Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun uçağına iniş izni vermeyen ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'yı Türk Büyükelçilik binasına sokmayarak sınır dışı eden Hollanda'da milletvekili seçimleri için geri sayım devam ediyor.
15 Mart Çarşamba günü yapılacak seçimler öncesindeki kampanya dönemine damga vuran isim ise aşırı sağcı Özgürlükler Partisi'nin ırkçı lideri Geert Wilders oldu. Wilders bu dönemde yürüttüğü politikalarla, liberal Rutte hükümetinin politikalarını da keskin bir şekilde etkilemeyi başardı.
2004'TEN BU YANA KORUNUYOR
Şimdilerde Avrupa'da yükselen faşizmin sembol isimlerinden olarak gösterilen, ABD'lilerin ise 'Hollandalı Trump' olarak andığı Wilders'in hayatı 2004 yılında film yapımcısı Theo Van Gogh'un öldürülmesiyle tamamen değişti.
Müslümanlarla ilgili çektiği bir filmin ardından ülkedeki Müslümanların tepkisi çeken ve Hollanda vatandaşlığı da bulunan bir Faslı tarafından öldürülen Theo Van Gogh cinayetinin ardından, Hollanda polisi sıradaki ismin Geert Wilders olabileceğini düşündü ve tepki çeken siyasetçiye 24 saat koruma verdi.
El Kaide, Taliban ve DEAŞ gibi örgütlerin ölüm listesinde yer alan Wilders ve eşi, attıkları her adımda Hollanda polisiyle birlikte hareket ediyorlar. Öyle ki Wilders durumu, 'Tek başına karşıdan karşıya geçmenin nasıl bir his olduğunu hatırlayamıyorum. Bunu en kötü düşmanım için bile istemem.' sözleriyle özetliyor.
TÜRKİYE KARŞITLIĞI YÜZÜNDEN PARTİSİNDEN AYRILDI
2004 yılının Wilders için önemli olmasının tek nedeni Van Gogh cinayetinin ardından gelen polis koruması değildi. Van Gogh cinayetinin hemen öncesinde Wilders, ülkenin popüler merkez sağ partisinden ayrıldığını açıkladı.
Wilders'in istifa gerekçesi ise partisinin, Türkiye'nin AB üyeliğini destekler bir pozisyonda bulunmasıydı. Bu konuda partisiyle çok ciddi fikir ayrılıkları yaşadığını belirten Wilders istifa ederek, halen başında bulunduğu Özgürlükler Partisi'ni kurdu.
2008'de çektiği, terörist saldırılarla, Kur'an arasında bağlantılar kuran 'Fitna' isimli filmle uluslararası üne kavuşan Wilders, sonrasında Hollanda'da camileri kapatmak ve Kur'an'ı yasaklamak gibi vaatlerle seçmenlerin karşısına çıktı.
Hollanda Parlamentosu'nda uzun yıllardır görev yapan Wilders, Dünya genelinde esen yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı rüzgarlarını da arkasına alarak, 2017 seçimleri öncesinde Hollanda siyasetinin en popüler ismi oldu.
HOLLANDA SİYASETİNİ WILDERS Mİ YÖNLENDİRİYOR?
Hollanda, 2012 yılından bu yana başbakanlığını Mark Rutte'nin yaptığı azınlık hükümeti tarafından yönetiliyor. Rutte'nin Özgürlük ve Demokrasi Partisi ile merkez soldaki İşçi Partisi'nin koalisyon hükümetinin 2017 seçimlerinden çıkması mümkün görünmüyor.
İşçi Partisi'nin bir hayli güç kaybettiği seçimler öncesinde Başbakan Rutte, kendisine en güçlü rakip olarak Geert Wilders'i görüyor. Ve bu nedenle Wilders'in politikaları Rutte'yi seçim öncesinde biraz daha sağa doğru itiyor.
Türk bakanlara karşı takınılan tavır, ya da Rutte'nin geçtiğimiz haftalarda ülkedeki göçmenlere yönelik, 'Ya düzgün davranın ya da ülkeyi terk edin' şeklindeki sözleri, 2 dönemdir Hollanda'yı yöneten Rutte'nin Wilders çizgisine yaklaştığı yorumlarına neden oluyor.
WILDERS BAŞBAKAN OLABİLİR Mİ?
Seçimler öncesi en önemli tartışmaların mülteci akını ve güvenlik problemleri etrafında yaşandığı Hollanda'da son anketler Wilders'ın ciddi bir oranda oy alacağını gösteriyor.
Rutte'nin Özgürlük ve Demokrasi Partisi'nin yüzde 16'lık oy oranıyla seçimlerden birinci parti olarak çıkması beklenirken, Wilders'in Özgürlük Partisi yüzde 13'lük oranıyla ikinci sırada gözüküyor.
Ancak Hollanda'daki diğer parti liderleri, 'ülkenin temel değerlerine aykırı' buldukları Wilders ile koalisyon kurmayacaklarını açıkladıkları için ırkçı liderin başbakanlık koltuğuna oturması bir hayli zor gözüküyor.
Hollanda'nın kararlarını ırkçı lider Wilders belirledi
Hollanda'da ırkçı Geert Wilders başbakan olabilir mi?
Hollanda'da aşırı sağcı Özgürlükler Partisi'nin ırkçı lideri Geert Wilders'in popülaritesi bir hayli artmış görünüyor.