GÖRÜS- Cenevre Ve Sonrasi Açiklamasi Kibris Ve Dogu Akdeniz'de Barisin Anahtari Türk Tarafinin Yeni Vizyonudur

Cenevre’de Kibris Türk tarafinin ortaya koydugu 'sürdürülebilir bir çözüm için Kibris Türk önerisi' adli iki sayfalik belge ve alti temel basliktan olusan öneri gerek Kibris gerekse Dogu Akdeniz'de kalici baris ve istikrar için tarihi bir firsat sunuyor Kibris Türk tarafinin egemen esitlik ve esit uluslararasi statü önerisi BM kayitlarina geçirilmis, ilgili tüm taraflara deklare edilmistir. Bu vizyon artik geri dönülmez bir devlet pozisyonu olarak uluslararasi düzeyde Kibris Türk tarafinin “çipasi” olarak kalacaktir Federal çözüm modelinde israr edenlerin bu duruslariyla sadece statükonun idamesine hizmet edeceklerini bilmeleri gerekir. Bu belirsizlikler içinde yadsinamayacak tek gerçek Kibris Türk tarafinin egemen esitlik ve esit uluslararasi statüsünden vazgeçmeyecek olmasidir

ISTANBUL -HÜSEYIN ISIKSAL- Kuzey Kibris Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) Türkiye Cumhuriyeti'nin tam destegini alan ve bir devlet politikasi haline gelen Cumhurbaskani Ersin Tatar’in Kibris meselesine dair çözüm vizyonu, uluslararasi platformlar nezdinde kayda geçirilmis durumda. Hatirlanacagi üzere, Cenevre’de 27-29 Nisan tarihlerinde Birlesmis Milletler (BM) öncülügünde, Kibrisli taraflar ve garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve Ingiltere'nin de katilimiyla 5+1 formatindaki gayriresmi Kibris görüsmeleri öncesinde, KKTC Cumhurbaskanligi Müzakere Heyeti üyesi olarak Anadolu Ajansi için yazdigim makalede, Kibris Türk tarafinin görüslerini ortaya koymus; Kibris için en gerçekçi adil, kalici, sürdürülebilir bir antlasmaya ancak iki tarafin egemen esitligi ve esit uluslararasi statüleri zemininde kurulacak bir isbirligi iliskisiyle ulasilabilecegini detaylariyla anlatmaya çalismistim.[1] Bu yazida da Cenevre sonrasi gelismelerle ilgili bazi degerlendirmelere yer verecegim.

Kibris’ta 1977 yilindan beri sürdürülen, basarisizlikla sonuçlanan ve tüketilen, iki kesimli, iki toplumlu federasyon zeminindeki müzakere süreçleri dikkate alindiginda, Ada’da sürdürülebilir bir uzlasi için var olan kaliplarin disina çikmak kaçinilmaz oldu. Müzakere süreçlerindeki çözümsüzlügün ana nedeni Güney Kibris Rum Yönetimi’nin (GKRY) kendisini uluslararasi alanda "Kibris’in tek mesru hükümeti" olarak Ada’nin sahibi gibi görmesi ve Kibrisli Türklerle gücü ve refahi paylasmayi reddederek egemenligini Türk tarafina da yaymak istemesidir. Buna ilaveten Dogu Akdeniz’de kesfedilen hidrokarbon yataklari Rumlarin Türk tarafina karsi sergiledigi saldirgan tutumu daha da körükledi. GKRY, üyesi oldugu Avrupa Birligi'nin (AB) yani sira ABD’yi de safina çekerek Türkiye ve Kibris Türk tarafina baski yapmaya çalisiyor ve böylelikle istedigi sonucu alacagini saniyor. Ada’da ve bölgede uzlasi, istikrar ve isbirligi ortami yaratilmak isteniyorsa uluslararasi toplum, Rum tarafini kendi güvenli bölgesinden (comfort zone) çikaracak hamleleri yapmak suretiyle Kibris’ta ortak zemin arayislarina katkida bulunabilir.

- Türk tarafi sürdürülebilir bir çözüm öneriyor

Cenevre’de Kibris Türk tarafinin ortaya koydugu “sürdürülebilir bir çözüm için Kibris Türk önerisi” adli iki sayfalik belge ve alti temel basliktan olusan öneriyle Cumhurbaskani Ersin Tatar’in çözüm vizyonu gerekçeleriyle ortaya konuldu.[2] Kisaca özetlemek gerekirse, bu öneri Ada’da var olan iki devlet arasinda, egemen esitlik ve esit uluslararasi statüye dayali yeni bir isbirligi iliskisi kurma çagrisi yapiyordu. Bu öneriye göre, BM Genel Sekreteri’nin, Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) iki tarafin esit uluslararasi statüsünün ve egemen esitliginin güvence altina alindigi bir karari kabul etmesi için inisiyatif almasi ve bu saglandiktan sonra sonuç odakli ve belli bir zaman araligina dayali müzakerelerin baslamasi öngörülüyordu. Böylelikle Kibris müzakere sürecinde yeni bir zeminde yeni bir safhaya geçilmistir.

Bu görüsmelere çok ciddi bir hazirlik süreci ertesinde giden Kibris Türk tarafi istedigini aldi. Öncelikle, Cumhurbaskani Ersin Tatar Türkiye’nin tam destegini almayi basardi ve bir önceki Cumhurbaskani Mustafa Akinci döneminde zaman zaman gerilen iliskiler tamamiyla iyilestirildi. Bu basari disardan kolay gibi görünse de aslinda sanildigindan çok daha büyük bir basaridir.

Ikinci olarak, Kibris Türk tarafinin egemen esitlik ve esit uluslararasi statü önerisi BM kayitlarina geçirildi ve ilgili tüm taraflara deklare edildi. Bu vizyon artik geri dönülmez bir devlet pozisyonu olarak uluslararasi düzeyde Kibris Türk tarafinin “çipasi” olarak kalacaktir.

Üçüncü olarak, Kibris Türk tarafi Rum tarafina pozisyonunu açik bir sekilde ifade etti ve dik durusuyla siyasi blöf yapmadigini göstermis oldu. Bu noktada alti çizilmesi gereken bir baska önemli husus da Rum liderligi ve uluslararasi kamuoyunun Kibris Türk tarafi için öngördügü “federasyona mahkum” yargisi da büyük ölçüde kirildi.

Dördüncü olarak, iki taraf arasinda ortak bir zemin olmadigi ve “iki toplumlu, iki kesimli federasyonun” artik bir Rum tezine dönüstügü BM Genel Sekreteri tarafindan da kapanis konusmasinda ifade edildi.

Besinci olarak “egemenlik” kavrami bundan sonraki muhtemel müzakere sürecinin içerigine girmis oldu ve bu süreci baslatacak ortak zeminin olmazsa olmazi haline gelerek, iki toplumlu, iki kesimli federal çözümü öngören eski zemin tarihin sayfalarindaki yerini aldi.

- Yeni temsilci atanmasi

Cenevre sonrasi Güney’deki parlamento seçimlerinden dolayi kisa bir durgunluk yasanan ortak zemin istisarelerine, Genel Sekreter Antonio Guterres’in özel danisman/temsilci atanmasi teklifiyle yeniden ivme kazandirilmaya çalisildi. Özellikle BMGK üyelerinin baskisiyla yapildigi anlasilan bu hamle, temelde müzakerelerin sözde devam ettigine yönelik algi yaratmak üzere atilmis bir adimdi ve 2017’de Crans-Montana’da çöken müzakereleri kalindigi yerden baslatmayi hedefliyordu. Ilk kez 28 Nisan’da Cenevre’de Kibris Türk tarafina sözlü olarak iletilen bu teklif daha sonra 26 Haziran günü Brüksel’deki Tatar-Guterres görüsmesinde tekrarlandi. Teklifi degerlendiren Kibris Türk tarafi, BMGK’nin israrli talebine ragmen Türkiye ile de istisare ettikten sonra Cenevre sonrasi Kibris konusunda herhangi yeni bir unsurun ortaya çikmamis olmasi ve ortak zeminin hala olusmamis bulunmasi nedeniyle teklifi reddetti.

BM Genel Sekreteri Guterres Brüksel’deki görüsmede, Cumhurbaskani Tatar’a BM Genel Kurulu’nun açilisi hasebiyle liderlerin Eylül’de New York’ta bulunacak olmasi nedeniyle bu firsattan istifade etmek istedigini; Tatar ve GKRY lideri Nikos Anastasiadis ile gayriresmi bir aksam yemeginde bir araya gelmek istedigini ortaya koydu. Kibris Türk tarafinca kabul edilen bu gelismeden sadece birkaç gün sonra Rum tarafinin sözde Münhasir Ekonomik Bölgesindeki (MEB) sondaj faaliyetlerine bu yilin sonunda yeniden baslayacagini açiklamasi muhtemel olumlu havayi negatif yönde etkiledi ve hegemonyaci anlayislarinda bir degisiklik olmadigini ortaya koydu. Rum yönetimi bir yönden Türk tarafini tek yanli hareket etmekle suçlarken, hidrokarbon ve diger konularda haklarimizi gasp eden tek yanli hareketleri kendinde bir hak olarak görüyor. Buna karsilik Türk tarafinin Dogu Akdeniz’de enerji konusuna dair önerdigi Kibris Türk tarafinin Rum tarafiyla ayni statüde katilim gösterecegi uluslararasi East-Med konferans fikri hala masada.

Sonuç olarak, BM Genel Sekreteri'nin “Bu sefer farkli olmak zorunda” çagrisinin da isaret ettigi gibi, statükonun ve basarisiz federal çözüm görüsmelerinin ötesine geçen ve "yaratici" fikirler sunan taraf Kibris Türk tarafi olmustur. Kibris Türk halki 1960 antlasmalarinin imzaci taraflarindan biri ve bunun ürünü olarak ortaya çikan Kibris Cumhuriyeti’nin de kurucu ortagidir. Bir baska ifadeyle, 1960’ta kurulan ve 1964’ten beri Rum tarafinin isgali altinda bulunan “Kibris Cumhuriyeti’nin” ortak sahibidir ve dogustan gelen egemen esitlik ve esit statü hakki vardir. Bu yeni veya talep edilen bir hak degil, Rum tarafinin yillardir gasp edip unutturmaya çalistigi temel bir haktir. Tüm demokratik kurumlariyla uluslararasi taninmislik disinda de facto bir devlet olan KKTC, en az anayasasinin yari maddeleri askida olan ve bir Rum devletine dönüsen sözde Kibris Cumhuriyeti kadar mesrudur. Kibris Adasi'nda iki devlet yetkilerinin nerede baslayip nerede bittigini çok iyi bilmektedir.

Tüm bu gerçeklere ragmen federal çözüm modelinde israr edenlerin bu duruslariyla sadece statükonun idamesine hizmet edeceklerini bilmeleri gerekir. Bu belirsizlikler içinde yadsinamayacak tek gerçek Kibris Türk tarafinin egemen esitlik ve esit uluslararasi statüsünden vazgeçmeyecek olmasidir. Hem Ada'da hem de Dogu Akdeniz bölgesinde baris, istikrar ve refah amaçlaniyorsa bunun anahtari Cumhurbaskani Tatar tarafindan ortaya konulan Kibris Türk tarafinin yeni vizyonudur. Bu vizyon hem Kibris Türk halkina karsi yapilmaya devam eden adaletsizligi gidermek hem de Ada’da sürdürülebilir bir çözüme ulasmak için gerekli adimlarin atilmasi konusunda tarihi bir firsat.

[Prof. Dr. Hüseyin Isiksal Kuzey Kibris Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaskani Uluslararasi Iliskiler ve Diplomasi Özel Danismani ve Müzakere Heyeti Üyesidir]

[1] https://www.aa.com.tr/tr/analiz/gorus-kibris-icin-en-adil-cozum-egemen-iki-devletin-is-birligi/2220847

[2]https://www.aa.com.tr/tr/dunya/kktc-cumhurbaskani-tatar-kibrista-kalici-cozum-icin-6-maddeden-olusan-oneri-sundu/2223645.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile