Erol, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nda düzenlediği basın toplantısında, Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı İbrahim Yetkin'in basında yer olan hileli gıdayla ilgili ifadelerine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Birtakım varsayımlarla yola çıkılamayacağını savunan Erol, Yetkin'in açıkladığı raporda ''üzümün mazotla işlem gördüğü'', ''kaçak çayın domuz kanıyla karıştırıldığı'' gibi çok değişik yöntemlerin dile getirildiği, Türkiye'deki gıda işletmelerinin büyük bölümünün kayıt dışı olduğu ve denetimlerin 4 bin 600 gibi yetersiz bir sayıyla yapıldığı iddialarının olduğunu hatırlattı.
Çiftlikten sofraya ve risk esasına dayalı gıda güvenliği sisteminin 2010 yılında çıkan 5996 sayılı Kanun'la ortaya konulduğunu anımsatan İrfan Erol, bu kapsamda bakanlığın il ve ilçelerde çok sayıda veteriner, ziraat mühendisi ve diğer teknik elemanları görevlendirdiğini anlattı.
Bakanlığın gıda güvenliği bilgi sistemine kayıtlı 377 bin işletmenin ve gıda denetiminde görevli 4 bin 635 personelin bulunduğunu bildiren Erol, şöyle devam etti:
''Gıda güvenliğinin en önemli aşamalarından birincisini il ve ilçelerde çalışan personelimiz oluşturmakta ve bu kişiler görevlerini layıkıyla yerine getirmektedir. Dolayısıyla 4 bin 635 sayısı, piyasadaki denetleme ve kontrolü yapanlardır. Türkiye'de gıda güvenliğine ilişkin hizmetler münhasıran 4 bin 635 teknik personel tarafından verilmiyor. Bunun dışında yaklaşık 25 bin veteriner hekim, ziraat mühendisi ve diğer mesleklerden oluşan büyük bir kadromuz var. Birincil üretimden son üretime kadar olan zincirde ürünün güvenilir olarak son tüketici olan topluma ulaşmasında hizmet veriyoruz.
Bu, gıda güvenliği felsefesinin 'çiftlikten sofraya' olan uzantısındaki her önemli aşamayı oluşturmaktadır. Riske dayalı işletmelerimiz onay, diğer işletmelerimiz kayıt prosedürü içerisinde ve bugün itibarıyla 377 bin işletmemiz var.''
Yıllık ortalama 400 bin civarında gıda işletmesine denetim yaptıklarına, değişik gıda kategorisindeki 190 bin civarında üründen örnek aldıklarına ve bunlardan 1,5 milyon civarında analiz yaptıklarına dikkati çeken Erol, bunların uluslararası standartlara sahip laboratuvarlarda yapıldığını belirtti.
Erol ''Alo 174 Gıda Hattı''na 14 Şubat 2009'dan bu yana gelen çağrı sayısının 750 bin civarında olduğuna işaret ederek, bunlardan yaklaşık 132 bininin sonuçlandırıldığını vurguladı.
-''Bu açıklamaların topluma fayda getireceği inancında değiliz''-
Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Erol, elde edilen sonuçlardan uygunsuzluk ortaya çıkması halinde cezai müeyyidelerin harekete geçirildiğini de belirterek, bütün bunların ötesinde kamuoyuyla paylaşma mekanizmasını da çalıştırdıklarını anımsattı.
Yetkin'in açıklamalarını ''ihtimaller manzumesi'' olarak niteleyen Erol, herhangi bir olumsuzluk olması halinde bunun bildirilebileceğini ancak birtakım afaki yaklaşımlarla bazı bilgileri kamuoyuyla paylaşmanın önemli riskleri beraberinde getireceğini vurguladı.
Erol, ''Bizim ahlaki üretim yapan işletmelerimiz zan altında bırakılıyor. İnsanlar tüketirken kendilerini sorguluyorlar. Bu konuda bütün kesimler sorumlu davranmak zorundadır. Biz de ifşa mekanizmasını çalıştırıyoruz ama bunu yaparken son derece dikkatli davranıyoruz. Toplumun sağlığını korurken, üretim yapan işletmeleri de yıkmak pahasına bunu yapmıyoruz. Bu bir mekanizma. Özetle, bu açıklamaların topluma fayda getireceği inancında değiliz'' dedi.
İrfan Erol, kişilerin elindeki belgeleri paylaşması halinde bakanlığın bunu ihbar kabul ederek gerekeni yapacağını kaydetti.
-Sorular-
Bir gazetecinin ''Denetimlerinizde bahsettiğiniz afaki bilgilere rastladınız mı'' sorusuna Erol, ''Siz domuz kanının çaya karıştırıldığına, üzümün mazotla işlem gördüğüne şahit oldunuz mu- Bunu topluma 'gıdalar bu şekilde arz ediliyor' gibi bir algıyla sunmak son derece yanlış. Bu algının düzeltilmesi gerekir'' yanıtı verdi.
Konuya ilişkin açıklamaları resmi kontrollere dayanarak yaptıklarını vurgulayan Erol, başka bir soruyu yanıtlarken de şunları kaydetti:
''Ancak birtakım ihtimallerin alt alta sıralanarak sanki gıdalar bu şekilde topluma arz ediliyormuş hissi oluşturulması ve terörle ilişkilendirilmesi toplumda bir rahatsızlık uyandıracaktır. İnsanlar bu tür haberlerden etkilenebilir, bunun doğruluğunu sorgulama ihtiyacı duymayabilir. Dolayısıyla bizim bu anlamda sorumlu davranmamız gerekiyor. Yeni felsefemiz tamamen tüketicinin hakkını, sağlığını korumaya yöneliktir ama zaman zaman biri çıkıp bunu ihlal ediyorsa zaten biz gereğini yapıyoruz.''
CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak'ın önceki hafta 26 ton mandalinanın Rusya gümrüğünden, Akdeniz sineği ve zararlı ilaç kalıntısı gerekçesiyle geri çevrildiğini, bu hafta da 21 ton narın aynı gerekçeyle Rusya'ya sokulmadığına ilişkin açıklamasını da değerlendiren Erol, bitki sağlığına çok önem verdiklerini ifade etti.
Rusya'nın birincil, AB'nin de ikincil önemde Türkiye'nin partneri olduğunu söyleyen Erol, bu ülkelere, büyük bölümü sebze ve meyve olmak üzere tarımsal ürün ihraç edildiğini belirtti.
Erol, ''Rusya'dan herhangi bir zirai ilaç kalıntısı ve zararlı yönüyle yapılmış tek bir bildirim yoktur. Bir de bildirim mekanizması var. Eğer böyle bir şey saptanırsa sınırda imha edilir. Rusya ile yapılan ticaretimizde bildirimler vardır ama bunlar zirai ilaç kalıntısı değildir. Birtakım meyve sebzeyle ilgili zararlılardır'' diye konuştu.
Kimyasal madde kullanımını ciddi düzeyde azalttıklarını, bunu yaparken de üretimi yüzde 33 artırdıklarını kaydeden Erol, bunu hasat öncesi yapılan çalışmalar ve biyolojik mücadeleyi ön plana çıkartarak başardıklarını sözlerine ekledi.
Muhabir: Meltem Uzun/Tuğba Özgür Durmaz
Yayıncı: Tolga Özgenç
Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Erol'un Açıklaması
Gıda ve Kontrol Genel Müdürü İrfan Erol, birtakım ihtimallerin alt alta sıralanarak sanki gıdalar bu şekilde topluma arz ediliyormuş hissi oluşturulmasının ve terörle ilişkilendirilmesinin toplumda rahatsızlık uyandıracağını belirterek, ''İnsanlar bu tür haberlerin doğruluğunu sorgulama ihtiyacı duymayabilir. Dolayısıyla bizim bu anlamda sorumlu davranmamız gerekiyor'' dedi.