Fermani Altun: 27 Mayıs’ın Hesabı Sorulsaydı 12 Mart Olmazdı

Dünya Ehlibeyt Vakfı Genel Başkanı Fermani Altun, 12 Mart Muhtırası yaşandığı dönemde ağır işkencelerden geçtiğini söyledi.

Konuşmalarından ve yazdığı eserlerden dolayı hakkında 60’a yakın dava açıldığını belirten Altun, Ferit Melen Başbakan olduktan sonra kendisine yapılan zulmün daha da arttığını ifade etti.

Ferit Melen'in isminin Van Havaalanı'ndan kaldırılmasını isteyen Altun, "27 Mayıs darbesinin hesabı sorulsaydı 12 Mart olmazdı.” dedi.

12 Mart 1971'de askerler tarafından verilen muhtıra nedeniyle hükümet istifa etmişti. Yarın söz konusu muhtarının 42. yıl dönümü. Dönemin en fazla mağdur edilen isimlerden biri de Fermani Altun. 12 Mart döneminde yaşananları anlatan Altun şöyle konuştu: “Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları tarafından 12 Mart sabahı, o günkü Süleyman Demirel hükümetine verilen muhtıra ile hükümete el çektirildi. Hükümet hiçbir itiraz etmeden şapkasını alıp gitti. Ana muhalefet partisi ve diğer bazı partiler de ya seyirci kalmışlar ya da sevinmişlerdi. Ertesi gün Anamuhalefet Partisi Genel Başkan Yardımcıları Nihat Erim ve Sadi Koçaş, Genelkurmay Başkanlığı’na çağrılarak Nihat Erim’e Başbakanlık, Sadi Koçaş’a Güvenlikten Sorumlu Başbakan Yardımcılığı, Ferit Melen’e de Milli Savunma Bakanlığı verildi.

İlk işleri hükümeti kurduktan sonra sıkıyönetim ilanları, sıkıyönetim mahkemeleri oluşturmaları oldu. Askeri kışlalar boşaltılarak toplama kampları olarak kullanılmaya başlatıldı. Sivil toplum kuruluşları, yayınevleri kapatılmış, basın yayın yasaklanmıştı. Evlerde önce belli başlı şahsiyetlerden başlanarak aramalar, taramalar yapılmış, kalemlerine varıncaya kadar cemselere doldurularak götürülmüştü. Partilerden sadece İşçi Partisi ve Milli Nizam Partisi kapatılmış, yöneticileri tutuklanmıştı. İşkence yapacak kadrolar ve derin güçler organize edilmeye başlanmış, yüzlerce devlet binalarında hücreler oluşturulmuş, işkence için hangarlar ve köşkler kiralanmıştı. O dönem de 5 milyon dolayında insanlar fişlenmiş, 400 bin kişiye yakın gözaltılar ve soruşturmalar yapılmıştı. Kamuda çalışan insanların işlerine son verilmiş ve anayasadaki bütün demokratik maddeler kaldırılmıştı. Gözaltı süresi 24 saatten 3 aya çıkarılmıştı. 6 bin ton dolayında basın, yayın, plak, kaset gibi ilmi çalışmalar yakılarak imha edilmişti. İşkenceden öldürülenlerin, sakat kalanların, tecavüze uğrayanların, idam edilenlerin, failli meçhul cinayetlerin ve gözaltında kaybolanların sayısı büyük ölçüdeydi. 12 Mart’la derin devletin Dersim katliamında uyguladığı, kendi halkına karşı savaş ve yok etme projeleri tekrar uygulanıyordu. Yurt dışından uluslararası düzeydeki büyük işkence hocaları Türkiye’deki işkencecilere ders veriyor, bazılarına da bizzat kendileri iştirak ediyorlardı. Büyük siyasi partilerin keyifleri yerindeydi. Bütün bu vahşetlerin karşısında hem seyirci kalıyorlar hem de vahşetler kendilerinin eliyle yaptırılıyordu.”‘DEMİREL İLE GÖRÜŞTÜM, HİÇBİR ŞEYİN DEĞİŞMEDİĞİNİ GÖRDÜM’12 Mart döneminde iki arkadaşıyla Ehl-i Beyt Gazetesi çıkardığını dile getiren Altun, “Çok sayıda şiir kitaplarım ve tasavvuf düzeyinde araştırma kitaplarım vardı, kamuoyunda da bilinen yazar ve şairdim. Yaptığım konuşmalarımdan ve eserlerimden dolayı hakkımda 60’a yakın dava açıldı, iki defa içeri alındım. Tokat, Uşak ve Gerede’ye sürgün cezaları verildi, ağır işkenceler gördüm. Aradan 1 yıl geçmişti Ferit Melen Başbakan olmuştu, zulüm 3 misli daha arttı ve yurt dışına çıktım. 1974 genel affı ile döndüm. 1971’in Ekim ayında İsmet Paşa ile görüşüp yapılan zulüm ve işkenceleri anlattım. Daha sonra Süleyman Demirel ile görüştüm ve hiçbir şeyin zerre kadar değişmediğini gördüm. Zaten 12 Mart’ın ve Cumhuriyet döneminde ki bütün zulümlerden ve darbelerden yüzde 80 siyasetçiler suçludur. Ya onların eliyle yapılmıştır ya da kendileri yapmışlardır. 27 Mayıs darbesinin hesabı sorulsaydı 12 Mart olmazdı. 12 Mart’ın hesabı sorulsaydı, 12 Eylül olmazdı, 28 Şubat olmazdı. 12 Mart’ın darbecileri ve cellatları olan paşalar, Adalet Partisi’ne milletvekili yapılmışlardır. Deniz Gezmiş ve arkadaşları TBMM’nin idam kararını oylamasından sonra, Adalet Partisi milletvekilleri üçe üç diye parmak işareti yapmışlardır. O cahil ve bağnaz kafalarında Menderes ve arkadaşlarının idamı ile bu durumu denkleştiriyorlardı. Halbuki merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarını aynı darbeci zihniyet idam etmişti, o çocuklar 60 ihtilalinde ana kucağında 5-6 yaşında bebeklerdi. Dersim katliamında zehirli gazla halkı bombalayan, o dönemde teğmen pilot olan Muhsin Batur, 12 Mart döneminde Hava kuvvetleri Komutanı olarak darbeyi yapanlardandı. Cumhuriyet Halk Partisi Muhsin Batur’u senatör yapıp cumhurbaşkanı adayı yapmıştı. Onlar yapılan zulümlerden hesap soramazlardı çünkü kendileri cuntanın emrinde hükümetlerdi. Devletin kırmızı kitap diye adlandırılan gizli anayasasını hep beraber delmiş bulunmaktayız. Onların dayandığı temel prensip toplumu ayrıştırma, bilgisizleştirme, bloklaştırma, sıkıştıkları zaman vuruşturma ve olaylar yaratmaktır. Biz son yıllarda bütün bu tuzakları kırarak ortak değerlerde buluşmayı, kucaklaşmayı sağladık. Mazlumların düşünce ve inançları ne olursa olsun mazlum kimliği ana temel değerdir. Onun için zalimlere karşı mazlumların güç birliği, geleceğin bu gibi vahşetlerin önlenmesinde en önemli kurtuluş reçetesidir.” şeklinde konuştu.

‘FERİT MELEN’İN İSMİ HAVALANINDAN KALDIRILSIN’Cumhuriyet döneminin karanlık perdelerinin kaldırılarak geçmişle hesaplaşmak gerektiğini ifade eden Altun sözlerini şöyle tamamladı: “Cumhuriyet döneminin tüm karanlık perdelerini kaldırarak geçmişimizle doğru şekilde hesaplaşmamız gerekiyor, darbeyi yapan ve yaptıranlarla mutlaka hesaplaşılmalıdır. Mazlum insanları düşüncesinden, inancından, ilminden dolayı idam sehpalarına götürenleri, zulüm edenleri, işkence yapanları lanetliyoruz. Onların kalıntıları ve aynı zihniyet ne yazık ki 12 Eylül ve 28 Şubat ile daha büyük felaketler yaratmıştır. En son köklerine kadar inilerek darbecilerden mutlaka hesap sorulmalıdır. 12 Mart döneminde Nihat Erim’le başlayan işkence ve zulümlerin daha çok artmasıyla Erim dayanamayıp istifa etmiştir. Yerine Milli savunma Bakanı olan Ferit Melen geçerek Başbakan olmuştur. Melen döneminde işkence ve zulümler birkaç misli artmıştır. Van Havaalanı’na verilen Ferit Melen isminin mutlaka kaldırılmasını istiyoruz. Türkiye’deki işkencelerin başbakanı olan bu şahsın isminin havaalanına verilmesi en büyük ayıplardan biridir.”
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile