Felci Yendi, Sahnelere Döndü

Beynindeki ana damarda oluşan tıkanıklık nedeniyle konuşma yetisini kaybetmiş, sağ kol ve bacağı hareketsiz halde hastaneye ulaştırılan müzisyen Sedat Akar, kritik eşik olan 44,5 saat içerisinde yapılan müdahale sayesinde normal yaşamına döndü Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroradyoloji Bölümünden Doç. Dr. Selçuk: 'Sedat Bey hastanemize geldiğinde durumu ilerlemişti, sağ kolu ve sağ bacağı tamamen hareketsizdi, felç durumu vardı, ayrıca konuşamıyordu. Görüntülemede beyni besleyen ana damarda bir tıkanıklık olduğu tespit edildi. Hastamızı hemen anjiyoya aldık ve bölgeye bir kateter yardımıyla çıkarak, mekanik olarak o pıhtıyı çıkardık. İlk tedavisini yaptıktan sonra Sedat Bey, sağ kolunu ve sağ bacağını oynatmaya başlamıştı' Sedat Akar: 'Sinirlerin iyileşmesinin uzun zaman aldığını biliyordum. Bol bol yürüyüş yaparak, hafif kilolarla çalıştım. Sigara dumanına maruz kalmamak, yediğime, içtiğime dikkat etmek gibi önlemler aldım. Şu anda 1 yıl önceki gibiyim diyebilirim. Eskisi gibi bağlama çalıyorum'

ANDAÇ HONGUR - Beynindeki ana damarda oluşan tıkanıklığın etkisiyle konuşma yetisini kaybetmiş, sağ kol ve bacağı hareketsiz olarak hastaneye ulaştırılan 37 yaşındaki müzisyen Sedat Akar, doktorların kritik eşik olan 4-4,5 saat içerisinde yaptığı müdahale sayesinde sağlığına kavuştu.

Bir eğlence mekanında bağlama çalan Akar, bir sabah kahve fincanını tutamayarak elinden düşürmesinin ardından konuşamadığını ve sağ elini kullanamadığını fark ederek, kısa mesajla ulaştığı eşinin yardımıyla hastaneye götürüldü.

Beyni besleyen ana damarında bir tıkanıklık olduğu belirlenen Akar, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki ilk tedavisinin ardından kolunu ve bacağını hareket ettirmeye başladı. Felç geçirmesinin üzerinden bir yıl geçen Akar, artık eskisi gibi yürüyor, konuşuyor ve bağlama çalabiliyor.

Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroradyoloji Bölümünden Doç. Dr. Hakan Selçuk, halk arasında 'felç' olarak geçen 'inme'nin, 'ani görme kaybı veya görme bozukluğu', 'anlamada bozukluk', 'konuşmanın tamamen ortadan kaybolması veya konuşma fonksiyonlarının yetersiz olması', 'kolda veya bacakta his kaybı', 'kol, bacak hareketinin yapılmaması' şeklinde ortaya çıktığını söyledi.

En sık görülen inme nedenlerini, 'Damar içerisinden bir pıhtının konuşma, yürüme, görme fonksiyonlarına sahip bölgeleri tıkaması' ve 'beyin kanaması veya beyin zarları arasındaki kanamaya bağlı olarak oluşan durum' şeklinde sıralayan Selçuk, şu bilgileri verdi:

'Önemli olan, hastaya en kısa sürede müdahale edebilmek. 'Zaman eşittir beyin' diyoruz. Bizim için en önemli şey zaman. Hasta ne kadar çabuk hastaneye veya bir inme merkezine ulaştırılırsa, iyileşme oranı o kadar yüksek olur. Hasta tedavi edilmediği her saniye 2 milyon nöron kaybı oluyor. Tıbbın tedavi edilebilir zaman aralığı olarak belirlediği bir süre var. Damar içerisinden tedavi yapılacaksa inme başlangıcından itibaren hastanın 4-4,5 saat içerisinde hastaneye ulaştırılması lazım. Eğer damar içerisinden pıhtının çıkarılmasını sağlayacaksak, 6-8 saate kadar süremiz var.'

Selçuk, bir kişide 'görme, konuşma, vücudun bir yarısında güç kaybı, motor hareketlerin yapılamaması ve anlamada ani gelişen bir bozukluk' durumu görüldüğünde, bunun felç olarak değerlendirip, kişinin en yakın inme merkezine götürülmesi gerektiğinin altını çizerek, 'Dakikalar, saniyeler çok önemli. Nöron kaybı hızla ilerlemeye devam ederse, beyin hücresi kendini yenilemiyor; hasar ne kadar çok ilerlerse sekel de (hastalıktan kalan doku bozukluğu) o kadar çok belirginleşiyor, hatta ölümle sonuçlanabiliyor. Eğer 6-8 saatlik dönem içerisinde hastaya müdahale edilmezse, hastada kalıcı olarak felç veya ölüm bile oluşabilir. Amacımız, hastayı felç durumundan kurtarmak ve hayatta kalmasını sağlamak.' diye konuştu.

- '6 veya 8 saat geçtikten sonra gelseydi, tamamen felç kalacaktı'

Akar'ın, Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesindeki inme merkezinde ilk tedavisinin ardından hastanelerine getirildiğini belirten Selçuk, şunları anlattı:

'Sedat Bey'in hastanemize ulaşma süresi 4,5-5 saat, yani tedavi edilebilir aralıkta. Ancak geldiğinde durumu ilerlemişti, sağ kolu ve sağ bacağı tamamen hareketsizdi, felç durumu vardı, ayrıca konuşamıyordu. Hastamız, inme merkezine geldiğinde inmenin nedeninin kanama mı damar tıkanıklığı mı olduğunu anlamak için tomografi ve MR incelemesi yapıldı. Görüntülemede beyni besleyen ana damarda bir tıkanıklık olduğu tespit edildi. Hastamızı hemen anjiyoya aldık ve bölgeye bir kateter yardımıyla çıkarak, mekanik olarak o pıhtıyı çıkardık. İlk tedavisini yaptıktan sonra Sedat Bey, sağ kolunu ve sağ bacağını oynatmaya başlamıştı. Hastamız, inme geçirmesinin üzerinden 6 veya 8 saat geçtikten sonra gelseydi, tamamen felç kalacaktı veya daha ciddi sonuçlar ortaya çıkacaktı. Eğer uygun hastaya uygun tedavi uygulanabilirse, hastanın felç gelip yürüyerek gittiği durumlar oluyor, aynen Sedat Bey'de olduğu gibi.'

Selçuk, inmede tedavi edilmeyen her dakika beyinde nöronların öldüğüne dikkati çekerek, 'Hastaneye veya inme merkezine ne kadar çabuk ulaşırsa, hastanın tedavi olasılığı artıyor, hasta hızla düzeliyor ve daha az sekel kalıyor. Sedat Bey'in avantajı genç olmasıydı. Bu nedenle Sedat Bey'de çok daha hızlı düzelme gördük.' dedi.

İnme hastalarının bir inme merkezi veya nöroloji servisinde takip edildiğini dile getiren Selçuk, 'İnmeyi oluşturan sebepler araştırılıyor, ek tedaviler yapılıyor, gerekiyorsa da fizik tedavi süreci devam ediyor. Hastalar, birkaç hafta sonra taburcu ediliyor. Hasta, zamanla daha da iyileşerek belirli bir süre sonra normal haline dönüyor.' diye konuştu.

- 'Eskisi gibi bağlama çalabiliyorum'

Müzisyen Sedat Akar da yaşadığı sürece ilişkin şunları anlattı:

'Sabah uyandığımda her şey normaldi. Kahve içmek istedim, kahveyi elime aldım fakat fincan elimden düştü. Fincanın kulpunu hissetmedim bile. Daha sonra konuşamadığımı fark ettim. İlerleyen dakikalarda tedirgin olmaya başladım. Aynanın karşısına geçtiğimde çenemin kaydığını gördüm. Telefonla eşime ulaşmak istedim. Sağ elimle yazamadığımı fark ettim. Sol elimle yazabildim. Eşim saat 12.30 gibi eve geldi. Bulunduğum semtteki bir hastaneye gittik. O zamana kadar aksayarak yürüyebiliyor, elimi, kolumu hareket ettirebiliyor ama hiç konuşamıyordum. Hastaneye gittiğimde bankoda düştüm. Müsait olan inme merkezlerine mail atıldı. Yarım saat kadar cevap bekledik. sonrasında Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Nöroloji Acil Servisine sevk edildim. Oradan da Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroradyoloji Bölümüne geldik.'

Anjiyonun ardından 2 gün yoğun bakımda, bir hafta da serviste kaldığını belirten Akar, bir haftanın sonunda aksayarak yürümeye başladığını, konuşmada hafif takılmalar olsa da bir süre sonra bunların yavaş yavaş azalarak yok olmaya başladığını söyledi.

Akar, 4-5 ay hiç bağlama çalamadığını ifade ederek, 'Evde pratik yapmaya başladım ve bir süre sonra bağlama çalabildiğimi gördüm. Soğuğa ve sıcağa karşı hassasiyet oluşmuştu, o da azalarak yok oldu. Eskisi gibi bağlama çalıyorum.' dedi.

Hiç iyileşemeyeceğini düşündüğü zamanlar olduğunu dile getiren Akar, 'Sinirlerin iyileşmesinin uzun zaman aldığını biliyordum. Bol bol yürüyüş yaparak, hafif kilolarla çalıştım. Sigara dumanına maruz kalmamak, yediğime, içtiğime dikkat etmek gibi önlemler aldım. Şu anda bir yıl önceki gibiyim diyebilirim. Kendimi şanslı hissediyorum çünkü teknolojinin gelişmesi, böyle başarılı doktorların olması benim için şanstı. İnsanlar, böyle durumlarda ne yapılması gerektiğiyle ilgili bilgi sahibi olursa, daha kolay atlatabilirler.' diye konuştu.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile