Mazlum Der Diyarbakır Şube binasında gerçekleştirilen basın açıklamasını Şube Başkanı Av. Abdurrahim Ay okudu. Ay, Halepçe katliamının 6 Mart 1988‘de İran-Irak savaşının 8. yılında Enfal Operasyonu kapsamında gerçekleştirildiğini ve büyük çoğunluğunu Kürt‘lerin oluşturduğu binlerce insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlandığını söyledi. Halepçelilerin, 13 Mart‘ta başlayan ve 3 gün boyunca helikopterlerden ve uçaklardan atılan kimyasal gazlardan kendilerini kurtaramadıklarını belirten Ay, olayların
bitiminde hiçbir yaşam belirtisi bulunmayan Halepçe‘de yerde yatan bedenlerin zulmün sessiz tanıkları olduğunu ifade etti.
Hiroşima ve Nagazaki‘den sonra çağın en büyük toplu kıyımı olarak Halepçe‘yi gösteren Ay, Ortadoğu İzleme Komitesi ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi insan hakları örgütlerinin raporlarına göre yaklaşık 200 bin Kürt‘ün katliamda hayatını kaybettiğini kaydetti. Bu olay ile biyolojik ve kimyasal silahların üretimi, bulundurulması ve askeri operasyonlarda kullanılması ile ilgili sözleşmelere uyulmadığını belirten Ay, Halepçe, Hiroşima‘da, Nagasaki‘de, Felluce‘de, Sabra‘da, Satila‘da, Ramadi‘de ve daha
birçok coğrafyada; Ermenilere, Siyahilere, Kızılderililere, Aborjinlere, Filistinlilere ve tüm ötekileştirilmişlere karşı işlenen toplu cinayetlerin Kürt halkı üzerindeki uzantısı olduğunu belirtti. Halepçe‘de yaşananların insan hakları savunucuları açısından kabul edilemez bir durum olduğunu ifade eden Ay, "Katliamların gölgesinde barış çığlıkları duyulmaz. Biz toplumsal barışa ancak etnik kimliklerin kabul edildiği, insanların yaşam ve kültür farlılıklarının çatışma haline dönüştürülmediği bir ortamda
ulaşabiliriz. Saddam Hüseyin özelinde korku cumhuriyeti olan rejimlerin vahşetinin ne boyutta olduğu gözler önündedir. Zulümle ayakta kalmaya çalışan katı milliyetçi zihniyetlerin farklılıklara olan tahammülsüzlüğünün insanlığı götürdüğü yer katliamlardır. Katliamın duyulmasında uluslararası medya görevini yaparken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi‘nin Irak‘ı kınaması ile Irak‘ı teşhir ve mahkum eden kimi cılız seslerin dışında ciddi bir tepki göstermemesi dikkat çekicidir. Şu günlerde Ortadoğu‘da
yaşanan isyan ateşi diktatör rejimlerin tükenmişliğinin en bariz göstergesidir. Yalnızca Ortadoğu‘da değil tüm dünyada yaşanan deneyimler göstermiştir ki, hiçbir zulüm baki değildir. Halepçe zihniyeti, varlığını zulüm karşısındaki sessizliğimize borçludur. Halepçe diktatörlüğün katı gerçeklerine ve onu onaylayan ırkçılık yanlısı entelektüel çevrelerin manevi tükenmişliğine karşı sessizliğinin fotoğrafıdır. Sessizlik girdabından kurtulmak ve başka Halepçe‘lerin yaşanmaması için geçmişin hesabı
sorulmalıdır. Halepçe katliamının 23. yıl dönümünde adı ister Halepçe olsun ister başka bir şey, insanlığa bu acıları yaşatanları en sert şekilde kınıyoruz. Ve şunu söylüyoruz: Dünya halklarının yaşam hakkı korunsun. Halklara karşı suç işleyen hangi devletin yöneticisi olursa olsun cezalandırılsın. Halkların barış ve var olma hakkına saldırı emri verenler ve emri yerine getirenler cezalandırılsın" şeklinde konuştu.
Halepçe Olaylarının Yıl Dönümü
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlum Der) Diyarbakır Şubesi, Halepçe katliamının 23. yıl dönümü nedeniyle basın açıklaması düzenledi.