Zaman Gazetesi'nin 27 Mayıs 2010 tarihli nüshasında yayımlanan, "DP, 27 Mayıs'a destek verenlerle el ele 'pakete' karşı çıkacak" başlıklı haberi kesip fotokopiyle çoğaltarak partililere gönderdiğini anlatan Aykurt, Cindoruk'un, "DP düşmanı" olarak tanımladığı Bağımsız Cumhuriyet Partisi (BCP) Genel Başkanı Mümtaz Soysal'la birlikte hareket ettiğine dikkat çekiyor. Aykurt, "Soysal'ın Türkiye'de iki oyu var. Biri muhterem eşinin, birisi de kendi oyu. DP'nin yüzde 2 oyu vardı, ANAP'la birleşmeden sonra yüzde 1'e indiği görülüyor. Bu insanlar, referandumum sonucunun 'Hayır' çıkması yönünde gayret göstermektedir ama benim gözlemlerim, temas ettiğim insanlar, kamuoyunda edindiğim izlenimler, milletin değişiklik paketini yüzde 60 seviyesinde onaylayacağını gösteriyor. Her türlü fitneye, her türlü entrikaya rağmen." şeklinde konuşuyor. DP'nin, "Hayır" cephesinde yer almakla önce kendi misyonunu reddettiğini dile getiren Mustafa Kemal Aykurt, bunun partinin misyonunu kaybetmesinden daha kötü olduğunu vurgulayarak, Genel Başkan Cindoruk'u ihanetle suçluyor: "Cindoruk, tavırlarıyla sanki birileri tarafından, 'DP fikriyatını ortadan kaldırın.' diye görev verilmiş gibi bir ihanet çemberinin içinde bulunmaktadır."
Referandumda 'Evet' çıkması için çalıştığını dile getiren Av. Aykurt, "Ne kadar gücüm varsa, hangi dağa, hangi köye ulaşabileceksem, 'Evet' yönünde çalışma yapacağım. Bunu görev telakki ediyorum. Anayasa değişikliğinin de doğru olduğuna inanıyorum. Bir hukuk vesayetinden, bir yargı vesayetinden, yargı kıskacından demokrasiyi, millî iradeyi ve millî iradenin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni kurtarmak her Türk vatandaşının, her demokratın ve özgür düşünce sahiplerinin görevi olmalıdır." diyor.
Mevcut değişiklik paketinin yeterli olmadığını da vurgulayan Aykurt, ancak mevcut şartlarda bu kadarının yapılabildiğini, buna da şükrettiğini söylüyor. Demokratik mücadelenin artık halka yansıdığını vurgulayan Aykurt, şunları kaydediyor: "Türkiye'de bir ilk yaşanıyor. Anayasa Mahkemesi'nde dava görüşülmeden evvel 402 sivil toplum örgütünün müdahil olmak için başvurması, 81 vilayette bu yönde müracaatlar yapılması beni şahsen çok mutlu etmiştir. Artık demokrasiyi korumak ya da kollamak birilerinin tekelinden çıkmış, topluma mal olmuştur. Bu çok önemli. Bana göre bu, hükümetin başarı hanesine yazılmalıdır. Parlamento üzerindeki ipoteklerin, bekçilerin, halaskârların vesayetini ortadan kaldırma uğruna yapılan mücadele, meyvelerini vermiştir. Bundan sonra sabah uyanınca, düdük çalacak güç olmayacaktır. Çok şükür, Türkiye bu günlere gelmiştir."