İstanbul Cerrahi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Cem Kızılaslan, gebelik döneminde Tiroid hastalıklarına dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. Kızılaslan, Tiroid bezinin gebeliğin son döneminde ilk dönemine göre yüzde 30 oranında büyüme gösterdiğini belirtti.
Gebelik dönemi boyunca tiroid hormon düzeylerinde değişiklikler meydana geldiğini ifade eden Kızılaslan, “İlk 12 haftadan sonra gebelik süresince ve özelliklede gebeliğin üçüncü döneminde plasentadan salınan bazı hormonlar nedeniyle TSH düzeyleri düzenli olarak artış gösterir” dedi.
Kızılaslan, “Birçok tiroid bezi hastalığının tanısından ve taramasında kullanılan TSH ise ilk 12 hafta süresince artan beta hCG hormonunun TSH reseptörlerinin zayıf uyarılmasına neden olması sonucunda düşüş gösterir.Anneden salgılanan T4 hormonu gebelik süresince devamlı olarak plasentadan bebeğe geçer ve özelliklede ilk 12 hafta süresince fetüsün tiroid bezi gelişiminin tamamlanmaması ve buna bağlı olarak hormon üretememesi nedeniyle fetüsün beyin gelişimi açısından çok önemli bir yere sahiptir” diye konuştu.
Hastalığın belirtileri
“Gebelik dönemindeki hipertiroidizm olgularından yüzde 95’inden Graves Hastalığı sorumludur” diyen Kızılaslan, “Hastalığın belirti ve bulguları sinirlilik, titreme, taşikardi, sık dışkılama, aşırı terleme, sıcak intoleransı, kilo kaybı, guatr, uykusuzluk ve hipertansiyondur. Bunlar dışında göz kapağının geç kapanması veya açık kalması ve dermatopati denilen özelliklede kaval kemiğinin ön kısmında lokalize olan ödem olmasıdır. Bu belirti ve bulgular birçok hastalığa veya gebeliğe bağlı olarak da görülebilir ancak tiroit hormon düzeylerindeki değişiklikler diğer hastalıklardan ayrım yapılmasında yardımcı olur. Yeterli tedavi edilmeyen olgulardaki aşırı yüksek T4 düzeyleri annede tansiyon yükselmesine ve kalp yetmezliğine bebekte ise erken doğum, düşük doğum ağırlığı, fetal hidrops, fetal guatr ve gebelik kayıplarına neden olabilir" şeklinde konuştu.
Kızılaslan, gebelik döneminde görülen Graves Hastalığı olgularının çoğunda tiroit bezine karşı oluşmuş olan antikorların anneden bebeğe geçtiğini söyleyerek “Bu antikorlar fetüsün tiroid bezinde aşırı çalışmaya ve disfonksiyona neden olabilir. Bunun sonucunda yenidoğanların yaklaşık olarak yüzde 1-5 inde immün sistem aracılı hipertiroidizm veya hipotiroidizm görülebilir. Yenidoğan döneminde Graves Hastalığnın görülme sıklığı net olarak belli değildir. Ancak gebelik öncesinde cerrahi veya radyoaktif iyot ile tedavi edilmiş annelerin bebeklerinde neonatal Graves Hastalığı görülme sıklığı artmıştır. Bu nedenle Graves Hastalığı öyküsü olan tüm annelerin bebeklerinde neonatal Graves Hastalığı görülme riski göz önünde bulundurulmalıdır. Subklinik hipertiroidizm ise tüm gebeliklerin yaklaşık olarak yüzde 1,7’sinde görülür ve oldukça düşük serum TSH ve normal serum serbest T4 düzeyleri ile karakterizedir. Önemli olarak bilimsel çalışmalarda antitiroid ilaçlarla tedavi edilmesi zorunlu olmadığı için olumsuz gebelik sonuçları ile birliktelik göstermediği tespit edilmiştir” dedi.
Hipotiroidizm olgusununtüm gebeliklerin yüzde 0.2-1 inde görüldüğünü ifade eden Kızılaslan, “ Artmış serum TSH ve azalmış serum serbest T4 düzeyleri ile karakterizedir. En sık görülen belirti ve bulgular hastalığa özgü olmamakla birlikte yorgunluk, kabızlık, soğuğa karşı hassasiyet, kas krampları ve kilo alımı, ciltte kuruluk, saç dökülmesidir. Guatr sıklıkla Hashimoto Hastalığı ve iyot eksikliği açısından riskli bölgelerde yaşayan hastalarda görülen hipotiroidizim olgularında görülür. Hashimoto hastalığı gebelik dönemindeki hipotiroidizimin en sık görülen nedenidir ve tiroid bezine karşı oluşmuş antikorlarla karakterize bir hastalıktır. Hem anne hem de fetüsün yeterince T4 hormonu üretebilmesi için annenin yeterli iyot takviyesi alması gerekmektedir. İyot ihtiyacı üreme çağındaki kadınlarda günlük 150 mikrogram, hamilelerde günlük 220 mikrogram ve emziren annelerde ise günlük 290 mikrogramdır. Tedavi edilmeyen hipotiroidizm olgularında annede kendiliğinden düşükler, preeklampsi, erken doğum, bebeğin eşinin yerinden ayrılması ve anne karnında bebek ölümü, fetüste ise artmış düşük doğum ağırlığı ve doğum sonrası nörofizyolojik gelişmede bozulma gibi sıkıntılar görülebilir. Gebelik döneminde yeterli tiroid hormon takviyesi olumsuz gebelik sonuçlarını önlemede en iyi tedavi yöntemidir” açıklamalarında bulundu.
Kızılaslan sözlerine şöyle devam etti: “Maternal subklinik hipotiroidizmin belirlenmesi ve tedavi edilmesinin neonatal nörokognitif fonksiyonlarda bir iyileşmeye etkisinin olmaması nedeniyle gebelik döneminde rutin olarak tiroid hastalıkları açısından tarama yapılaması önerilmez. Tiroid hastalığı öyküsü olan veya şüpheli tiroid hastalığı belirtileri olan hastalarda mutlaka tarama yapılmalıdır. Gebelik döneminde tiroid bezi yüzde 30 oranında büyüme gösterebildiğinden dolayı şikayeti olmayan ve hafif derecede tiroid bezinde büyüme olan hastalarda tiroid fonksiyonlarının değerlendirilmesi zorunlu değildir. Ancak ciddi guatrı olan veya belirgin nodülü olan hastalarda tiroid fonksiyonları mutlaka değerlendirilmelidir.
Tiroid hastalığı tanısının konulmasında TSH ve serbest T4 testleri istenilmesi gerektir. İlk basamak tarama testi serum TSH düzeyinin belirlenmesidir. Gebelik döneminde genellikle TSH düzeyleri ilk trimesterda 0.1-2.5 mIU/L, ikinci trimesterda 0.2-3.0 mIU/L ve üçüncü trimesterda 0.3-3.0 mIU/L aralığındadır. Referans aralığın altındaki ve üstündeki TSH değerlerinde serum serbest T4 düzeyi ölçülmelidir. Düşük serum TSH ve yüksek serum serbest T4 düzeyleri hipertiroidizm ile karakterizedir. Yüksek serumTSH ve düşük serum serbest T4 düzeyleri ise hipotiroidizm ile karakterizedir. Hipertiroidizm nadiren serum serbest T4 normalken serum serbest T3 düzeylerindeki artış nedeniyle meydana gelebilir bu durum T3 toksikozu olarak adlandırılır.
Hipertiroidizmi olan gebe kadınların tedavi yöntemleri
Yan etkilerin en aza indirilmesi amacıyla propiltiourasil veya metimazol gibi tioamidgrubu ilaçlar ile tedavi edilmelidirler. Propiltiourasil plasentadan daha az geçmesi ve daha az periferik T4 ün T3 dönüşümüne neden olması nedeniyle ilk tercih ilaçtır. Metimazol nadiren aplasia kutis olarak adlandırılan özofagus veya koanal atrezi ile karakterize konjenital cilt hasarına yol açabilir. Propiltiourasil kullanımında bağlı olarak karaciğer toksisitesi gelişebilir. Tioamid grubu ilaç kullanan gebelerin yaklaşık yüzde 10 unda geçici lökopeni gelişebilir ve bu durum genellikle tedavi gerektirmez. Tioamid grubu ilaç kullanan hastalarda ateş ve boğaz ağrısı şikayetleri mevcutsa ilaç bırakılmalı ve mutlaka tam kan sayımı yapılmalıdır. Hepatotoksisite ciddi bir yan etki olup propiltiourasil kullanan gebelerin yaklaşık olarak yüzde 0.1-0.2 sinde görülür. Şikayeti olmayan hastalarda rutin karaciğer fonksiyon testlerinin yapılması önerilmez.
Propiltiourasil dozu klinik bulgulara göre 50-150 mg arasında değişen dozlarda günde 3 kez, tioamid ise 10-40 mg arasındaki dozlarda günde iki kez şeklinde ağız yoluyla uygulanmaya başlanılabilir. İlaç dozundaki hedef TSH düzeylerinden bağımsız olarak en az doz ile serum serbest T4 değerini normal aralıkta tutmaktır. İlk tedavi başlanıldıktan sonra her 2-4 haftada bir kez serum serbest T4 düzeyi bakılarak ilaç dozu ayarlanmalıdır.
Hipotiroidizm olgularında hangi ilaçlar kullanılmalıdır, doz uygulaması ve doz ayarlaması nasıl yapılmalıdır ?
Hipotiroidizmi olan gebe kadınlar olası yan etkilerin en aza indirilmesi amacıyla başlangıç dozu 1-2 mcg/kg olacak şekilde T4 replasman tedavisi almalıdırlar. Tiroidektomi operasyonu olan veya radyoaktif iyot ile tedavi edilmiş gebe kadınlar daha yüksek dozlarda tedaviye ihtiyaç duyabilirler. Tedaviye verilen yanıt hipertiroidizmin aksine serum TSH düzeyi ile takip edilir. Serum TSH düzeyleri 4-6 hafta aralıklarla bakılmalı ve kullanılan ilaç dozunda 25-50 mcg arttırım ve azaltım yapılarak TSH düzeyleri normal aralıkta tutulmalıdır. Gebe kadınların yaklaşık 1/3 ü gebelikte östrojen üretiminin artmasından dolayı tedaviye rağmen ilaç dozunda arttırıma gidilmesine ihtiyaç duyabilir”.
Gebelik Döneminde Tiroid Hastalıklarına Dikkat
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Cem Kızılaslan, Tiroid bezinin gebeliğin son döneminde ilk dönemine göre yüzde 30 oranında büyüme gösterdiğini söyledi.