Ordu Sivil Düşünce Platformu'nun düzenlediği 'Referandum Sonrası Türkiye' konulu panele konuşan Gülerce, Türkiye'nin son 3 yıldır yaşananların şaşkınlığı içinde olduğunu söyledi. Türkiye'de çatışmaya, gerilime gerek olmadığını düşündüğünün insanların birbirine saygısının olması halinde trafikteki kırmızı ışığa bile gerek kalmayacağına inandığını aktardı.
Türkiye'de milleti kavga ettirmek isteyenlerin olduğunu ifade eden Gülerce, referandum ile vesayetin belinin kırıldığını aktardı. Gülerce, şu görüşleri dile getirdi: "Türkiye'nin normalleşmesi lazım. Bunun de zemini demokratikleşmedir. Herkesi kendi konumu ile kabul etmedir. Türkün,Kürtün,Alevinin, Sünninin niye birbiri ile kavgası olsun ki? Bu demokrasi mana boyutu olan demokrasi olursa da güzel olur. Ben hayır oyu veren yüzde 42'nin anlaşılması taraftarıyım. Bir medya onlara korku salıyor. Referandum çok büyük hayırlara kapı açmıştır. Türkiye'nin sorunları bitmemiştir ama yukarıya doğru yolu açılmıştır."
"KÜRT MESELESİNİ TÜRKLERİN VİCDANIN ÇÖZECEK"
Kürt meselesini de Türklerin vicdanın çözeceğini düşündüğünü belirten Hüseyin Gülerce, "Aman ha içinizden Kürtler için bir duygu bile geçmesin. Biz birbirimiz sevemezsek bunu çözemeyiz. Bu bir geçit Türkiye bu geçitten geçtikten sonra dünyanın ilk 10 ülkesi içinde olacak. Bu işin içinde işi karıştırmak için profesyoneller var. Amerikası var, Avrupası var İsraili buz gibi var. Bir de biz birbirimizi sevmez sek bu iş daha da zorlaşır." şeklinde konuştu.
TAŞGETİREN: BU NORMALLEŞME SÜRECİ TÜRKİYE'NİN DÜNYADAKİ AĞIRLIĞINI DA ARTIRACAKTIR
Gazeteci Yazar Ahmet Taşgetiren ise, Türkiye'nin normalleşme diye bir meselesinin bulunduğunu ifade etti. Türkiye'nin kendi içinde normalleştikçe dünyada ağırlığının arttığını dile getiren Taşgetiren, normalleşme denmesinin anormal bir durumun varlığını gösterdiğini dile getirdi. "Türkiye'de yaşanan pek çok tartışmanın aslında bu anormal durumun bir sonucu olduğunu ifade eden Taşgetiren, "Tek parti dönemi diye adlandırdığımız dönemde toplumu dönüştürmek için bazı radikal reformlar yapıldı. Bunların büyük kısmı anormal yeni bir toplumun ihsasına yönelikti. Osmanlının son dönemi içinde yılgın bir toplum olduğu doğrudur. Nerede ise bütün enerjisini kaybetmişti. Toplumu yeniden canlandırmak için belki bazı şeyler gerekliydi. Ancak bunların anormal toplumun tesisi için yapılması garip. Milli Mücadeleyi yapan heyecan ne ise keşke onu devam ettirebilseydik. Ben diyorum ki Milli mücadeleden sonra toplumla iman ilişkisi kurulsaydı. Her şeye rağmen yaşadığımız süreç normalleşme sürecidir. Bu normalleşme süreci Türkiye'nin dünyadaki ağırlığını da artıracaktır." ifadelerini kullandı.