadığı ve bundan kaç kişinin istifade edeceğinin sorulması üzerine Ergin, parlamentoda bulunan yargıyı hızlandırma paketi içinde değişik düzenlemeler olduğunu, ancak burada bu hazırlıklar yapılırken ''Şu kadar dosya bundan etkilensin'' gibi bir bakış açıları olmayacağını söyledi. Ergin, yasama faaliyetlerinin ortaya çıkan ihtiyaçlardan, değişen şartlardan, yeni konseptlerden, gelişen şartlara bakılarak yapıldığını, o anlamda ''Bundan kaç kişi istifade eder? Şu davanın tarafları istifade eder'' gibi bir çalışmalarının olmadığını, genel olarak yargı reformu stratejisi çerçevesinde yapmış oldukları bir çalışma olduğunu ifade etti.
AİHM'e giden şikayetlerde azalma beklentisi
AİHM'deki dosyaların Türkiye'nin uzun süredir mustarip olduğu bir konu olduğunu belirten Ergin, bu konuyu tamamen Türkiye'nin gündeminden düşürecek çalışmalar yaptıklarını, adımlar attıklarını söyledi. Ergin, ''Bunlardan bir tanesi Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkını düzenleyen ve 2010 yılındaki 12 Eylül referandumu ile Anayasamıza giren bireysel başvuru düzenlemesidir. 23 Eylül 2012'den itibaren vatandaşlarımız Strazburg mahkemelerine gitmeden önce Anayasa Mahkemesi'nde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden kaynaklanan haklarını arayabileceklerdir'' dedi.
Adalet Bakanlığı olarak AİHM'e bir öneride bulunduklarını ifade eden Ergin, şunları kaydetti: ''Uzun yargılamalardan dolayı Türkiye'yi şikayet eden vatandaşlarımızın dava dosyası yıl sonu itibariyle 2 bin 500 civarındaydı. 23 Eylül 2012 tarihine kadar bu sayının 3 bin 500'e ulaşması öngörülüyor. Dolayısıyla Türkiye'de uzun yargılamalardan dolayı mağdur olduğunu düşünen yaklaşık 3 bin 500 vatandaşımız, devletimizi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne şikayet etmiş oluyor. Bizim teklifimiz şu oldu; 'Biz kendimiz yurt içinde, Türkiye'de bir iç hukuk yolu oluşturalım, vatandaşımızla orada biz kendimiz uzlaşalım ve oluşturacağımız bu iç hukuk yolu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından etkin bir iç hukuk yolu olarak kabul edilirse o 3 bin 500 başvuruyu Türkiye'de çözelim, Strazburg mahkemeleri bu işe bakmasın.' Mahkeme bu önerimize sıcak yaklaştı ve Türkiye'ye bunu kabul ettiğini bildirdi. Bir de pilot dosya önerdi. 20 Mart tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bu yöndeki kararının çıkmasını bekliyoruz. O karar çıktıktan sonra kendimiz Türkiye'de bir iç hukuk yolu oluşturacağız. Komisyon marifetiyle bunu oluşturacağız. Davacılarla bu komisyonda belli bir zeminde uzlaşma arayacağız. AİHM'in burayı etkin iç hukuk yolu olarak kabul etmesi halinde artık diğer uyuşmazlıkların tamamı, 3 bin 500 dosya bu komisyonda görülecek.''
Bunun Türkiye açısından önemli bir gelişme olduğunu belirten Ergin, Strazburg mahkemesi için de önemli bir iş yükünün tatlıya bağlanması sonucunu doğurabileceğini söyledi. Ergin, ''Bunun geçmişte örnekleri var. Terör zararlarının tazmini konusunda oluşturduğumuz komisyon da bunun bir benzeridir. Bu şekilde mahkemeleşmeden ihtilafları çözme yolunda bir adım öngörülmüştür. Bu şekildeki uzlaşma yolları artı Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru kabul etmesiyle beraber Türkiye'den Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne giden şikayetlerde önemli bir azalma olacağını öngörüyoruz ve Türkiye'nin Strazburg mahkemelerindeki sicili kısa bir süre içerisinde pozitife dönecektir'' diye konuştu.
Yasaları aşan uygulamalarla mücadele
Adalet Bakanı Ergin, 28 Şubat dönemine ilişkin savcılığın düğmeye bastığı yönündeki haberlerin hatırlatılması üzerine de ''Bu konuya ilişkin daha önce de değişik haberler çıktı. Birtakım görevlilerin ifadeye çağrıldığı ve ifadelerinin alındığı yönünde haberler oldu. Sizin gibi biz de takip ediyoruz. Savcılığın soruşturması şu aşamada bizlere açık değil. Bunun yansımasıyla beraber haberdar oluyoruz ama bir çalışma olduğu anlaşılıyor. Hangi süreçte ne şekilde gelişir beraberce izleyeceğiz'' dedi.
Dink ailesinin 2 MİT görevlisinin yargılanması talebine ilişkin olarak da Ergin, bu konuyla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nda devam eden bir soruşturma olduğunu hatırlatarak, o çerçevede gelişmeleri izlemek gerektiğini söyledi. Sadullah Ergin, tutuklu yakınlarının cezaevlerine ziyaretçi olarak gitmelerinde uygulanan prosedüre ilişkin olarak da şunları kaydetti: ''Cezaevlerine gidenlerin tamamı için uygulanan bir mevzuat vardır ve bu mevzuata dayalı uygulamalar yapılmaktadır. Burada yaşanan birtakım hadiseler, olaylara baktığınızda insan olarak hepimiz bundan etkileniyoruz ama cezaevlerinde şu anda 130 bin civarında hükümlü ve tutuklu var. Buraların güvenliğinin sağlanması açısından da öteden beri uygulana gelen kurallar var. Bu kuralların uygulanmasından kaynaklı sorunlarla uğraşmamız gerekir ama kuralların kendisi normalde uzun tecrübeler sonucunda oluşturulmuş kurallardır. Ancak kuralı aşan uygulamalar varsa bunlara ilişkin gelen talepler, şikayetler olduğunda bunlar en titiz şekilde değerlendiriliyor. Son günlerde basına yansıyan 2 gazetecinin yakınlarıyla ilgili uygulamada o kişileri rencide etmek için yapılmış bir uygulama varsa, böyle bir iddia varsa bunların gereği yapılır. Ancak mevzuattaki bir kuralı uyguladığı için de görevliye bir şey söyleme imkanımız yok. Burada olayın oluş biçimi, insani açıdan hepimizi etkileyen bir anlatım da var. Ancak özel kabinlerde bu kontroller yapılıyor. Şayet x-ray cihazı ötmeye devam ediyorsa, ben gittiğim takdirde de bakan olarak oradan geçiyorum, milletvekilleri gittiği takdirde de oradan geçiyorlar. Cezaevinin güvenliği açısından herkes için uygulanan genel geçer bir kuraldır ama olaylardaki münferit oluşları genel bir sunum içinde takdim etmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Yasaları aşan, kuralları aşan ve karşısındaki insanı rencide etmek için, küçük düşürmek için yapılmış bir uygulama varsa elbette ki bununla da mücadele etmek görevim.'' (FM-KÖS-