Hanefi Bostan: 'Öğretim Üyesi Maaşları Düzeylerine Uygun Hale Getirilmelidir'

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd.Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, üniversitelerin en hayati sorunlarının başında akademik ve idari personelin ücret sorununun geldiğini belirterek, "Öğretim üyesi maaşları düzeylerine uygun hale getirilmelidir" dedi.

Yazılı açıklama yapan Hanefi Bostan, üniversitelerdeki akademik ve idari personelin ücret sorununun senelerden beri içten içe kanayan derin bir yara olduğunu ifade ederek, 'Ülkemiz ve milletimiz adına büyük bir ayıp ve utançtan başka bir şey olmayan bu vebalin çok fazla suçlusu bulunmakta olduğunu açıkça söylemek dürüstlük gereğidir. İlk olarak belirtilmesi gereken husus, bu konudaki en büyük vebalin geçmiş hükümetler gibi aynı ilgisiz ve vurdumduymaz politikayı sürdüren bugünkü hükümette olduğudur 'dedi

'Eşit işe eşit ücret ' düzenlemesiyle üniversite öğretim elemanları ve öğretmenlerin es geçildiğini savunan Bostan, şunları kaydetti: 'Bahane olarak da kamuoyuna bu kesimlerin kamuda benzer statüde çalışanın olmayışına bağlandı. Ancak aradan yaklaşık beş ay geçti, öğretim üyelerinin ve öğretmenlerin yıllardan beri maruz kaldığı haksızlığın ortadan kaldırılmasına yönelik bir işaret yok. Niçin ve hangi gerekçe ile ve hem de en küçük bir açıklama dahi yapılmadan öğretim üyelerinin ve öğretmenlerin devre dışı bırakılmış olması, doğrusu bugüne kadar, genel olarak tüm eğitim, öğretim ve bilim camiasının ve özel olarak da üniversitepersonelinin ücretleri konusunda hiç de iyi bir sınav vermiş olmayan Hükümet'in bu tutumu ve ilgisizliği hangi adalet anlayışı ile bağdaşmaktadır? Bu konuda sessizliğe gömülerek hükümetin suçuna katılan muhalefetin payı onlardan da az değildir. Nitekim emekli milletvekillerine yapılan maaş artışı bunun en önemli göstergesidir. '

Bostan, üniversite personelini en üst düzeyde temsil eden YÖK ve öğretmenleri temsil eden Milli Eğitim Bakanı'nın bu konudaki tutumunun hükümetlerden bile daha olumsuz olduğunu savunarak, hükümetlerin ara sıra da olsa bir şeyler yapmasa bile yapıyor gibi görünmelerine karşılık bugüne kadarki YÖK yönetimlerinin kendi personelinin geçim sorununa karşı öyle bir şey hiç yokmuşçasına sürdürmüş olduğu ilgisiz ve anlayışsız tavrının bugünkü YÖK yönetimi tarafından aynen devam ettirildiğini görmenin meslekleriadına ayrı bir utanç belgesi niteliğinde olduğunu belirtti.

Yazılı ve görsel medyanın konu hakkında ilgisiz davrandığını ileri süren Hanefi Bostan, bugüne dek eğitimle ilgili yazılar yazan ve araştırmalarda bulunan mahdut sayıdaki birkaç gazeteci ve köşe yazarı dışında medyada bu konuda kayda değer ve ciddiye alınmayı gerektirecek, ağırlığı olan haberler yapıldığına şahit olmadıkları gibi kamuoyu oluşturmaya yönelik ciddi, tutarlı ve ısrarlı bir yayın politikasını da görmediklerini ifade etti.

Bostan,açıklamalarını şöyle sürdürdü: 'Üniversite denince çok küçük bir kesim dışında aşağı yukarı herkesin ve her çevrenin üzerinde durduğu iki konu bulunduğunu söyleyebiliriz. Üniversite, siyasetçiler ve medya açısından, bitmek tükenmek bilmeyen siyasi ve ideolojik çekişme ve çatışmalar için en bereketli malzemeler veren bir alan ve toplumumuz açısından ise çocuklarının okuması, diploma ve meslek sahibi olması için kullanılması gereken bir araç olarak görünür bir hale gelmiş bulunmakta olup, bunun dışında başka bir ilgiye mazharolmamaktadır. Maalesef hemen hemen hiç kimse üniversitede nelerin olup bittiğine, akademik ve idari personelin hangi zor şartlar altında çalıştığına, bir yandan bilim yapmak, diğer yandan ülkenin genç nesillerini yetiştirmek için çırpınırken evlerinin geçimlerini nasıl temin ettiğine hiç ilgi duymamakta, sanki hiç öyle bir konu ve hiç öyle bir sorun yokmuş, bütün akademik personel hallerinden çok memnunmuş gibi davranmaktadır. ' Şu anda üniversitede en kıdemli bir profesörün maaşının dahi bir milletvekilinin danışmanından ve sekreterinden daha az olduğunu anlatan Bostan, 'Yeni düzenleme ile milletvekili sekreteri 4 bin 700 TL ve milletvekili danışmanı 5 bin 400 TL maaş alırken, en kıdemli profesör 4 bin 357 TL maaşa mahkum edilmiş bulunmaktadır. 2012 Şubat ayı sonu itibarıyla dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı (asgari geçim haddi) 3 bin 331 TL iken, iki yıllık bir profesörün maaşı 3 bin 632 TL, yeni doçentin 2 bin 453 TL,yeni bir yardımcı doçentin (12 yıllık devlet memuru olan) 2 bin 298 TL, 1. derecenin 4. kademesine kadar yükselmiş ve 30 yıldan beri devlet memuru olan bir öğretim görevlisi aile yardımı ve bir çocuk parası ile birlikte 2012 Mart ayı itibarıyla toplam 2 bin 290 TL, iki yıllık bir araştırma görevlisi bin 917 TL maaş almaktadır. Bu ayıp ülkemizi yöneten bütün yöneticilere yeter ' dedi.

Gerçekte üniversite personelinin hem statülerine uygun ve hem de bilim yapabilmelerine elverişli bir normal yaşantıya sahip olabilmeleri için gereken ücret zammının en az yüzde 50 olması gerektiği halde sıfır zamma mahkum edilmelerinin şok etkisi yaptığını ifade eden Hanefi Bostan, şunları kaydetti: 'Ülkemizin geri kalmışlık çemberinin kırılmasında ve geleceğin mutlu, güçlü ve müreffeh, daha saygın Türkiye'sinin inşa edilmesinde bir numaralı belirleyici faktör olan bilim yuvalarının ve mütevazı bilim insanlarının, nasıl geçineceklerini düşünmeyi ön plana çıkarmak zorunda bırakılmaları doğru bir politika değildir. Mesleği bilim üretmek ve bilim öğretmek olan, ülkemizin en iyi yetişmiş beyinleri, sürekli olarak düşük tutulan ücretleriyle mahkûm edildikleri geçim sıkıntıları dolayısıyla mutludeğillerdir. Bu da onların hem bilim üretmelerinde ve hem de gençlerimizi yetiştirmelerinde tam verimli olmalarını çok ciddî surette engellemektedir. On yıldan beri akademik personele âdeta kasıtlı olarak düşük ücret politikası uygulayan iktidar, kıdemli profesörler (görev tazminatı ile birlikteki maaşları ) dışındaki bütün öğretim elemanlarını yoksulluk sınırının altında, idari personelin yüzde 70'ini de açlık sınırı düzeyindeki ücretlere mahkum etmiş bulunmaktadır. '

Hanefi Bostan, 57. hükümet döneminde profesörlere ve birinci derecedeki doçentlere 'görev tazminatı ' adıyla bir ek zam yapıldığını, bunun kademeli olarak diğer tüm akadeçok küçük bir kesim dışında aşağı yukarmik personele de yansıtılacağının belirtildiğini ifade ederek, 'Ancak aradan geçen yaklaşık 10 yıldan beri gelen hükümetler, YÖK başkanları ve üniversite rektörleri tarafından konu hiç dile getirilmemiştir. Üniversitenin içinde ikilik yaratan bu durumdan ayrı olarak ise genel olarak üniversitepersonelinin maaşları ezici çoğunluk itibariyle 'sefalet' düzeyinde bulunmaktadır. Nitekim 1990 yılında 1/4'deki bir profesör, 1/4'deki Emniyet Genel Müdüründen 550 TL, 1/4'deki Maliye müfettişinden 1000 TL fazla maaş alırken, bugün durum nedir? Yine 1990 yılında 4/1'deki bir doçent, 4/1'deki kaymakamdan 857 TL, 4/1'deki il emniyet müdüründen 832 TL daha fazla maaş almaktaydı. Aynı yılda 5/1'deki bir yardımcı doçent, 6/1'deki uzman doktordan 205 TL, 6/1'deki kaymakamdan da 794 TL, 5/1'deki bir araştırmagörevlisi de 9/1'deki kaymakam adayından 472 TL, lise mezunu 8/3'deki polis memurundan 681 TL daha çok maaş aldığı yapılan ilmi araştırmalardan ortaya çıkmaktadır ' dedi.

'ÖĞRETİM ÜYELERİ ARASINDAKİ MAAŞ DENGESİ BOZULMUŞTUR '

2012 yılında 1/4'deki bir genel müdürün 5 bin 822 TL, 7/1'deki kaymakamın 3 bin 252 TL, 7/2'deki doktorun 2 bin 908 TL, 8/1'deki polis memurunun 2 bin 434 TL maaş aldığı göz önüne alındığında üniversite akademik personeline reva görülen maaş zulmünün hangi boyutlara ulaştığının açıkça görüldüğünü anlatan Bostan, şunları söyledi: '1972 yılında 1/4'deki profesörle 7/1'deki asistan arasındaki maaş farkı yüzde 47.62 düzeyinde, aynı derecedeki profesörle 3/1'deki doçent arasındaki maaş farkı da % 15.6 oranında bulunmaktaydı. Yüksek Öğretim Kanunu'nun çıktığı ilk yıllarda (Resmi Gazete'de yayım 6 Kasım 1981) öğretim elemanlarının ücretlerinde ve çalışma düzenlerinde bir dengesizlik söz konusu değildi. Profesör, doçent, yardımcı doçent, öğretim görevlisi, okutman, uzman ve araştırma görevlisi arasındaki ücret farkları, kimseyi rahatsızedecek farklılıkta bulunmamaktaydı. Maaş oranları kabul edilebilir bir düzeydeydi. Ancak 2012 yılına geldiğimizde, özellikle 2002 yılından itibaren maaş oranları yardımcı doçent, öğretim görevlisi, okutman, uzman ve araştırma görevlileri aleyhinde bozulmuştur. Nitekim 1982 yılının Aralık ayında 1/4'deki profesörün maaşı 65,464 TL, 3/1'deki doçentin 56,747 TL (profesör maaşının yüzde 86.68 oranında), 5/1'deki yardımcı doçentlerin 53,226 TL (profesör maaşının yüzde 81.30'u oranında), 7/1'deki araştırmagörevlisinin 29,611 TL (profesör maaşının yüzde 45.23 oranında) iken, 2000 yılının Aralık ayında aynı derecedeki profesör maaşı 560.135.000 TL, doçentin 423.063.000 TL (profesör maaşının yüzde 75.52 oranında), yardımcı doçentlerin de 361.472.000 TL (profesör maaşının yüzde 64.53'ü oranında), araştırma görevlisinin 267.464.000 TL (profesör maaşının yüzde 47.75 oranında) düzeyinde bulunmaktaydı. 2002 yılının Aralık ayında profesör maaşı 1.784.000.000 TL, yardımcı doçentlerin maaşı ise 794.452.000 TL (profesörmaaşının yüzde 44.53'ü oranında), 2005 yılının Aralık ayında profesörün maaşı 2.321.550.000 TL, yardımcı doçentlerin 1.139.340.000 TL (profesör maaşının yüzde 49.07'i oranında) düzeyindeydi. 2012 yılında durum şöyledir: 1/4'deki en kıdemli profesçok küçük bir kesim dışında aşağı yukarör 4 bin 357 TL, 3/1'deki doçent 2 bin 453 TL (profesör maaşının yüzde 56.30'u oranında), 5/1'deki yardımcı doçent 2 bin 267 TL (profesör maaşının yüzde 52.03 oranında), 7/2'deki araştırma görevlisi bin 917 TL (profesörmaaşının yüzde 43.99 oranında) maaş almaktadır. '

1982 yılının Aralık ayından 2012 yılının Mart ayına kadar geçen yaklaşık 30 yılda 3. derecedeki doçentlerin ve yardımcı doçentlerin maaşının profesör maaşlarına oranla yaklaşık yüzde 30, araştırma görevlilerinin de yüzde 1,5 oranında azaldığını anlatan Hanefi Bostan, '1993-2000 yılları arasında yardımcı doçentlerin maaşı 4 kişilik bir ailenin geçinme sınırı olan yoksulluk sınırı (asgari geçim) düzeyinde iken, bugün yoksulluk sınırının 1000 TL altındadır. Günümüz koşullarında profesör ve doçentlerin aldığımaaş özel sektörde çalışanların karşısında komik düzeyde bulunmaktadır. Ancak profesörler, aynı işi yapan, aynı sınıf ve statüde bulunan yardımcı doçentlerin iki katına yakın, birinci derecedeki doçent ise bir buçuk katına yakın maaş almaktadır. Birinci dereceye gelmiş öğretim görevlisi veya okutmanların ise iki buçuk katına yakın maaş almaktadırlar. Aynı işi yapmakla görevli ve aynı eğitim derecesine sahip insanlar arasındaki bu çok farklı ücret dengesizliği, üniversitede çalışan öğretim elemanlarınırahatsız etmektedir. Yardımcı doçentler dâhil, diğer bütün öğretim elemanları açıkça haksızlığa uğratılmaktadır ' dedi.

Bostan, orantısız maaş farklılıklarının giderileceğinin belirtilmekle beraber 10 yıldan beri bu konuda bir adım bile atılmadığını belirterek, 'Üniversite personeli için radikal, ciddî ve üniversitedeki ikiliği ortadan kaldıracak âdil bir ücret yapılanmasının yanında öğretim üyelerinin düzeylerine uygun bir maaş artışı hemen ve çok acil olarak mutlaka ele alınması ve aynı aciliyetle uygulamaya konması gerekmektedir ' ifadelerini kullandı.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile