FETÖ'nün Yargı Yapılanması
'Kozmik Oda' soruşturmasını yürüten eski Cumhuriyet Savcısı Bilgili hakkında FETÖ üyesi olmak suçlamasıyla hazırlanan iddianamede, örgütün yargı yapılanmasına ilişkin detaylara yer verildi İddianamede, örgüt yöneticilerinin FETÖ üyesi hakim ve savcılara 'Uyanık göz olun' talimatı vererek, 'menfi takip havuzu' ve 'dava takip havuzu' adlarıyla oluşturdukları veri tabanına bilgi akışı sağladıkları kaydedildi Örgüt üyesi hakim ve savcıların 2014 yılı sonuna kadar ByLock programını kullandıkları, daha sonra kendilerine verilen tabletlerdeki programlarla haberleştikleri ama kesinlikle telefon irtibatı kurmadıkları belirtildi FETÖ'nün yargı yapılanmasının bir yöneticiye bağlı olarak 'unvanlı hakim, savcı sorumlusu', 'Yargıtay sorumlusu', 'teftiş sorumlusu', 'HSYK sorumlusu', 'akademi sorumlusu', 'Danıştay sorumlusu', 'Sayıştay sorumlusu' ve 'taşra sorumlusu' şeklinde çalıştığı bildirildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu savcılarından Ahmet Akça'nın, eski savcı Bilgili hakkında hazırladığı iddianamede, farklı davaların sanıkları arasında yer alan eski hakim ve savcıların ifadeleri doğrultusunda FETÖ'nün yargı yapılanmasına ilişkin tespitler aktarıldı.
İddianamede ifadesine yer verilen FETÖ şüphelisi eski savcı Metin Özyurt, örgütün 1999'dan 2012'ye kadar stajyer yargı mensuplarını Ankara'da istihdam ettiğini, stajyerlerin üç ya da dörder kişilik gruplar halinde örgüte bağlı evlerde kaldığını ve her stajyer grubunun başına bir 'imam' atandığını söyledi.
Stajyerlerin bir kısmının 'sınav hizmetleri' adı altında kamuya giriş sınavlarını takip etmekle görevlendirildiğini belirten Özyurt, 'murakıp' denilen bu kişilerin hafta sonları ya da iki haftada bir evleri ziyaret ederek yeni mezunları izlediklerini belirtti.
Özyurt, 'örgütün merkezi' tabir edilen Ankara'da Yargıtay ve Danıştay tetkik hakimlerinin kendi içlerinde ayrı gruplar halinde çalıştığını, bu gruplardaki tetkik hakimlerinin en fazla 3-4 kişilik gruplar halinde, ayda 2 defa lojmanlarda bir araya geldiklerini ifade ederek, bu görüşmelerin birinde 'keyfiyet' tabiriyle mesleki konuların görüşüldüğünü, ikinci görüşmede ise evli olanlardan maaşlarının yüzde 10'unun, bekarlardan da yüzde 20'sinin 'himmet' olarak toplandığını kaydetti.
Özyurt, bir araya geldiklerinde kıdemli olan tetkik hakimi tarafından diğer örgüt üyelerine 'sohbet' verildiğini söyledi.
- 'Kesinlikle telefon irtibatı sağlanmıyordu'
Eski savcı Özyurt, örgütün 2010'dan sonra sivilleşmeye geçtiğini, aidatların sivil kişiler tarafından takip edilmeye başlandığını ve yine bu kişilerin sohbet gruplarının da takibini yaptığını anlattı.
Bu sivil mesullerle irtibatın bazen telefondaki program aracılığıyla bazen de tabletlere yüklü programla sağlandığına işaret eden Özyurt, 'Bu irtibatlar 2014 yılı sonuna kadar ByLock isimli program ile yapıldı. Daha sonra meslektaşlara tabletler verildi. Ve irtibatlar bu tabletlerdeki programlar aracılığıyla yapılmaya başlanıldı. Kesinlikle telefon irtibatı sağlanmıyordu.' beyanında bulundu.
Ankara'daki örgüt üyesi hakim ve savcılar arasında iş bölümü olduğunu, bir kısım meslektaşlarının 'müfettiş' adı altında taşradaki hakim ve savcıları ziyaret ettiğini, bir kısmının da stajyer hakim ve savcıların sorumluluğunu üstlendiğine dikkati çeken Özyurt, diğer bir kısım meslektaşlarının da stajyer hakim ve savcılarla belli periyotlar halinde sohbet ettiklerini kaydetti.
'Örgütün gerek merkez, gerek taşra gerekse de stajyer yapılanmasında hücre yapılanmasına benzer bir sistem mevcuttur.' diyen Özyurt, meslektaşlarının çok fazla yapılanmayla ilgili bilgi edinmelerinin örgüt tarafından istenmediğini, genelde dershane yöneticisi ve ilahiyatçılar arasından seçilen mesuller de tayine tabi tutulduğu için bu kişileri de birebir tanımanın mümkün olmadığını belirtti.
Şüpheli eski savcı Özyurt, örgüt üyelerinin deşifre olmamak için uyguladığı yöntemleri anlatırken, 'Örgütün taşra yapılanmasına mensup hakim, savcılar cuma namazlarına gitmezlerdi. Çocuklarını örgütün kolejlerine göndermezlerdi. Ayrıca Bank Asya ile herhangi bir irtibatları, işleri olmaz.' diye konuştu.
- 'Yargı mensupları 2015 yılı tarihi itibarıyla ByLock kullanımını bırakmışlardı'
Özyurt, ByLock programının örgüt mensuplarının sivil kanadı ile hakim ve savcılar arasındaki iletişimi sağladığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
'Örgüt, ByLock programının 2014 yılında deşifre olduğunu keşfetti. Hatta 2014 yılında cemaat mensuplarının ByLock kullandığına dair bir haber Akşam gazetesinde çıktı. 2014 yılının sonundan itibaren yargı mensupları için ByLock kullanımı peyderpey azaltılmaya ve bırakılmaya başlandı. Telefonlara formatlar atılarak, fabrika ayarlarına geri dönme işlemi yapılarak temizlenmeye çalışıldı. Bu programlarda ilk etapta genel itibari ile dini şeyler, hadisler, ayetler paylaşılıyordu. Benim söylediklerim ByLock kullanan hakim, savcılar için geçerlidir. Diğer grupları bilmem, ByLock'tan sonra bir süre Telegram isimli program kullanıldı. Daha sonra WhatsApp görünümlü başka programlar kullanıldı. Yani telefon uygulamalarında WhatsApp görüntüsü var fakat içerik WhatsApp değil.
2015 yılından sonra da tabletler aracılığıyla irtibat sağlanmaya başlandı. Telefonla irtibatın kesilmesi yönünde talimatlar geldi, yargı mensupları 2015 yılı tarihi itibarıyla ByLock kullanımını bırakmışlardı.'
FETÖ'nün yargı yapılanmasının başında yaklaşık 5 yıl önce 'Ahmet Can' isimli avukat kökenli kişinin bulunduğu bilgisini veren Özyurt, yargı yapılanmasının 'akademi', 'teftiş', 'bakanlık', 'HSYK', 'stajyerler', 'Yargıtay', 'Danıştay', 'taşradaki adli hakimler', 'taşradaki idari hakimler' ve 'avukatlıktan mesleğe geçiş yapanlar' şeklinde bölümlere ayrıldığını anlattı.
Yargı yapılanmasının başındaki Ahmet Can'ın avukat göründüğünü fakat aynı zamanda FETÖ'nün yayın organı Sızıntı dergisinin fotoğraflarını seçen ve kapak sayfasını da yapan kişi olduğunu kaydeden Özyurt, 'Bu avukatın zaman zaman gelip gittiği, kaldığı dershane şeklinde bir evi vardı. Ev, Ankara Hukuk civarındaydı. Bu evde sadece sürekli kalan bir ya da iki kişi olmaktaydı. Taşradan gelen önemli misafirler burada ağırlanmaktaydı. Bu avukattan sonra bu görevi muhtemelen kod adı 'Kartal' olan bir şahıs devraldı. Bu şahıs Yargıtayda üye ya da tetkik hakimiydi. Daha sonra meslekten ayrıldı, gerçek adını bilmiyorum.' ifadelerini kullandı.
Özyurt, yargı sorumlusu altında 7 kişilik heyetin de yapılanmanın tüm sorunlarını, işleyişini koordine ettiğini belirterek, bu sorumluların 'unvanlı hakim', 'savcı sorumlusu', 'Yargıtay sorumlusu', 'teftiş sorumlusu', 'HSYK sorumlusu', 'akademi sorumlusu', 'Danıştay sorumlusu', 'Sayıştay sorumlusu' ve 'taşra sorumlusu' şeklinde ayrıldıklarını, bir dönem unvanlı hakim ve savcıların sorumluluğunun 'Aydın' ismindeki tetkik hakimi tarafından üstlenildiği bilgisini paylaştı.
- Akademideki tetkik hakimlerine özel önem
FETÖ'nün yargı yapılanmasında akademi ayağında görev yapacak tetkik hakimlerine ayrıca önem verildiğini, akademi yöneticilerinin örgütten olmasının sağlandığını, akademide derse giren öğretim üyelerinin de örgütten ya da örgüte yakın kişilerden olmasına önem verildiğini ifade eden eski savcı Özyurt, Adalet Bakanlığı yapılanmasında da Personel Genel Müdürlüğü, Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, Strateji Daire Başkanlığı birimlerine, Yargıtayda da 'hassas daireler' olarak görünen 9'uncu, 5'inci ve 11'inci ceza dairelerine önem gösterildiğini bildirdi.
Özyurt, Danıştayda da memur yargılamalarına bakan, soruşturma izni ya da yargılama izni veren dairelerin, FETÖ için ayrıca önemli olduğunu, FETÖ'nün adli yargı yapılanmasında başsavcılık, komisyon başkanlıkları, ağır ceza başkanlığı, özel yetkili savcılık gibi birimlere önem verildiğini, idari yargı yapılanmasında da idari mahkemelere önem gösterildiğini ifade etti.
Özyurt, FETÖ'nün yargı yapılanmasının taşradaki hakim ve savcıları, 2002 yılından itibaren sicil numaralarına göre 'T1,T2, T3, T4' şeklinde bölümlere ayrarak ilgilendiğini, T1 grubunda sicili 39 binden önce gelenlerin, T2 grubunda 39 bin ile 42 bin sicillilerin, T3 grubunda 92 bin ile 109 bin arası sicillilerin, T4 grubunda daha sonraki sicillilerin, T5 grubunda da 125 bin ve sonraki sicillilerin yer aldığını söyledi.
Özyurt, 2005 yılına kadar taşrada bulunan grupların aylık görüşmelerini ortak yaptığını, 2005'ten sonra gelen talimatla 'T' ile tabir edilen grupların birbirinden ayrılarak kendi içlerinde görüşmeler yapmaya başladıklarını, bu gruplardan 'aidat' adıyla toplanan paraların himmet olarak merkeze gönderildiğini, her grup içinde devre sorumlusu bulunduğunu, bu gruplara bir dönem 'Muzaffer', 'Aydın', 'Hasan' ve 'Mustafa' isimli tetkik hakimlerinin mesullük yaptıkları bilgisini verdi.
Devre sistemindeki mesullerin belli dönemlerde Ankara'da bir araya geldiğine işaret eden Özyurt, bu devre sistemindeki sorumlu mesullerin koordinesinde geziler düzenlenerek hakim ve savcıların bir arada tutulmaya çalışıldığını, devre sorumlularının 2 ya da 3 yılda bir değiştirildiğini anlattı.
Yapılanmanın en üstündeki kişinin, FETÖ elebaşı Fethullah Gülen ile irtibatı sağladığını vurgulayan Özyurt, '2006 yılından sonra o tarihteki adıyla 'cemaat' olan yapılanma içinde bayan hakim, savcı sayısı da artmaya başlayınca bayan hakim, savcıların evlendirilmesi yoluna gidildi. Bu amaçla genel itibarıyla alt dönem bayan hakim, savcılar, üst dönem erkek hakim, savcılarla evlendiriliyordu. Ayrıca, evlenme işlerini koordine eden bir de meslektaş bulunuyordu. Örneğin, bu işleri organize eden kişi Yargıtayda tetkik hakim iken geçen yıl İçel iline hakim olarak atanmıştır. İsmini hatırlamıyorum.' beyanında bulundu.
- FETÖ'den hakim ve savcılara 'uyanık göz' talimatı
Eski Cumhuriyet Savcısı Mücahid Ünal da ifadesinde FETÖ'nün yargı yapılanmasında 'menfi takip havuzu' ve 'dava takip havuzu' ile değişik konularda veri tabanı oluşturulduğunu kaydetti.
'Menfi takip havuzu'nda görev yapılan adliye ve etrafında olup bitenlerle örgüte yakın kişiler hakkındaki olumsuz beyanda bulunanlar ve haklarında olumsuz algı oluşturulacaklarla ilgili bilgilerin toplandığını, bu bilgilerin hücre tipi yapılanma vasıtasıyla sorumlulara ulaştırıldığını belirten Ünal, kendilerinden görev yaptıkları yerlerde 'uyanık göz' olmalarının istendiğini söyledi.
Ünal, 'dava takip havuzu'nda ise hiyerarşik düzende önemli davalarla ilgili bilgilerin veri tabanının oluşturulduğunu aktararak, 'Ergenekon soruşturmalarının Ümraniye'de bir gecekonduda bulunan el bombalarıyla başladığı bilgilerinin dava takip havuzuna aktarıldığını, diğer gelen bilgilerle de parçaların dava takip havuzunda birleştirilerek Ergenekon operasyonlarının başlatıldığı ve bu şekilde dava takip havuzunun yararlı bir sistem olduğu anlatılıyordu. Grup sorumluları bir üstlerine hiyerarşik düzen uyarınca bilgileri aktarıyordu.' şeklinde ifade verdi.