HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş Açıklaması

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 'Hadi hep birlikte gelin barışı konuşalım, çözümü sağlayalım, akan kanı durduralım dediğimizde, parlamentoda herkes körleri, sağırları oynuyor ama sıra savaşa, savaş tezkerelerine ve HDP'ye dokunmaya geldiğinde, her biri kağıttan kaplan oluyor.' dedi.

Demirtaş, terör örgütü propagandası yaptıkları gerekçesiyle tutuklanan bazı akademisyenler için Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu önünde, 'özgürlük nöbeti' adıyla düzenlenen etkinlikte yaptığı açıklamada, 2016 yılında bir cezaevi önünde tutuklu akademisyenlerle ilgili açıklama yapmanın tartışılması gerektiğini savundu.

Hukukun üstünlüğü ve adaletin olduğu bir ülkede akademisyenlerin ve gazetecilerin cezaevine konulduğu manzaraların olmadığını iddia eden Demirtaş, 'Şu anda cezaevinde olması gerekenler dışarıda, dışarıda olması gerekenler cezaevinde. Terslikler ülkesi Türkiye.' değerlendirmesini yaptı.

Demirtaş, Türkiye'de iki yıl öncesine kadar, Çözüm Süreci yürütülürken ağızlardan 'barış süreci'nin eksik olmadığını söyleyerek, 'O günlerde barışı konuşmak kolaydı. O yüzden de barış diyenler alkışlanıyordu. Asıl bugün barıştan söz etmek gerekiyor' ifadelerini kullandı.

Parlamentodaki partilerin savaş konusunda uzlaşabildiklerini ileri süren Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

'HDP'ye karşı üç parti nasıl da kolay uzlaştı. Maalesef ilkesizlik diz boyu. Barış konusunda bir araya gelelim dediğimizde, üç kişi bir araya gelemiyor. Hadi hep birlikte gelin barışı konuşalım çözümü sağlayalım, akan kanı durduralım dediğimizde, parlamentoda herkes körleri, sağırlar oynuyor ama sıra savaşa, savaş tezkerelerine ve HDP'ye dokunmaya geldiğinde, her biri kağıttan kaplan oluyor. Bize karşı kükreme konusunda, son derece cesur davranıyorlar.'

- 'Yüzde 50 oyumuz olsa kimseden korkmayız'

Demirtaş, Türkiye'de durumun her geçen gün daha kötüye gittiğini iddia ederek, 'Barış sözcüğü o kadar bulaşıcı ki bir tek kişi bunu dillendirdiğinde bunun heyecanı toplumun her tarafına yayılabilir. O yüzden korkuyorlar. Bizim yüzde 50 oyumuz olsa hiç kimseden korkmayız. Bunların yüzde 50 oyu var ama korkuyorlar. Halk gücünden daha etkili bir güç olamaz.' dedi.

HDP'nin başkanlık sistemini getirecek anayasa değişikliğinin önündeki yegane engel olduğunu belirten Demirtaş, çözüm masasına dönülmesi gerektiğini söyledi.

Demirtaş, 'Halkımız bize yüzde 11 oy verdi ama yüzde 100 sorumluluk yükledi. Tavrımızı ortak vatan ve özgürlüklerden yana kullanacağız.' ifadesini kullandı.

HDP'nin yapay bir parti olmadığını anlatan Demirtaş, 'Savaş bu partilerin teminatıdır. Hep söylüyorum, kan aktıkça bunların yüzüne can geliyor. 'Taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmayın' diye çağrıları yapıyorlar. Eğer gerçekten bu savaş bittiyse buyurun çözüme geri dönelim. Yok eğer yarın öbür gün savaş büyürse istifa etmeniz lazım.' değerlendirmesinde bulundu.

Herkese barış için seslerini yükseltmesini söyleyen Demirtaş, şunları kaydetti:

'Kürt annesi, Türk annesi sesini yükseltsin. Askerin, polisin, PKK'lının annesi seslerini yükseltsin. Evlatlarımız birbirini öldürmesin diye çağrılar yapsın. Bu anneler yan yana gelsinler. 'Biz barış istiyoruz, biz çocuklarımızı yerde bulmadık' desinler. Evet mesele vatan olsa anlarız. Fakat, bunların keyfi, sefasıysa, bunlara değmez. Bizim konuşarak çözemeyeceğimiz hiçbir sorunumuz yoktur. Biz diyalogdan, müzakereden, barıştan yana ilkeli, ahlaklı bir tutum sergiliyorsak bütün Türkiye'nin bunu görmesi, duyması lazım. Bu savaşın sonu yok. Ölmekle, öldürmekle varılacak yine masa ise lütfen artık durdurun bu çatışmaları.'

Cezaevi önündeki etkinliğe, CHP Sancaktepe İlçe Örgütü de destek verdi.

Açıklamanın ardından, Demirtaş ve beraberindekiler, Taksim'deki basın toplantısına katıldı. Burada HDP tarafından hazırlanan 'Cizre Raporu' açıklandı.

Selahattin Demirtaş, yaptığı açıklamada, Cizre’deki bodrumlarda sivil insanların öldürüldüğünü, evlerin topla ve tankla yakıldığını iddia etti.

Demirtaş, Cirze’deki bodrumlarda kalan gençlerin çıkmasına izin verilmediğini, milletvekillerine ve gazetecilere ateş açıldığını ileri sürerek, bodrumdaki insanların çıkarılmasını sağlamak için kendisinin Cizre'ye girişine izin verilmediğini savundu.