Hakan Şükür, 2004 yılında Antalya'da arsa alımı için vekalet verdiği müteahhit Fatih Baysal tarafından dolandırıldığı iddiasıyla avukatı aracılığıyla suç duyurusunda bulunmuştu. Daha sonra gözaltına alınan Baysal kefaletle serbest bırakılmıştı. Baysal ve iki arsa kooperatifinin ortaklarından Arif Fatih Ünal, Hasan Ali Tanker ile müteahhidin yanında çalışan satış yöneticisi Murat Gülcan, Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 3 yıldır tutuksuz yargılanıyordu. Bugün görülen karar duruşmasına sanık Fatih Baysal, avukatı Nizamettin Sağır ile Hakan Şükür'ün avukatları Coşkun Karaaşık ve Yasamen Karaaşık katıldı. Hakan Şükür'ün avukatı Karaaşık, Fatih Baysal ve diğer sanıkların cezalandırılmasını istedi. Baysal'ın avukatı Nizamettin Sağır ise davanın tamamen hukuki bir anlaşmazlıktan kaynaklandığı belirterek müvekkilimin beraatini talep etti. Avukatların konuşmalarının ardından Mahkeme Başkanı Cavuş Asan kararını açıkladı. Asan, sanıklar Fatih Baysal, Murat Gülcan, Hasan Ali Tanker ve Arif Fatih Ünal'ın, sanıkların mahkumiyetlerine yeterli kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatlarına karar verildiğini açıkladı.
ŞÜKÜR: HUKUK VE ADALETE OLAN İNANCIM BU YANLIŞ KARARA RAĞMEN DEVAM EDİYOR
Hakan Şükür'ün avukatları Coşkun Karaaşık ve Yasamen Karaaşık kararı temyize götürdü. Avukatlar Coşkun Karaaşık ve Yasemen Karaaşık, konuyla ilgili olarak Antalya Gazeteciler Cemiyeti'nde basın toplantısı düzenledi. Kararın yanlış olduğunu savunan avukat Yasemen Karakaşık, Hakan Şükür'ün beraat eden sanıklar tarafından alenen dolandırıldığının yargılama aşamasında ortaya çıktığını iddia etti. Baysal'ın kooperatif belgelerindeki imzaları sahte atarak özel belgede sahtecilik yaptığını iddia eden Karakaşık, yine kooperatifi aracı kılarak müştekiyi dolandırdığını ileri sürdü. Karakaşık, diğer şüphelilerin de kooperatif yönetiminde bulunmaları ve bu olaylardan haberleri olmaları nedeni ile dolandırıcılık suçuna iştirak ettiklerini savundu. Karakaşık, sanıklar hakkında beraat kararı verilmiş olması ve olayı hukuki uyuşmazlık olarak görülmesinin kabul edilemeyeceğini ifade etti. Mahkemenin verdiği kararın yanlış olduğunu iddia eden avukat Yasemen Karakaşık iddialarını şunlara dayandırdı: "Sanık tarafından önce Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından 7 Kasım 2002'de Gecekondu Önleme Yasası ile fakirlere dağıtılması gereken ve değeri 15 bin TL olan arsalar fakirler yerine belediye çalışanları ve bürokratlara dağıtılmıştır. Bu ucuz arsalar sanık tarafından toplanmış ve değerinin çok üzerinde müvekkil kandırılarak dolandırılarak müvekkil adına müvekkilin vermiş olduğu alma yetkisi ile yarısı alınmış diğer yarısı sanık kendi adına müvekkilin paraları ile alınmıştır. Bu yetmemiş Müvekkil yine kandırılarak bu kez müvekkilden satmaya vekalet alınarak müvekkilin adına alınmış bulunan gayrimenkuller bu kez sanığın yakınları adına sanığın aldığı vekalet ile devir ve satış yapılmıştır. Bu olaylar müvekkilin sanık tarafından alenen dolandırıldığını ortaya koymamaktadır."
Kararı Hakan Şükür'e bildirdiğini belirten Karakaşık, müvekkilinin kendisine "Hukuk ve adalete olan inancım bu yanlış karara rağmen devam ediyor. Yargıtay'ın en doğru kararı vereceğine inanıyorum. Gecekondu önleme yasası ile muhtaçlara verilmesi gereken yerleri onların hakkını yiyerek ele geçiren ve bu yerleri araç kılarak beni dolandıranların cezasız kalmayacaklarına inanmıyorum. Bu kişileri Allah'a havale ediyorum. İlahi adalet mutlaka yerini bulacaktır." dediğini ifade etti.
Antalya 6'ncı Asliye Hukuk Mahkemesi'nde Baysal ve ortakları ile Hakan Şükür arasındaki hukuki uyuşmazlık davası ise devam ediyor.