GRAFİKLİ - Yahudi Yerleşim Birimleri İsrail Ve Uluslararası Toplumu Karşı Karşıya Getirdi (1)

BMGK kararını tanımadıklarını açıklayan Netanyahu, karar lehine oy kullanan ülkelerin İsrail'deki büyükelçilerini dışişleri bakanlığına çağırdı ve bu ülkelerden bazılarına karşı diplomatik yaptırım uygulama kararı aldı Yahudi yerleşim birimi karşıtı İsrailli 'Barış Şimdi' yöneticilerinden Oppenheimer: 'Bana göre, bu kararın en önemli kurbanı Başbakan Netanyahu. Kendisini iç kamuoyuna, uluslararası arenada İsrail’i savunan, İsrail’in imajı için mücadele eden biri olarak göstermeye çalışmıştı ancak başarılı olamadı. Şimdi çok zayıf görünüyor ve uluslararası camia tarafından büyük darbe yedi' Kudüs Hukuk, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Merkezi Başkanı Hammuri: 'İsrail basınında yer alan haberler ve analizler Başbakan Netanyahu’yu suçluyor. Bu durum Netanyahu’yu İsrail toplumu nezdinde başarısız olarak gösteriyor' 'İsrail’e yaptırımı olmayan hiçbir kararın değeri yok. Çünkü BM’de daha önce de bu minvalde kararlar alınmıştı'

TURGUT ALP BOYRAZ / ESHAT FIRAT - Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) İsrail'in işgali altındaki Filistin topraklarında yasa dışı tüm yerleşim faaliyetlerini 'derhal ve tamamen' durdurmasını talep eden kararı, Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki illegal Yahudi birimlerini yeniden gündemin ön sıralarına taşıyarak uluslararası toplumla Tel Aviv yönetimini karşı karşıya getirdi.

Bu kararla illegal olduğu bir kez daha tescillenen Yahudi yerleşim birimlerine karşı uluslararası toplumun tepkisinin nasıl devam edeceği İsrail ve Filistin basınının ana gündem maddesi haline geldi.

BMGK kararının muhtemel sonuçlarıyla ilgili yerel basında yazılanlar arasında, 'Uluslararası toplumun Yahudi yerleşim birimlerinde üretilen malları boykot etmesi ve bunun İsrail ekonomisine olumsuz yansıması, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde (UCM) İsrail aleyhine yeni davalar açılması ve mevcut davaların İsrail aleyhine neticelenmesi, Filistin’in BM üyeliğine alınması için elinin güçlenmesi ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın bu yöndeki çabalarını artırması' gibi konular yer alıyor.

İsrail'in, ABD başkanı Barack Obama'nın başkanlık süresi sona ermeden önce İsrail-Filistin sorununun çözümü için BMGK’ya yeni bir karar tasarısı sunmasından da endişe duyduğu konuşulan konular arasında.

Filistin tarafının bu konularda bazı somut girişimlerde bulunacağının sinyalleri gelmeye başladı. Fetih, Hamas, İslami Cihad, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi grupları bünyesinde toplayan Ulusal ve İslami Güçler Birliği tarafından yapılan yazılı açıklamada, İsrail'i, BMGK'nın aldığı kararları uygulamaya zorlamak için uluslararası düzeyde çalışmanın gerekliliğine işaret edildi.

Açıklamada, yerleşim birimleri inşaatı konusunun, Filistin halkına karşı işlenmiş bir savaş suçu olması itibarıyla UCM'ye taşınması çağrısı yapıldı ve İsrail'in bu uygulamalarından ötürü yargılanması gerektiği vurgulandı.

- İsrail'in ilk tepkisi sert oldu

BMGK kararını tanımadığını açıklayan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise karar lehine oy kullanan ülkelerin İsrail'deki büyükelçilerini dışişleri bakanlığına çağırdı ve bu ülkelerden bazılarına karşı diplomatik yaptırım uygulama kararı aldı.

Netanyahu ayrıca İsrail'in BM'ye yaptığı ödemeleri keseceğini, karar lehine oy kullanan Ukrayna'nın İsrail'e başbakan düzeyinde yapacağı ziyaretin iptal edildiğini, Senegal için yürütülen yardım programlarının durdurulduğunu açıkladı. Ukrayna'nın buna tepki olarak Kiev'deki İsrail büyükelçisini dışişleri bakanlığına çağırması iki ülke arasındaki tansiyonu daha da yükseltti.

İsrail'in karar lehine oy kullanan ülkelerle diplomatik ilişki seviyesini en aza indirmesi ve Batı Şeria'yı da Doğu Kudüs gibi ilhak etmesi gündeme geldi. ​​Ancak İsrail'in daha ileri adımlar atmadan önce Donald Trump'ın başkanlık koltuğuna oturmasını beklemesi bekleniyor.

İsrail Savunma Bakanı Avigdor Liberman'ın ordudaki üst düzey askerlere, Filistinli yetkililerle (güvenlik anlaşması çerçevesindeki görüşmeler hariç) iletişimlerini kesme emri vermesi ve Doğu Kudüs'teki Yahudi yerleşim birimlerine ek olarak 5 bin 600 yeni konut inşa edileceği yönündeki haberler de, İsrail'in BMGK kararına rağmen işgali geliştirerek daha da sert politikalar izleyeceğinin ilk işaretleri olarak algılandı.

- İsrail daha dikkatli hareket etmek zorunda

Yahudi yerleşim birimi karşıtı İsrailli 'Barış Şimdi' (Peace Now) adlı insan hakları kuruluşunun yöneticilerinden Yarif Oppenheimer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 'İsrail hükümeti bu karara karşı sert tepki gösterse de politikaya baktığınızda, bu tarz kararların İsrail politikasına çok ciddi etkisi var. Gelecekte, daha az Yahudi yerleşim birimi inşa etme faaliyeti görebiliriz. İsrail hükümeti yerleşim yerleriyle ilgili alacağı kararlarda daha dikkatli ve çekinceli hareket edecektir.' değerlendirmesinde bulundu.

BMGK kararının İsrail iç kamuoyundaki yansımalarını da değerlendiren Oppenheimer, bu kararın Netanyahu'nun imajını olumsuz etkilediğini söyledi. Oppenheimer, 'Bana göre, bu kararın en önemli kurbanı Başbakan Netanyahu. Kendisini iç kamuoyuna, uluslararası arenada İsrail’i savunan, İsrail’in imajı için mücadele eden biri olarak göstermeye çalışmıştı ancak başarılı olamadı. Şimdi çok zayıf görünüyor ve uluslararası camia tarafından büyük darbe yedi. İsrail ve işgal edilmiş topraklar arasında fark var. Uzun vadede, İsrailliler, bütün dünyanın İsrail gerçeğini kabul edeceğini ancak Gazze ve Batı Şeria'daki işgali kabul etmeyeceğini anlayacaklar.' ifadelerini kullandı.

Oppenheimer, işgal altındaki Batı Şeria'da yer alan illegal Yahudi yerleşim birimleri ile ilgili bir uzlaşmaya varılması için Netanyahu hükümetine yönelik baskıların devam etmesi gerektiğini belirtti.

- BMGK kararı İsrail'i durdurmaya yetmez

'Kudüs Hukuk, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Merkezi' Başkanı Ziyad El Hammuri, BMGK kararının uluslararası camiadan baskı görmediği sürece İsrail’i durdurmayacağı görüşünü dile getirdi.

Hammuri, 'İsrail basınında yer alan haberler ve analizler Başbakan Netanyahu’yu suçluyor. Bu durum Netanyahu’yu İsrail toplumu nezdinde başarısız olarak gösteriyor. Dolayısıyla Yahudi toplumunda sağcılık yükselmeye devam edecektir.' dedi.

İsrail kamuoyunda yükselen seslerin bu kararın bir yaptırım gücü olduğu anlamına gelmeyeceğini vurgulayan Hammuri, 'Zira biz bunlara alışkınız. Daha önceki kararlara karşı da aynı sesler yükselmişti. Bunun bir diğer örneği de 2007’de ABD’de düzenlenen ve Ortadoğu Barış Konferansı olarak bilinen Annapolis Konferansı’nda Filistin ile ilgili alınan kararların hayata geçirilememesidir. İsrail konferansın düzenlendiği süreçte 50 binden fazla illegal konut inşa etme kararı aldı.' diye konuştu.

Filistin yönetiminin ise Yahudi yerleşim birimi inşa faaliyetleri ve Doğu Kudüs konularında kendisinden bekleneni ortaya koyma çabasında olduğuna işaret eden Hammuri, şunları kaydetti:

'Bana göre, Filistin Yönetimi üzerinde büyük bir baskı var. Filistin yönetiminin uluslararası camiaya baskı yapacak gücü yok. Tabi elinden geleni yapma çabasını ortaya koysa da uluslararası arenada bir karşılığı olmayacaktır. İsrail’in bu bağlamdaki gücüne karşı koyamaz. Bunun somut tezahürü ise yakın zamanda kabul edilen Ramallah’tan Kudüs’e, buradan da El-Halil’e ve Bi’ru’s Seba’ya uzanan demiryolu projesidir. Diğer taraftan da işgal altındaki Batı Şeria’ya bağlı Eriha kentinde inşa edilmesi planlanan uluslararası havalimanı projesidir. Bütün bunlar İsrail’in uluslararası camiayı ve kararlarını hiçe saydığı ve Batı Şeria üzerinde büyük planları olduğunu gösteriyor.'

BMGK’da alınan bu karar ile beraber İsrail siyasetinde Batı Şeria'yı ilhak etme sesleri yükselmeye başladığının altını çizen Hammuri, konuşmasının sonunda:

'İki devletli çözümü tamamen rafa kaldıran ve Filistin yönetimini ilga etme çabaları hız kazanmaya başladı. BMGK’nın bu kararı Filistinlilere davalarının uluslararası camiada hala canlı bir şekilde yer aldığını hissettiriyor. Ancak BM Antlaşmasının 7. Bölümünde yer alan maddeler ile güçlendirilmez ise bu kararın bir anlamı olmayacaktır. İsrail’e yaptırımı olmayan hiçbir kararın değeri yok. Çünkü BM’de daha önce de bu minvalde kararlar alınmıştı. Bunun en somut olanı 2004’te Lahey İnsan Hakları Mahkemesi’nde İsrail’in Yahudi yerleşim birimi inşa etme faaliyetlerini, Kudüs’ü Yahudileştirme ve Batı Şeria’yı ilhak çabalarını illegal kabul eden karardı. Ancak 2004’ten bu yana İsrail’in politikasında hiçbir değişiklik olmadı ve aynı şekilde devam ediyor. Yahudi yerleşim birimleri ve ayrım duvarı inşa etme faaliyetleri durmadan devam ediyor.'

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile