AA muhabirine bankacılık sektöründe yaşanan son gelişmeleri ve yıl sonuna ilişkin beklentilerini değerlendiren Özen, finansal krizin, merkez bankacılığı teorisinde paradigma değişimine yol açtığını ifade etti.
Finansal istikrarın, merkez bankalarının tepki fonksiyonuna eklemlendiğini dile getiren Özen, "Bizim Merkez Bankası, dünyada bu değişimi gören ve hayata geçiren ilk bankalardan biri oldu. Yine 2011 yılında kurulan ve makro ihtiyati politikaların yönetimi (governance) açısından kritik bir rol üstlenen Finansal İstikrar Komitesi (FİK), dünyadaki emsalleri arasında başarılı ve öncü bir model olarak yerini aldı" dedi.
Özen, FİK çatısı altında, birbiriyle uyumlu çalışan TCMB ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun sektörün bazı yapısal sorunlarını ve olası sistemik risk unsurlarını zamanında tespit edip aksiyon aldığına dikkati çekti.
Bu bağlamda, TCMB'nin çekirdek yükümlülükleri (core liabilities) destekleyen ve çekirdek dışı yükümlülüklerin (non-core liabilities) vadelerini uzatmayı amaçlayan politikalarını çok yerinde bulduğunu vurgulayan Özen, bu politikaların bankaları çekirdek yükümlülükleri kullanmaya teşvik etmenin yanında vadenin de uzatılmasına yardımcı olarak sistemik risk oluşumunu engellediğine işaret etti.
Zorunlu karşılıklara bu çerçevede faiz ödenmeye başlanmasının, düzenlemelerin "döngü karşıtı" olarak kullanılması anlamında da olumlu bir karar olduğunu söyleyen Özen, ödenen faizlerin bankaların fonlama maliyetlerine göre düşük olması nedeniyle sektörün toplam karlılığı üzerinde büyük etki yapmasının beklenmemesi gerektiğini kaydetti.
- "KOBİ ve ihracat kredilerine yönelik makro ihtiyati destekler, kredilerde sağlıklı bir dengelenme sağlıyor"
Otoritenin sektöre yönelik regülasyonlarını değerlendiren Özen, FİK'in, Türkiye için çok yerinde bir karar olduğunu, ortak akıl ve bilgi birikimi ürünü olan makro ihtiyati düzenlemelerin hayata geçirildiğini ifade etti.
Bu bağlamda, özellikle tüketici kredilerine yönelik alınan kararların her ne kadar kendilerinin kısa vadeli hedefleri açısından olumsuz etkilese de sektörün genel sağlığı ve ekonominin sürdürülebilir performansı açısından öneminin tartışılmaz olduğunu vurgulayan Özen, şöyle konuştu:
"Hanehalkı borçluluğu, sistemik bir soruna dönüşmeden makul bir dengeye oturtulmuş durumda. Aynı şekilde, KOBİ ve ihracat kredilerine yönelik makro ihtiyati destekler, kredilerde sağlıklı bir dengelenme sağlıyor. Nitekim son verilere bakıldığında ticari kredilerde yıllık büyüme yüzde 22'ler seviyesinde iken tüketici kredilerinde gibi daha düşük bir bantta seyrediyor. BDDK'nın özel ve genel karşılık politikalarının da 2018'de yürürlüğe girecek olan IFRS9 standardı açısından, sektörü sağlıklı bir düzeye getirdiği görülüyor. Avrupa bankalarının aksine, IFRS9 standardına uyum konusunda sektör olarak herhangi bir sorun yaşayacağımızı düşünmüyorum."
Son dönemde, ekonomi yönetiminin de yerinde tespit ettiği gibi ülkenin ana sorunlarından birinin düşük verimlilik olduğuna işaret eden Özen, daha yüksek büyüme oranlarını yakalayabilmek için toplam faktör verimliliği yüksek olan yatırımlara ihtiyaca duyulduğunu belirtti.
Bu nedenle en az ticari kredilerin miktarı kadar aynı zamanda kalitesinin de önemli olduğuna inandığını ifade eden Özen, "Bu nedenle selektif bir kredilendirme politikasına ve bunu sağlamaya yönelik makro ihtiyati bir çerçeveye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda, İngiltere Merkez Bankası'nın uyguladığı 'Funfing for Lending' veya Avrupa Merkez Bankası'nın uyguladığı Targeted Longer Term Refinancing Operation-TLTRO, Türkiye'nin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden dizayn edilip uygulanabilecek güzel örnekler" değerlendirmesini yaptı.
- "Sektör, KOBİ'leri fonlamak için sıkı bir fiyat rekabeti yapıyor"
"Son dönemde özellikle Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı'nın sektöre yönelik 'Vicdansızlığı bırakın, hep bana demeyin' değerlendirmesi oldu. Bu konuda değerlendirmeniz nedir?" sorusu üzerine Özen, "Sayın Hisarcıklıoğlu'nun tecrübesine ve bilgi birikimine saygım vardır. Kendisiyle polemiğe girmek istemem. Ancak, siz sorduğunuz için cevap vereyim" dedi.
KOBİ'lerin her ekonominin olduğu gibi Türkiye ekonomisinin de dinamosu olduğunu ve ekonomisi için taşıdığı önemin istatistiklerden de rahatlıkla görülebildiğini belirten Özen, KOBİ'lerin toplam girişim sayısının yüzde 99,8'ini, istihdamın yüzde 75,8'ini ve katma değerin de yüzde 54,2'sini oluşturduğunu söyledi.
Özen, bu nedenle KOBİ'lerin finansmana erişim imkanlarının sadece bankalara düşen bir görev değil kamusal bir sorumluluk olduğunu, yurt dışı örneklere bakıldığında kamunun (merkez bankası, kredi sigorta sistemi ve benzeri mekanizmalarla) KOBİ sektörünü yoğun olarak desteklediğinin görüldüğünü kaydetti.
Özellikle son birkaç yıldır sektörde en yoğun rekabetin yaşandığı alanın KOBİ kredileri olduğunu ifade eden Özen, sektörün KOBİ'leri fonlamak için sıkı bir fiyat rekabeti yaptığını ve son 5 yılda KOBİ kredilerinin yüzde 300'ün üzerinde büyüdüğünü söyledi.
Bankaların eninde sonunda konuya ticari bakmak zorunda olduğuna dikkati çeken Özen, şöyle devam etti:
"KOBİ kredilerinde sorunlu kredi oranı yaklaşık yüzde 3,5 düzeyinde. Bu ne demektir? Fonlama maliyetinin ve operasyonel maliyetlerin üzerine en az yüzde 3,5'da temerrüt riskini koyup kendi kar marjınızı eklediğinizde kredi faizi ortaya çıkar. Bankalar, KOBİ'lerin temerrüt riskini fiyatlamaya katmazsa veya yanlış fiyatlarsa, karşılarında BDDK'yı bulur. Bir firmaya kredi kullandırım aşamasında erken kapama hakkı isteyip istemediğine göre iki farklı fiyat teklif ederiz.
Eğer firma, erken ödeme primi içermeyen düşük faizi kabul edip sabit faizli bir kredi aldıysa, faizlerin düştüğü dönemde kredisini refinanse etmek istediğinde başlangıçta ödemek istemediği primin duruma göre belki daha da fazlası bir maliyete katlanmak zorunda kalır. Kasko gibi düşünün, prim ödemek istemezseniz kasko yapmazsınız, seçim sizindir. Fakat, kaza yaptığınızda katlandığınız masraf işte bu seçiminizin doğal sonucudur. 'Banka erken ödeme komisyonu almasın' demek faiz riskinin tamamını bankalar bedava üstlensin demektir. Bu hak ülkemizde de bütün gelişmiş ülkelerde de sadece tüketiciye tanınmış bir haktır. Maalesef, işin matematiği budur."
- "Yılın ikinci yarısında sektörde kredi büyümesi nispeten daha canlı olabilir"
Garanti Bankası'nın yılın kalanı için hedeflerini paylaşan Özen, Garanti olarak gündemlerinde her zamanki gibi müşteri odaklı büyüme hedefine paralel olarak sundukları hizmetleri ileri seviyelere taşımak olduğunu anımsattı.
İlk çeyrek sonuçlarına göre yıla iyi bir başlangıç yaptıklarını ve 2015'i doğru okuyarak oluşturdukları öngörüleri ve sağlam stratejilerle temellendirdikleri planlamalarına paralel sonuçlar açıkladıklarını söyleyen Özen, sektörün yüzde 8,3'lük bir kredi büyümesi yakaladıklarını ifade etti.
Tüketici kredileri pazar paylarına baktıklarında mortgage kredilerinde özel bankalar arasında birinci olduklarını söyleyen Özen, "Destek kredilerinden 10 milyar TL rakamına ulaştık ve geçtik. Taşıt kredilerinde ise 108 baz puanlık pazar payı artışla yüzde 23 pazar payına ulaşarak liderliğimizi daha da perçinledik" dedi.
Özen, TL ticari kredilerde yüzde 19'luk büyüme performansının yaklaşık yüzde 1 pazar payı kazandırdığını ve burada KOBİ'lerin yanında olarak onların büyümesini desteklemeye devam ettiklerini dile getirdi.
Kredi ve mevduat arasındaki marjı korumanın kritik önem kazandığı bu dönemde, fonlamadaki akılcı yaklaşım ve kredilerdeki doğru fiyatlama sayesinde Garanti Bankası olarak marjları koruduklarını, sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyüme için bu yaklaşımı korumaya devam edeceklerini söyleyen Özen, sözlerini, "Hedeflerimizde bir sapma yok. Yılın ikinci yarısında sektörde kredi büyümesi nispeten daha canlı olabilir, yıllık kredi büyümesi 15-20 aralığında 20'ye yakın gerçekleşebilir, mevduat büyümesinin yine kredi büyümesinden bir miktar aşağıda olması beklenebilir" diye tamamladı.
(Son)
Garanti Bankası Genel Müdürü Özen Açıklaması (2)
Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) çekirdek yükümlülükleri destekleyen ve çekirdek dışı yükümlülüklerin vadelerini uzatmayı amaçlayan politikalarını çok yerinde buluyorum" dedi.