AYŞE BÜŞRA ERKEÇ - "Gülen Adam", "Dokunmayın Şabanıma", "Perihan Abla" ve "Süper Baba" isimli film ve dizilerde rol alan oyuncu Diler Saraç, oynadığı filmlerde çok emek verdiklerinin altını çizerek, "Biz her şeyimizi kendimiz yaptık. Elimden biraz dikiş gelirdi ve kendi kostümlerimi kendim dikerdim. Çünkü rolünüze göre kostüm bulmanızı istiyorlardı. O zamanlarda farklı el sanatları kursuna giderek kendimi geliştirmiştim. Öğrendiklerimi de oynadığım filmlere yansıtıyordum." dedi.
Saraç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Yeşilçam ve günümüz sinemasına ilişkin değerlendirmede bulunarak, sinema ve televizyonda eskiye nazaran çok şeyin değiştiğini, artık televizyon yapımlarında örf ve adetlerin işlenmediğini düşündüğünü kaydetti.
"Ses" dergisinin 1962'deki Artist Yarışması'na katılarak oyunculuğa başlayan ve ilk başrolünü 1963 yapımı "Korkusuz Kabadayı" adlı filmde oynayan Saraç, sinema ve televizyon yapımlarında eski tadı bulamadığını dile getirdi.
Oyuncu Saraç, sinemaya gitmediğini söyleyerek, "Televizyonda seyrettiğim kadarıyla Yeşilçam filmlerinin tadını yeni çekilen film ve dizilerde alamıyorum. Yeşilçam, bana çok başka geliyor. Çünkü (Yeşilçam'ın) daha sıcak, insana yakın ve sevecen olduğunu düşünüyorum. Şimdi çekilen film ve dizilerde ise bütün bu yakınlığı, sevecenliği ve sıcaklığı göremiyorum." diye konuştu.
Bugüne kadar 200'den fazla yapımda rol alan sanatçı, dizilerin Türkiye'nin aynası olduğunu aktararak, şöyle devam etti:
"Dizilerdeki zenginlikle şaşaa gözüme çarpıyor. Oyuncuların, Amerikan filmlerindeki ajanlar gibi siyah kıyafet giyinmelerini, siyah gözlük takmalarını, korumalarını, vurup kırmalarını ve insan öldürmelerini anlayamıyorum. Bütün bunları çok sık görmeye başladık. 'Perihan Abla'da oynadığım zamanlarda sokaklarda insanları göremezdiniz. Herkes evine koşarak gider bu dizileri izlerdi. Çünkü dizilerimizde aile sıcaklığı, sevgisi, dostluk ve arkadaşlık ilişkileri vardı. Aynı şekilde 'Süper Baba' dizisiyle de bir babanın, ailenin kucaklaşması ve verdiği mücadeleyi gözler önüne sermiştik."
- "Sinemada teknoloji çok gelişti ama safiyane ruh gitti"
Diler Saraç, Türk sinemasının "Yeşilçam" olarak tanımlandığı dönemde toplumsal değerlerin önemine değinerek, "Bizler, zamanı değerlendiriyorduk. Kendi gençliğimden örnek vermem gerekirse, bir ailem ve ait olduğum bir mahallem vardı. Ailenin büyüğü, ailelerin toplandığı mahalledir. Bizim içimizde mahalle sevgisi vardı ve dizilerde, filmlerde de bu sevgi işleniyordu." ifadelerini kullandı.
Eski Türk filmlerinin hala severek izlendiğinin altını çizen sanatçı, şu bilgileri verdi:
"Eskiden oynadığımız filmlere çok büyük emek verirdik ama şimdi bakıyorum genç oyuncuların karavanları var. Evden özel araçlarla alınıyorlar ve kostümleri hazır bir şekilde geliyor. Biz her şeyimizi kendimiz yaptık. Elimden biraz dikiş gelirdi ve kendi kostümlerimi kendim dikerdim. Çünkü rolünüze göre kostüm bulmanızı istiyorlardı. O zamanlarda farklı el sanatları kursuna giderek kendimi geliştirmiştim. Öğrendiklerimi de oynadığım filmlere yansıtıyordum. Kendi ürettiğiniz bir kıyafeti, objeyi taşıyarak rol aldığınız bir filmi bitirdikten sonra izlemek çok güzel bir his."
Saraç, dışarıda kendisini tanıyan insanlara karşı her zaman saygılı olduğunu dile getirerek, "Sinemada teknoloji gerçekten çok gelişti ama safiyane ruh gitti. Yeni oyunculara bakıyorum gencecik kızlar estetik yaptırıyor ve herkesin suratı aynı. Bunlar bana çok garip geliyor. O suratlar zaten ilerde çok değişecek. Hiç kimse aynı kalmayacak." değerlendirmesinde bulundu.
- "Kalıcı olan gerçek sanattır"
Sinemanın sabır işi olduğunu ve genç oyuncuların sabırlı olması gerektiğini vurgulayan Saraç, şunları kaydetti:
"Gençler emek versin ve emeklerinin karşılığını öyle bulsun. Bir film çevirmeyle artist ve star olunmaz. Yeşilçam oyuncusu olduğumuz halde bizlerin bilmediği yığınla bilgi varken, tek filmde oynayan gençlerin kendilerini nasıl bu kadar yükseklerde görebildiklerini anlayamıyorum. Güzellik ve fizik kalıcı değildir. Kalıcı olan gerçek sanattır. Onun için merdivenlerin basamaklarını yavaş yavaş ve sabırla çıkmayı denesinler. Çünkü sabır ve çalışmak, başarının ilk adımıdır. Genç yönetmenlere de tavsiyem, ne filmi çekiyorlarsa onunla ilgili ciddi araştırma yapsınlar. Yönetmen, her alanda bilgi sahibi olmalı. Şayet bilgi sahibi değilse, yanından bilen danışmanlarını eksik etmemeli."
Diler Saraç, sokaklarda da insanların birbirine eskisi gibi davranmadığına dikkati çekerek, "Eski güzel gelenekleri yeniden kazanabilmek için ise görsel medya aktif ve bilinçli kullanılmalı. Örf ve adetlerimizi en iyi işlemenin yolu televizyondur, televizyonda yapılacak güzel işlerdir. Ders verir gibi dizilerin yapılması gerekiyor. Çok zenginlik içeren evler, altında beş tane arabayla, üstünde bin tane şaşaalı kıyafetle dolaşan insanlarla değil. Çünkü bütün bunlar insanlarda özenti yaratıyor. Bazı gençlerimiz, bu şaşaalı hayatı gördüğü için üniversiteyi bitirdikten sonra iş beğenmiyor." dedi.
İzmir'de 1937'de dünyaya gelen sanatçı, 1962-1964 arasında "Aşka Karşı Gelinmez", "Cafer Çocuk Hırsızı", "Esir Kuş", "Korkusuz Kabadayı" ve "Maceralar Kralı" filmlerinde rol aldı. Sanatçı, evliliği nedeniyle 1970'e kadar sinemadan uzak kaldı.
Kariyeri boyunca 200'den fazla dizi ve filmde rol alan ve "Pisi Pisi" filmindeki rolüyle, 1976'da 13. Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu" ödülünü kazanan sanatçı, son olarak 2007'de Doğuş, Ali Sunal ve Mehtap Bayri'nin oynadığı, "Sana Mecburum" adlı dizide "Halime rolünü canlandırdı.
'Filmlerimdeki Kostümlerimi Kendim Diktim'
Yeşilçam oyuncusu Saraç: 'Yeşilçam, bana çok başka geliyor. Çünkü (Yeşilçam'ın) daha sıcak, insana yakın ve sevecen olduğunu düşünüyorum. Şimdi çekilen film ve dizilerde ise bütün bu yakınlığı, sevecenliği ve sıcaklığı göremiyorum' 'Ailenin büyüğü, ailelerin toplandığı mahalledir. Bizim içimizde mahalle sevgisi vardı ve dizilerde, filmlerde de bu sevgi işleniyordu' 'Elimden biraz dikiş gelirdi ve kendi kostümlerimi kendim dikerdim. Çünkü rolünüze göre kostüm bulmanızı istiyorlardı' 'Bir film çevirmeyle artist ve star olunmaz. Yeşilçam oyuncusu olduğumuz halde bizlerin bilmediği yığınla bilgi varken, tek filmde oynayan gençlerin kendilerini nasıl bu kadar yükseklerde görebildiklerini anlayamıyorum'