Has Parti Lideri Kurtulmuş Adana‘da

Halkın Sesi Partisi (Has Parti) Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, siyasi partilerin birbirine düşman değil siyasi bir rakip olduğunu ifade ederek, Türkiye‘deki siyasetin ‘düşmanlık‘ üzerine kurulduğunu ve üslup olarak da ‘zehirli bir dil‘ kullanıldığını söyledi.

Halkın Sesi Partisi (Has Parti) Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, siyasi partilerin birbirine düşman değil siyasi bir rakip olduğunu ifade ederek, Türkiye‘deki siyasetin ‘düşmanlık‘ üzerine kurulduğunu ve üslup olarak da ‘zehirli bir dil‘ kullanıldığını söyledi. Kurtulmuş, Başbakan Erdoğan‘a saldırıya yönelik Kılıçdaroğlu‘nun kullandığı ‘Rüzgar eken, fırtına biçer‘ sözüne de, ‘İmam nezle olursa, cemaat verem olur‘ sözüyle destek verdi. Kenan Evren‘in ifadeye çağrılmasını da değerlendiren

Kurtulmuş, "90 yaşındaki Kenan Paşa‘yı hakim karşısına çıkartarak, 12 Eylül‘den hesap soramazsınız" dedi.

Bir dizi ziyaret ve temaslarda bulunmak üzere Adana‘ya gelen Kurtulmuş, partisinin il başkanlığınca Büyük Sürmeli Oteli‘nde düzenlenen sabah kahvaltısında partililerle biraraya geldi. Burada gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Kurtulmuş, bugün gelinen noktada Has Parti‘nin artık Türkiye‘de bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğine dikkat çekerek, iktidar ve muhalefet partilerine yüklendi. Kurtulmuş, "Halkın sorun ve sıkıntılarını çözme noktasında çaba sarf etmeyen, proje geliştirmeyen, işi gücü sadece

birbirine hakaret etmek, birbirini ötekileştirmek olan siyaset tarzının Türkiye‘de artık geride kalması lazım. İnşallah 12 Haziran, Türkiye‘de eski siyasetin defterinin kapandığı, yeni siyasetinse defterinin açıldığı bir tarih olacaktır. Bu seçimde eski siyaset yöntemi, üslubu ve müptelası bir tarafa bırakılacak ve milletimiz yeni bir döneme girecektir" diye konuştu.

"TÜRKİYE‘DE ‘TOPLUMSAL BARIŞ‘IN SAĞLANMASI BİR ZORUNLULUKTUR"

Yeni Türkiye‘nin yeni siyaset sayfasında dört önemli konu olduğunu ve bunlardan birinin de Türkiye‘nin artık yeni bir siyaset üslubuna ulaşmasının zorunluluğu olduğunu dile getiren Kurtulmuş, bir diğer konunun ise halkın olmadığı bir demokrasi anlayışının halkın egemen olduğu bir demokrasiye çevrilmesi olduğunu anlattı. Başta Anayasa değişikliği olmak üzere Türkiye‘de 12 Eylül siyasi rejiminin bütün yasalarının değiştirilip, milleti yeniden hakim kılacak adımların atılması gerektiğini kaydeden Kurtulmuş,

siyasal sistemi bütünüyle değiştirecek projeleri ortaya koyabilen tek partininse Has Parti olduğunu vurguladı. Türkiye‘de ‘toplumsal barış‘ın mutlaka sağlanması gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, "Kürt meselesi ve başörtüsü sorunu başta olmak üzere birçok temel sorunları tartışıp, bu konuda çözüm üretebilmek için toplumsal barışın sağlanması bir zorunluluktur" ifadesini kullandı.

"ARTIK LAF DÖNEMİ BİTTİ, İCRAATLARI ORTAYA KOYMA DÖNEMİ BAŞLADI"

Türkiye‘de farklı toplumsal kesimlerin demokratik ve meşru taleplerini ‘laf ebeliği‘ yapıp çözüyormuş gibi davranmanın sorunu daha da ağırlaştıracağını savunan Numan Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Artık laf dönemi bitmiştir ve icraatın ortaya konulması gerekir. Bu ülkede artık Adana‘da işsiz gezen bir kardeşimizle Cumhurbaşkanı‘nın aynı eşit ve özgür bir yurttaş olduğu yeni bir Türkiye inşa etmek gerekir. Bunu yapabilecek fikir de, proje de, kararlılıkta Has Parti‘dedir."

Bugün Türkiye‘de ‘adaletsiz bir kalkınma‘ anlayışının hakim olduğunu savunan Kurtulmuş, Türkiye gelişip gayrisafi milli hasılası artarken, bu durumun millete yansımadığını söyledi. Kurtulmuş, "Türkiye‘nin her ne kadar rakamsal anlamda büyüse de bu halkın ve toplumun hiçbir kesiminin cebine yansımıyor. Türkiye, 3.5 sahtekarın ülkenin kaymağını, bütün varını yoğunu sömürdüğü bir siyasal ve ekonomik bir politikanın içinde yürütülüyor. Bu ‘adaletsiz kalkınma‘yı, ‘adaletli bir kalkınma‘ya dönüştürmek

zorundayız. Yeni Türkiye‘nin inşasında bunu ortaya koyan parti de yine biziz" diye konuştu.

"AK PARTİ VE CHP SEÇİM MEYDANINDA KÜFÜRLEŞME NOKTASINA GELDİ"

Kurtulmuş, AK Parti ve CHP‘nin seçim meydanlarında neredeyse küfürleşme noktasına geldiğini söyleyerek, "Türkiye‘nin cari açığını kapatacaklarını nasıl söyleyecekler, iç borç sorununu nasıl çözeceklerini, ‘Kürt meselesi‘ne yönelik çözüm önerilerinin ne olduğunu, Türkiye‘de ‘başörtüsü meselesi‘ni nasıl çözüme kavuşturacaklarını, Alevi yurttaşlarımızın hak ve özgürlüklerini nasıl teminat altına alacaklarını nasıl çıkıp da söyleyecekler? Bütün bu sorulara yanıt veremedikleri, bunları çözebilecek bir fikre

sahip olmadıkları için en kolay yolu tercih edip, ‘Sağcılar bu partiye, solcular bu partiye oy versin‘, ‘Sünniler bu partiye, Alevilerse bu partiye oy versin‘ diyorlar. Ne kolay, ne ala. Hiçbir şey yapmayacaksınız, elinizi taşın altına koymayacaksınız, Türkiye‘nin mevcut sorunlarını çözecek projeler ortaya koymayacaksınız sonra da çıkıp kolay yönden oyları toplayacaksınız. Sayın Erdoğan ve Kılıçdaroğlu bugün kullanmış oldukları bu üslubu bilerek ve isteyerek kullandıklarına inanıyorum. Bunu, onların seçim

stratejilerinin bir ayağı olarak görüyorum" dedi.

"BİZ SİYASİ PARTİLER BİRBİRİMİZİN DÜŞMANI DEĞİLİZ, SİYASİ BİR RAKİBİZ"

Söz konusu tabloyu futbol tabiri kullanarak da yorumlayan Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Stada gelen taraftarlar da, rakip taraftarları tahrik etmek için onların aleyhine sloganlar atarlar. Hatta sadece bununla da kalmazlar ve bir müddet sonra karşı tarafa küfrederler. İşte bu çok basit, çok sıradan ve maalesef Türkiye‘nin hak etmediği bir siyaset tarzıdır. Ancak şunu çok büyük bir özgüvenle söylüyorum ki; artık bu üsluba milletimiz pirim vLbarış‘ın mutlaka sağlaermiyor. Bu partiler de, kendi siyaset defterlerinin kapandığını görüyorlar, telaşları da bu yüzden. Çünkü halkın sesi geliyor,

Has Parti geliyor."

Bir gazetecinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‘ın Artvin‘in Hopa ilçesinde taşlı saldırıya uğraması, bir kişinin ölümü ve bir polis memurunun yaralanmasıyla ilgili olayları hatırlatması üzerine Kurtulmuş, siyasi partiler olarak birbirlerine düşman olmadıklarını, aksine birbirleri için ‘siyasi bir rakip‘ olduklarını söyledi. Düşmanlık diliyle siyaset yapıldığını, zaten orada kullanılan dilin de ‘zehirli bir savaş‘ dili olacağını savunan Numan Kurtulmuş, "Başta Başbakan Sayın Erdoğan ve ana muhalefet

partisi başta olmak üzere maalesef siyasi partilerimizin çoğu bu zehirli dili kullanmayı tercih ediyorlar. Karşı tarafa hakaret etmeyi, karşı tarafı yok sayıp, düşman görmeyi yaptıkları işin bir parçası olarak kabul ediyorlar. Bu kabul edilebilir bir şey değildir. Bu dil değişmediği sürece Türkiye‘nin hiçbir sorunu çözülmeyecektir. Eğer siyasetin rekabet dili istenilen seviyede olursa, bu güzel yarış Türkiye‘nin imkanlarını da çoğaltır. Ama bunu yapmıyorlar. Anayasa değişikliği, ‘demokratik açılım‘

sürecinde de bu böyle oldu. Bir araya gelip, karşılıklı oturma nezaketini bile gösteremediler. Eğer baştakiler olarak sizler anlaşamazsanız, toplum nasıl bu gerginliklerden kurtulacak? Ben Sayın Kılıçdaroğlu gibi ‘Rüzgar eken, fırtına biçer‘ demiyorum ama başka bir şey söylüyorum; ‘İmam nezle olursa, cemaat verem olur‘ diyorum" dedi.

"SEÇİM GÜVENLİĞİNİN BİR AYAĞI DA MÜKERRER OY KULLANILMAMASIDIR"

Seçmen sayısındaki artışla ilgili iddialara da değinen Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Geçen seçimlerde de fazla oy kullanıldığı iddiaları gündeme gelmişti. Bunların nedenlerini araştıracağız, şu anda bu konuda yorum yapmak doğru değil. Ancak seçim sürecinin en önemli ayaklarından birisi de ‘mükerrer oy‘ kullanılmaması, bir diğer ifadeyle de seçmen sayısından fazla oy kullanılmamasıdır. Türkiye‘nin bu konuda uyanık olması lazım. Seçimlerde eşitliğin sağlanması, seçim sürecinin güvenliğinin sağlanması gerek. Güvenlik sadece sandıkları korumak değildir, güvenliğin bir parçası da ‘mükerrer

oy‘ kullanılmamasıdır."

"12 EYLÜL İLE HESAPLAŞMAK, 90 YAŞINDAKİ KENAN PAŞA‘YI HAKİM KARŞISINA ÇIKARTMAK DEĞİLDİR"

7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren‘in 12 Eylül Askeri Darbesi ile ilgili olarak hakim tarafından ifadeye çağrılmasının hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, şunları söyledi:

"Üsküdar‘da sabah oldu. Yani 12 Eylül rejimiyle hesaplaşmak demek, sadece 90 yaşındaki Kenan Paşa‘yı mahkemeye çıkartmak demek değildir. Yaklaşık 9 yıldır iktidardasınız, hala 12 Eylül Anayasası duruyor, hala 12 Eylül‘ün bir ürünü olan ‘yüzde 10 seçim barajı‘nın arkasına sığınıyorsunuz. Hala 12 Eylül‘ün ‘Siyasi Partiler Yasası‘ duruyor. 12 Eylül‘ün sendika ve toplu sözleşme yasaları duruyor. Bütün bunlar dururken, siz 90 yaşındaki Kenan Paşa‘yı mahkeme karşısına çıkartırsanız, bu ülkedeki mevcut rejimi

de değiştirmiş mi olacaksınız? Sakın yanlış anlaşılmasın. Biz 12 Eylülcülerden de, 28 Şubatçılardan da, 27 NisancılardLbarış‘ın mutlaka sağlaan da, 27 Mayısçılardan da hesap sorulması gerektiği kanaatindeyiz. ‘12 Eylül ile hesaplaşıyoruz‘ diyenler, neden 28 Şubat‘ı ağızlarına dahi almıyor? Niçin 27 Nisan muhtırasını yazanlar hakkında en ufak bir işlem dahi başlatmadı? Neden 6 Nisan 2011 tarihinde yargı süreci devam eden bir davayla ilgili Genelkurmay‘ın resmi internet sitesinde yapılan ve bize göre yargıya

doğrudan müdahale olan bir açıklamayla ilgili ağızlarından tek bir söz bile çıkmıyor? Demokrasi, kendine demokrat olmak değildir. Demokrasi, benim anladığım kadar demokrasi hiç değildir. Demokrasi, Türkiye‘de halkı egemen kılacak bir süreci kılmaktır. Bundaki en büyük engel, bu ihtilallerdir. Bunun siyasi bir polemik meselesi yapılması doğru değil."

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile