Eski CHP Hakkari Milletvekili Esat Canan, demokrasiden korkan kesimlerin, sürekli demokrasiyi askıya alarak OHAL'i getirmeye çalıştığını söyledi. Şiddetin panzehirinin demokrasi olduğunu vurgulayan Canan, Türkiye'nin sağduyusunu kaybetmemesini istedi.
CİHAN muhabirine konuşan Canan, açılım ile toplumun beklentilerine cevap verilemediğini savundu. Somut bir yanın ortaya çıkmadığını dile getiren Canan, Anayasa değişikliğinde Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir belirti bulunmadığını belirtti.
Başlangıçta kamuoyunda oluşturulan umudun zaman içinde kaybolduğunu ileri süren Canan, iktidarın, muhalefetin tepkisi nedeniyle açılıma sahip çıkmamaya başladığını iddia etti. Oysa milliyetçi tepkilerin düşünülmesi gerektiğinin altını çizen Canan, "Bu konu seçim malzemesi yapılmadan, oy kaygısı olmadan, çok somut ve ciddi adım atılması lazım. Sorunun demokratik yollarla çözülmesi için, açılımın yürütülmesi için kamuoyuna yeni bir mesaj verilmesi gerekiyor." dedi.
"TÜRKİYE SAĞDUYUSUNU KAYBETMEMELİ"
OHAL taleplerinin kendisine çok komik geldiğini dile getiren Canan, olağanüstü halin bugünden itibaren düşünülmesi ve söylenmesinin bile akıl almaz bir durum olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin, 20 yıldır olağanüstü hal koşullarını yaşadığını ifade eden Canan, şöyle devam etti: "Bundan bir sonuç alınabildi mi? Alınamadı. Şiddet yöntemiyle, olağanüstü hal koşullarıyla meseleyi çözemeyiz. Bu meselenin tek çözüm yeri demokrasidir. Türkiye'de demokrasi standartları yükseldikçe şiddetin dozu düşer, şiddet biter. Hep bunu söylüyoruz. Ama bazı kesimler, özellikle demokrasiden korkan kesimler, sürekli demokrasiyi askıya almaya çalışıyorlar. İktidar üzerinde bu yöntemle çalışıyorlar. Bunun panzehiri demokrasidir. Demokrasiyi, Avrupa standartlarına ulaştırmak lazım. Türkiye, Avrupa Konseyi üyesidir. Avrupa Konseyi kriterlerine uygun demokrasinin koşulları yaratılmalıdır. Bu, hukümetin aynı zamanda sorumluluğu ve görevidir. Böyle olduğu takdirde Türkiye'de yaşayan Kürtler de bu demokrasiden yararlanarak kendileriyle ilgili sıkıntılarını dile getirme olanağına sahip olurlar. OHAL'in gelmesi, Doğu ve Güneydoğu'da asker sayısının artırılması, güvenlik birimlerinin bulunduğu yeri değiştirerek başka bir yerde konuşlandırılması, bunların hiçbirinin çare olmadığını yıllardır söylüyoruz. Bunlar, kesinlikle çare olamaz. Türkiye, sağduyusunu kaybetmemelidir. İktidar olarak da sağduyuyu kaybetmemek lazım. Türkiye'de ciddi bir öfke var. Hepimiz şiddete karşıyız. Askerin şehit edilmesi, bu ülkenin kimliğini taşıyan gençlerin ölmesi kimin hoşuna gidebilir? Hepimizi üzen olaylar. Kesinlikle olağanüstü koşullar yaratılmamalıdır. Bu, çok daha ülkeyi kaosa götürür." diye konuştu.
"TERÖR ÖRGÜTÜ OHAL'İ İSTİYOR"
'Kürt aydını' kimliği ile tanınan gazeteci-yazar Ümit Fırat ise terör örgütünün, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin önerdiği OHAL'in gerçekleşmesini istediğini söyledi. Olağanüstü halin 90'ların başı olduğunu hatırlatan Fırat, bunun anlamının da zulüm, baskı ve katliamlar olduğunu belirtti.
Buna, uygar toplumların başvuramayacağını vurgulayan Fırat, sorunun güvenlik tedbirleriyle çözülemeyeceğini kaydetti. Kürtlerin ihtiyacı olan bir takım uygulamaların gerçekleşmesi gerektiğinin altını çizen Fırat, bir takım kararsızlıklar sebebiyle aksamaların yaşandığını ifade etti.
Çözüm konusunda Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile ne yapılacağının sorulması üzerine Fırat, "BDP ile nereye varacağız? BDP gidip başkalarına soruyor. O zaman ya BDP'ye bu misyonu verirsiniz, 'Git onların fikrini al, gel bana söyle' diyebilirsiniz açıkça. Ya da BDP'yi by-pas edip direk onların, asıl Kürt sorununun çözümüne yönelik taleplerini değil kendilerine ilişkin taleplerini dikkate almak mümkün. Ne istiyorsun 'sen silahı bırakıp dağdan inmek istiyor musun istemiyor musun?'" şeklinde konuştu.