Haşim Kılıç'tan çok sert açıklamalar

Haşim Kılıç'tan çok sert açıklamalar

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, Anayasa Mahkemesinin kuruluşunun 52. yılı dolasıyla yaptığı konuşmada çok sert açıklamalarda bulundu.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, "Yargı, milletin iradesine tuzak kurulacak yer değildir, olmamalıdır. Son dönemdeki çok ağır suçlamalar üzerinde yapışık kaldığı sürece yargının ayakta kalması mümkün değildir" dedi.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesinin kuruluşunun 52. yılı dolayısıyla düzenlenen törende yaptığı konuşmada, "Yargı üzerinde oluşan ya da oluşacak siyasi, ideolojik, dini, ırkı ve mezhebi tüm vesayetçi anlayışlar, başta yargı mensupları olmak üzere herkes tarafından şiddetle reddedilmelidir." dedi.

Kılıç, "Kamu gücünü etkili bir şekilde kullanan yargı, siyasi ve ideolojik yapılanmaların hedefinde her zaman ele geçirilmesi gereken bir kale olarak görülmüş, ele geçirenler de kendi vesayet sistemini dayatmanın çabasına düşmüştür. Kaleyi ele geçiremeyenler ise yarının bağımsızlığının ve tarafsızlığının ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu söyleyip durmuşlardır. Kaleyi işgal edenler de yargıyı, siyasi düşüncelerine ve ideolojilerine lojistik destek sağlamak için ya da rakiplerinden intikam alma aracı olarak kullanmışlardır. Altını çizerek ifade ediyorum. Bu anlayış ve işgalden kurtulmadıkça bağımsız ve tarafsız bir yargının oluşması hayaldir." ifadelerini kullandı.

"Yargı, milletin iradesine tuzak kurulacak yer değildir, olmamalıdır" diyen Kılıç, şöyle devam etti:

"Son dönemde yargı, bu konuyla ilgili 'paralel devlet' ya da 'çete' diye nitelendirilen çok vahim, çok ciddi ve çok ağır suçlamayla karşı karşıyadır. Bu suçlama üzerinde yapışık kaldığı sürece yargının ayakta kalması mümkün değildir.

Yeni bir vesayet sisteminin oluşmasına tanık olduk. Kimse bu yeni oluşumun günahından kendini soyutlamaya çalışmasın. Tarih olanları kaydediyor. Bunları konuşmak, gerçekleri itiraf etmek ve cesaretle çözüm yolları bulmak zorundayız.

İddia edilen kayıt dışı yapılanma yargı mensupları arasında korku, endişe ve gelecekle ilgili belirsizliklerin doğmasına, aralarında olması gereken mesleki ilişkinin çok olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır. Görevi, maddi gerçekleri ortaya çıkarak olan yargının karşı karşıya kaldığı bu iddianın adı vicdan yolsuzluğudur. Bunun için yapılması gereken açıktır. Hukuk devletine yakışan yöntemler uygulamak, gerçekliğinin ispat edilmesi halinde, faillerine bir saniye bile beklenmeden gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır.

Anayasa Mahkemesinin son günlerde verdiği bireysel başvuru kararlarına yapılan ölçülü eleştirileri saygı ile karşılarken, verilen kararlarımızın arkasında olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Hukuk devletinde mahkemeler, emir ve talimatla çalışmadığı gibi, dostluk ve düşmanlık duyguları ile de yönlendirilemez.

Bizler, adil olmayı kutsal bir görev kabul eden bir medeniyetin mensupları olarak, gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız."
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile