YUNUS HOCAOĞLU - Tarihten beri Anadolu'nun kalesi olan Erzurum'da, Osmanlı Devletince doğu sınırlarının korunması amacıyla yapılan ve "93 Harbi" olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nın en çetin muharebelerinin geçtiği Aziziye Tabyası'nın da aralarında bulunduğu bir çok tabya 140 yıldır tarihe ışık tutuyor.
Geçmişten günümüze Anadolu'nun önemli bir kalesi konumunda olan özellikle 93 Harbi'nde çetin mücadelelere sahne olan tabyalar, Erzurum halkının gönüllü olmasının yanı sıra farklı illerden aralarında gayrimüslimlerin de olduğu ücretli amelelerin de katılımıyla yapıldı.
Osmanlı Devleti'nin çeşitli dönemlerinde top teknolojisine karşı savunma amacıyla kale ve surların önüne topraktan yapılan ve özellikle Rus işgalinde askerlerin yiyecek, içecek ve barınma ihtiyaçlarını karşıladığı Aziziye Tabyaları, geride bıraktığı 140 yılın izlerine tanıklık etmeye devam ediyor.
Kentte bulunan 23 tabyadan birisi olan ve il merkezine 4 kilometre uzaklıktaki Top Dağı'nda yer alan Aziziye Tabyaları, 93 Harbi'nde düşman kuvvetlerine karşı çetin mücadelelerin verilip şehrin işgalinin önüne geçilmesi açısından ayrı bir önem arz ediyor.
Erzurum'da, her yıl binlerce vatandaş, bu tabyalara yürüyerek, 93 Harbi sırasında şehit olan askerler ve vatandaşlar için saygı yürüyüşü yaparak hem atalarına hem tarihlerine sahip çıkıyor.
- "Erzurum tabya teknolojisini çok erken aldı"
Erzurum Teknik Üniversitesi (ETÜ) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Murat Küçükuğurlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Osmanlı Devleti döneminde yapılan tabyaların 15. yüzyılda İtalya'da gelişen top teknolojisine karşı kullanıldığını söyledi.
Küçükuğurlu, söz konusu dönemde kale ve surların şehirleri düşmana karşı savunmada yeterli olduğunu belirtti.
Daha sonra gelişen top teknolojisine karşı tabyaların ortaya çıktığını anlatan Küçükuğurlu, "15. yüzyıldan sonra klasik taş surlar yeterli olmadı. Bu taş surların hemen dışına toprak istihkamlar yapıldı. Tabyalar bilhassa İtalya'da ortaya çıkan top teknolojisine karşı çıkan hamlelerdir. Yapılan bu tabyalar topların hızını azaltıyor ve vurduğu yerde kalmasına imkan veriyordu." dedi.
Tabyaların 19. yüzyılda daha kapsamlı yapıldığını ve içerik açısından geliştiğini dile getiren Küçükuğurlu, "Erzurumluların tabyalarla imtihanı 16. yüzyılda başlamış ve gönüllü insanlarca 10 civarında tabya yapılmıştı. Dolayısıyla halk işgalin farkında olduğu için kendi imkanlarıyla İstanbul hükümetinden izin alarak bunları yaptı. Ancak bu mükemmel yapılar 400 yıllık bir serüven sonunda gelişti ve Erzurum da bu teknolojiyi çok erken dönemde aldı. Küçük kale haline gelen tabyalar da askerlerin yiyecek, içecek ve barınma ihtiyaçlarının karşılandığı yerler şeklinde düzenlendi." diye konuştu.
Küçükuğurlu, tarihten bu yana Erzurum'da birçok tabyanın yapıldığını ve bazılarının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını anlattı.
Ayakta kalan tabyalar için çalışma yürüttüklerini aktaran Küçükuğurlu, şunları kaydetti:
"Çalışmalarımız sonucu 46 olan tabya sayısı 52 oldu. Ancak şu anda ismini bildiğimiz 23 tabya ayakta kalmış durumda. Özellikle toprak surların işe yaramadığı ortaya çıkınca 93 Harbi'nde yapılan tabyalar daha farklı şekilde Avrupa'daki sisteme göre yapıldı. Bu yüzden şehrin epeyce dışında olan Palandöken ve Kargapazarı'ndaki geçiş bölgelerinin yüksek kesimlerine müstakil küçük kale tabyaları yapıldı. Bunların önemli bir kısmı ayakta olmasına rağmen gün geçtikçe yıkılıyor."
- "Binlerce insan bu tabyaları gönüllü olarak yaptı"
Küçükuğurlu, Türkiye'nin birçok ilinden Erzurum'a gelen halkın tabyaların inşasında çalıştığına işaret ederek, şu bilgileri aktardı:
"93 Harbi öncesinde Küçük Kiremitlik, Büyük Kiremitlik ve Mecidiye tabyaları toprak surların önemli kısmını korumak amacıyla yapıldı. 3 bin Erzurumlu gönüllü olarak bu tabyaların inşasında çalıştı. Ancak bu yetmedi ve İstanbul yönetimi Hakkari'den Sivas'a, Trabzon'a kadar bütün bölgelerden aralarında gayrimüslimler de olmak üzere ücretli ameleler getirterek tabyaların yapımında çalışmalarını sağladı. Yani binlerce kişi bu tabyalarda çalıştı. Bu insanlar her gün belli kişilerin liderliğinde giderek 'Padişahım çok yaşa' diyerek adeta şenlik havasında tabyalarda çalışıyorlardı. İnsanlar savaş döneminde şehirlerini açık cezaevine dönüştürdü. Çünkü etrafı tamamen toprak surlarla kaplı ve bir kaç kapıdan şehre giriş çıkış oluyor."
Küçükuğurlu, yaşanan bütün bu olumsuzluklara rağmen Aziziye Tabyaları'nda kahramanlık destanının yazıldığını anımsatarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"İnsanların zor günler yaşadığı dönemde 93 Harbi patlak vermiş ve ordumuz Kars taraflarındaki Gedikler ve Yahniler meydanlarında bir iki başarı kazanmakla beraber hızlı şekilde dağılarak Erzurum'a çekiliyor. 1877 başlarında Rus ordusuna darbe vurmak üzere ordumuz Deveboynu üzerinde konuşlanıyor ancak yapılan bu plan işe yaramıyor ve binlerce askerimiz ve halkımız şehit oluyor. Orada hezimeti yaşadık ve halk askerle Kars Kapı'ya kaçmak zorunda kaldı. Çünkü düşman güçlü geldi ve başarılı oldu. Ancak böyle bir mağlubiyetten sonra askerimiz ve halkımız Aziziye'de bir kaç gün sonra büyük bir kahramanlık yapıp Aziziye Destanı'nın adını yazdı."
Erzurum'da Tabyalar 140 Yıldır Tarihe Işık Saçıyor
Erzurum'da, Osmanlı Devletince doğu sınırlarının korunması amacıyla yapılan ve '93 Harbi' olarak bilinen 18771878 OsmanlıRus Savaşı'nın en çetin muharebelerinin geçtiği Aziziye Tabyası başta olmak üzere bir çok tabya 140 yıldır tarihin izlerini taşıyor ETÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Küçükuğurlu: '93 Harbi öncesinde Küçük Kiremitlik, Büyük Kiremitlik ve Mecidiye tabyaları toprak surların önemli kısmını korumak amacıyla yapıldı. 3 bin Erzurumlu gönüllü olarak bu tabyaların inşasında çalıştı. Ancak bu yetmedi ve İstanbul yönetimi Hakkari'den Sivas'a, Trabzon'a kadar bütün bölgelerden aralarında gayrimüslimler de olmak üzere ücretli ameleler getirterek tabyaların yapımında çalışmalarını sağladı'