Gıdanın Sürdürülebilir Geleceği İçin Tarımda İstihdam Desteklenmeli
Sürdürülebilir Gıda Konferansı, bu yıl da gıda sektörünün önde gelen isimleri ve otoritelerini bir araya getirdi. Düzenlenen konferansta, gıdanın sürdürülebilir geleceği için göçün önlenmesi ve kırsalda istihdamın desteklenmesi gerektiği vurgulandı.
Her geçen gün artan dünya nüfusuna sağlıklı, güvenilir ve ulaşılabilir gıda hedefi doğrultusunda sektörde farkındalık oluşturmak ve gıda sistemlerinde sürdürülebilirlik dönüşümünü hızlandırmak amacıyla iş dünyası, kamu, bilim ve sivil toplum alanlarından ulusal ve uluslararası uzmanlar, bu yıl 3’üncü kez Sürdürülebilir Gıda Konferansı’nda bir araya geldi. Sürdürülebilirlik Akademisi ve Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası’nın (TÜGİS) öncülüğünde; Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) katkılarıyla gerçekleştirilen konferans, sürdürülebilir gıdanın geleceğinin konuşulduğu uluslararası bir platforma dönüştü.
Kara gün; 2 Ağustos
Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sungur Bursa, konferansın açılış konuşmasında “Öncelikli hedefimiz, dünyada her sektöre damgasını vuracak sürdürülebilirlik kaygısının iş modellerine entegre edilmesini sağlamak Bu nedenle üç yıldır TÜGİS iş birliğiyle Sürdürülebilir Gıda Konferansı’nı topluyor; tüm paydaşlarla birlikte kaynakları sürdürülebilir şekilde kullanmanın yollarını arıyoruz” dedi.
Araştırmacıların 7 milyar insanın tüm değerli kaynakları tüketeceği günü tespit etmek için çalışmalar yaptığını belirten Bursa, “20 yıl önce bu tarih Eylül ayının sonlarına denk gelirken, bu yıl 2 Ağustos oldu. Bu, ‘kara gün’ olarak tarihe geçti. Biz 2 Ağustos’tan bu yana krediden yiyoruz ve bu krediyi bizim yerimize kimse ödemeyecek! Ana sermayemiz hızla tükeniyor. Örneğin; dünyadaki gıda atıklarını yarıya indirirsek bu tarih bir hafta ileriye kaydırılabilir. Bu da bize kaynakları sürdürülebilir şekilde kullanmamız gerektiğini gösteriyor” şeklinde konuştu.
Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası (TÜGİS) Başkanı Necdet Buzbaş da açılış konuşmasında, dünyada açlığın alınan tüm önlemlere rağmen artmaya devam ettiğini vurguladı. Buzbaş, “1996 yılında dünyada 900 milyon olan insan sayısı, 2016 yılına geldiğimizde 815 milyondu. Son 10 yıldır savaşlar, göçler, doğal afetler nedeniyle açlık tedricen artışa geçti. Bugün artık 7,5 milyar insan için gıda güvenliğinin tartışılmasının zamanı geldi. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri 2030’a kadar açlığın sıfırlanmasını öngörüyor. Ancak artan talebe karşın arz azalıyor. Böyle devam edersek 2050 yılında gıda bakımından iflasa gideceğiz” dedi.
Türkiye’nin kırsal nüfusu artan ülkeler arasında 9’uncu sırada yer aldığını kaydeden Buzbaş, genç nüfusun tarıma yönlendirilmesi konusunun önemle tartışılması gerektiğini dile getirdi.
Çözüm daha fazla üretmek değil; gıda atık ve kayıplarını azaltmak
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü Dr. Nevzat Birişik, 2010 yılında dünyada ilk kez şehirde yaşayan nüfusun kırsaldaki nüfusu geçtiğine dikkat çekerek, “Ya kırsal kesime refahı taşımalıyız ya da kentteki nüfus bu maliyeti paylaşmalı” dedi.
Türkiye’de gıda fiyatlarının yüksekliğinin sürekli tartışıldığını belirten Dr. Birişik, katılımcılara “Sizce Türkiye’de gıda pahalı mı?” diye sordu ve şunları söyledi: “Pahalı olan bir şey değerli olur. Değerli olan da çöpe atılmaz. Dünyada bir milyara yakın insanın açlık çekmesinin nedeni üretimin azlığı değil! Daha fazla üretmek de rasyonel ve mümkün değil! Bugün tüm dünyada üretilen 4,5 milyar ton gıda aslında 12 milyar nüfusu besleyebilir. Bunun için gıda atık ve kayıplarını mutlaka azaltmalıyız”.
“Kırsal kalkınmayla göçleri önlemek mümkün”
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık, 16 Ekim’de kutlanan Dünya Gıda Günü’nün bu yılki temasının ‘göç’ olarak belirlendiğini belirterek, "Sürdürülebilir kırsal kalkınma, iklim değişikliğine uyum ve dayanıklı kırsal geçim kaynaklarına yatırım, mevcut göç sorununa karşı küresel cevabın önemli bir parçası" dedi.
Kırsal kalkınmanın desteklenmesi halinde göçlerin azalabileceğine, yeni iş imkanlarının oluşturulabileceğine dikkat çeken Dr. Selışık, Suriye krizi nedeniyle Türkiye’ye göç edenlerin tarım sektöründe istihdam edilebilmesi için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile ortak proje yürüttüklerini söyledi.
Avrupa gıda ve içecek endüstrisinin önemli temsilcisi konferansta
Bu yıl konferansın önemli konuklarından biri, Avrupa’daki gıda ve içecek üreticilerinin en önemli temsilci organlarından Food&Drink Europe’un Genel Müdürü Mella Frewen’di. Frewen, ‘Gıda sistemlerinde küresel uygulamalar ve trendler’ başlıklı oturumda Avrupa’da gıda sektörüne yön veren trendler hakkında şöyle konuştu: “Gıda sektörünün hangi yolu izleyeceğine kişiselleştirilmiş beslenme alışkanlıkları belirleyici olacak. Artık genç-yaşlı fark etmeksizin herkes daha yaşam tarzı odaklı besleniyor. Ayrıca organik gıdalar da bugünün gözde trendleri arasında yer alıyor. Gelecekte yaşanan değişim hem çevre hem tüketici hem de şirketler için kazançlı olacak. Bir kazan-kazan ilişkisi yaşanacak. Ancak eğer buna ayak uyduramazsak ilk kurban da biz oluruz”.
Aynı oturumda görüşlerini açıklayan Ülker CEO’su Mehmet Tütüncü de Türkiye’de gıda sektöründe Avrupa’dakine benzer sorunların yaşandığını vurgulayarak, “2030’da 8,6 milyar olacak dünya nüfusunu besleyebilmek için gıda sisteminde önemli değişikliğe ihtiyaç var. Tüm paydaşlar için değer oluşturacak bir iş modeli benimsemeli, teknolojik ve dijital dönüşümü tarım sektörüne de yansıtmalıyız. Gelecekte, son 10-20-30 yılda yaşanan değişimden farklı bir değişim yaşayacağız. Tüketici hız ve kolaylık istiyor. Yıldız Holding olarak biz de bu yeni dünyaya hazırlanıyoruz” diye konuştu.
Sürdürülebilirlik CEO ajandalarında ön planda
“Gıda sanayinde değişimin parametreleri: CEO ajandaları” başlıklı oturumda söz alan Cargill Gıda Ortadoğu, Türkiye ve Kuzey Afrika Yönetim Kurulu Başkanı Murat Tarakçıoğlu, “Sürdürülebilirlik keyfiyet değil, zorunluluktur. Her firma bunun için fizibilitesini yapmalı, sürdürülebilirliği iş modeli olarak görmelidir” derken, Ülker Türkiye Başkanı Mete Buyurgan da “Bir ülkede gıda ve tarım sektörü ne kadar güçlüyse sanayi de o kadar güçlü oluyor” diye konuştu.
’Tohumlarımıza sahip çıkalım’ çağrısı
Reis Gıda kurucusu Mehmet Reis de dünyada küresel iklim değişikliği ve kuraklığa bağlı olarak ham madde fiyatlarında yaşanan dalgalanmalardan örnek verdiği konuşmasında şunları kaydetti: “2016 Dünya Bakliyat Yılı’nda dünyada bakliyat fiyatları yüzde 40 ila 80 arasında artış gösterdi. Bugün yaşanan sorunun çözümü adaletli paylaşımdan geçiyor. Ancak üretim de mutlaka artmalı. Gelecekte ürün bolluğu bitecek, ithalat azalacak. O günlere hazırlıklı olmalıyız. Tohumlarımıza sahip çıkmalıyız”.
Yaşar Holding İcra Başkanı Dr. Mehmet Aktaş hiçbir şirketin sürdürülebilirlik konusunda tek başına çözüm sağlayamayacağını, bunun için değer zincirinin ilk halkasından başlayarak ‘kapsayıcı büyüme’nin gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi.
Dr. Aktaş, “Tarım sektöründe sanayi ile entegre olmuş, sanayinin dijitalizasyon ve bilgi birikimini aktardığı bir yapıyı tesis etmeliyiz” dedi.
Unilever Türkiye İçecek, Dondurma ve Gıda Başkan Yardımcısı Mustafa Seçkin, sürdürülebilirliğin sadece devletlerin değil toplumların da sorumluluğunda bir konu olduğunu dile getirerek, “Örneğin; ABD, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ndeki taahhüdünü geri çekti. Ancak bazı eyaletler ve önde gelen şirketler bu taahhüde devam ettiklerini bildirdi” dedi.
2010 yılında hayata geçirdikleri Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı’nın sadece kafa yapısında değişiklik değil aynı zamanda davranış değişikliği sağlamaya da yönelik olduğunu belirten Seçkin, şirket olarak ‘çevreye saygı, kırsal kesimdeki işçilerin geçim kaynaklarının iyileşmesi ve sosyal refahın artması, atık’ başlıklarında ilerleme kaydetmeye odaklandıklarını vurguladı.
Sürdürülebilir Tarım ve Gıda Sanayi oturumunda konuşan Metro Toptancı Market Gıda Kategori Müdürü Birol Uluşan, Coğrafi İşaretli Ürünler Projesi ile kaybolmaya yüz tutan onlarca ürüne değer kazandırdıklarını söyledi.
Üreticilerin gerekli ticari motivasyon sağlandığı ve önlerine pilot proje konulduğu zaman coğrafi işaretlere yöneldiklerine dikkat çeken Uluşan, bu motivasyon ile kaybolmaya yüz tutan ürünlerin yeniden gün yüzüne çıkartıldığını aktardı. Birol Uluşan konuşmasında hızla artan nüfusa karşın gıda ürünlerinin nüfusa yetmesi için gıda atık ve kayıplarının önüne geçilmesi gerekliliğine dikkat çekerek, “Metro olarak TÜBİTAK iş birliğiyle meyve-sebzede üretimden rafa kadar olan süreçteki yaşanan gıda atıklarının nedenlerini ortaya koyan bir araştırma yaptık. Bunun sonucuna göre kötü koşullarda tedarik edilen ürünler iyi koşullarda tedarik edilenlere göre 9 kat daha fazla atığa dönüşüyor” dedi.