Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özcan Hıdır, "Haçlı-Hilal savaşına dair motifleri kullanmaya çalışanlar var ama biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Sağduyulu insanları işin içine çekerek, geniş perspektiften bu konulara yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum." dedi.
"Aşırı sağın yükselişi ve İslamofobik terörizm" panelinde konuşan Hıdır, tarihi perspektiften yoksun bakışların meselenin anlaşılmasını zorlaştırdığını, Yeni Zelanda saldırısının hem tarihi hem de postmodern dönemin fenomenlerinden biri olarak yorumlanması gerektiğini anlattı.
Tarihten gelen İslam, yabancı, Türk düşmanlığı üzerine kurulan ırkçı yaklaşımın günümüzde yeniden aktive edildiğini dile getiren Hıdır, "Avrupa'nın zihninde İslam'a ve Müslümanlara yönelik bilinçli bir cehalet söz konusudur. Bugün aşırı sağı destekleyen Hristiyan din görevlilerinin temel motivasyonlarını da bu tarihi sembollerin ve atıfların oluşturduğu biliniyor." dedi.
Son dönemlerde Batı da dahil olmak üzere "Haçlı-Hilal savaşı" motiflerinin çok sık kullanılmaya başlandığını uyarısını yapan Hıdır, "Ama biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Sağduyulu insanları işin içine çekerek, geniş perspektiften bu konulara yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum. değerlendirmesini yaptı.
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi (İZÜ) İslam ve Küresel İlişkiler Merkezi (CIGA) Araştırma Görevlisi Linda Hyökki ise "Saldırgan manifestosunda özellikle sonradan Müslüman olanları hedefe almış ve onlardan nefret ettiğine dair ciddi söylemler kullanmış. Çünkü sonradan Müslüman olanların kendi ülkelerine ve kültürlerine ihanet ettiklerini düşünüyor." şeklinde konuştu.
"Saldırgan Müslümanların beyaz ırkın yerine geçmeye çalıştığını ama buna karşın kimsenin hiçbir şey yapmadığını, o nedenle kendisini 'beyaz savaşçı', 'günün kahramanı' olarak görüyor." diyen Hyökki, İslam'a bu tür söylemler ve motifler üzerinden saldıran ırkçı düşüncenin kendi içinde bir çok çelişki barındırdığını vurguladı.
Hyökki, "Benim gibi bir insan Müslüman olmayı tercih ettiği zaman bu durum ruhani bir şey olarak algılanmıyor. Bu ontolojik bir şey olarak algılanıyor. Sanki artık beyazlığını kaybediyor. Beyaz ırktan biri gibi görülmüyor. Ülkesine, kültürüne ihanet eden biri olarak algılanıyor, gösteriliyor." dedi.
SETA Avrupa Araştırmaları Direktörü Enes Bayraklı da ırkçı ve sağ söylemin 11 Eylül saldırısından sonra yeniden devreye sokulduğunu belirterek, "11 Eylül'den sonra İslamiyet ve Müslümanlar ile ilgili negatif bir algı oluşturuldu ve duvarlar arasına hapsedilen ırkçılık ve aşırı sağ serbest bırakıldı. Müslüman karşıtı terör konusunda Batı'da bir patlama yaşanıyor." diye konuştu.
Bayraklı, şöyle konuştu:
"Batı Avrupa'da aynı saldırıyı gerçekleştirecek derecede radikalleşmiş birçok insan var. Bunlar sosyal medya üzerinden radikalleşiyorlar ve yalnız kurt olarak kimseden emir almadıkları için takip etmek de oldukça zor. Bu konuda bir mücadele başlayacaksa siyasetin, medyanın, kamuoyunun dilinin değişmesi gerekiyor. İslamofobi'nin bir problem olarak kabul edilmesi gerekiyor. Bu herkesin kaybedeceği bir oyun. Türkiye'de bazı insanlar buna 'Hristiyan terörizmi' diyor. Bu çok yanlış bir yaklaşım. Bir insanın yapmış olduğu saldırıdan tüm Hristiyan dünyasını sorumlu tutamayız. Batı yapıyor ama biz yapamayız. Avrupa'nın Neo-Nazi geçmişi düşünüldüğünde korkması gereken sadece Müslümanlar mı? Hayır. Bundan herkes kaybedecek. Bunu sadece Müslümanlar problemi olarak görmek en büyük yanlışlardan bir tanesi. Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin zedelenmesinde de bu artan aşırı sağ problemi etkilidir."
'Haçlı-Hilal Savaşı Oyuna Gelmeyeceğiz'
Prof. Dr. Özcan Hıdır: 'HaçlıHilal savaşına dair motifleri kullanmaya çalışanlar var ama biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Sağduyulu insanları işin içine çekerek, geniş perspektiften bu konulara yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum' İslam ve Küresel İlişkiler Merkezi (CIGA) Araştırma Görevlisi Linda Hyökki: 'Saldırgan kendisini 'beyaz savaşçı', 'günün kahramanı' olarak görüyor'