Öztürk, ABD ve Avrupa ülkelerinde meme kanseri sıklığının 60’lı yaşlarda, Türkiye’de ise 45-49 yaş grubunda olduğunu söylerken, tarama programları ve erken tanının önemini vurguladı. Öztürk, meme kanserli hastalarda tüm evrelerde 5 yıllık sağ kalım oranlarının, tüm gelişmiş ülkelerde yine erken tanı sayesinde yüzde 73 iken, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 53 olarak bildirildiğini vurguladı. Doç. Dr. Erkan Öztürk, erken tanının, meme koruyucu ve onkoplastik cerrahi yöntemlerin uygulanarak daha iyi meme estetiğini sağladığını da ekledi.
ERKEN TANI İÇİN 4 BİLEŞEN ŞART
Meme kanserinin erken tanısı için dört bileşenden bahseden Öztürk, şöyle devam etti:
"Kendi kendine meme muayenesi birbirini izleyen iki prosedürle yapmasını öneriyoruz hastalarımıza. Birincisi ayna karşısında kendilerini gözleme şeklide, burada arayacakları şey ayna karşısında kolları sarkıtken veya baş üstü kaldırdıklarında bakacaklar. Neyi araştıracaklar, herhangi bir şişlik var mı? Renk değişikliği var mı? Meme başında bir değişiklik var mı? Kızarıklık var mı? Bunu araştıracaklar. Daha sonra da yatarak muayene ettikleri tarafı kolunu baş altına alarak diğer elle üç parmağını kullanarak meme derisi ile göğüs duvarı arasında meme dokusunu hissetmeye çalışacaklar. Başlangıçta bu bayanlar için korkunç bir şey gibi geliyor. Çünkü meme dokusunu tanımadıkları için her ellerine gelen şeyi farklı lezyon olarak kabul edip hemen korkuyorlar. Ama birkaç aylık bu şekilde muayeneden sonra kişi kendini tanıdıktan sonra bu iş çok daha kolay oluyor” diye konuştu.
RADYASYONA BAĞLI KANSER ENDİŞESİ
Mamografi taramasının meme kanserinde ölüm oranlarını yüzde 25-30 oranında azalttığını söyleyen Öztürk, “Meme değerlendirmesi sırasında mamografinin bize faydası oldukça fazla. Erken tanıda yapılmış çalışmalarda yüzde 20’lere kadar avantajı olduğu gösterilmiş. Hekim muayenesiyle birleştiğinde avantajı daha da fazla. Bir miktar radyasyon verilmekte ama özellikle son zamanlarda geliştirilen mamografi cihazlarında bu oranlar düşürülmüştür. Memeye vereceği zarar vereceği faydanın çok üzerinde. Senede bir kere yapıldığında mamografiye bağlı meme kanseri vakası yok. Mamografiden korkmak çok anlamlı değil” şeklinde konuştu.
Meme kanserinin iyileşebilen bir hastalık olduğunu vurgulayan Medicana International Ankara Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Kaan Oysul, tedavi yöntemlerini denerken yan etkilerine dikkat edilmesi gerektiğini belirterek, “Son yıllarda cerrahi tekniklerin gelişmesi ile birlikte memenin tamamının alınması yerine meme de yalnızca tümörün çıkartılarak geri kalan sağlam meme koruyucu cerrahi yöntemleri artık kullanılmaya başlandı. İlaç tedavisinde hedefe yönelik yan etki daha az kemoterapiler, hormon tedavileri uygulanmaya başlandı. Aynı zaman da radyoterapi de çevredeki sağlam dokuları daha iyi koruyarak hastalıklı olan bölgeye odaklanarak o bölgeye tedavi uygulama şansına sahip olduk” dedi.
İntraoperatif Radyoterapi’nin avantajlarını anlatan Oysul, “Çevredeki sağlam dokuları çok daha iyi koruyoruz. Hastaya bir de zaman kazandırıyor. Yeni uygulanmaya başlanan bir teknik, sınırlı sayıda merkezlerde bulunuyor. Ankara’da bizim hastanemiz de mevcut” ifadelerini kullandı.
Geciken Kontroller Genç Yaşta Meme Kanseri Riskini Artırıyor
Medicana International Ankara Hastanesi Meme Hastalıkları Ünitesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erkan Öztürk, Türkiye’de kadınlarda gelişmiş ülkelerdeki hemcinslerine oranla daha genç yaşta meme kanseri görüldüğünü belirtti.