' E-muhtıra ' yla ilgili " elem , ıstırap ve endişeye kapıldığını " belirterek Milli Savunma Bakanlığı hakkında 1 TL ' lik tazminat davası açan Avukat Vuraldoğan , Genelkurmay bildirisinin " Sıradan vatandaşı üzecek , endişeye sevk edecek ve mutsuz olmasına yol açacak nitelikte " olduğunu belirtmişti .
Davayı görüşen Ankara 5 . İdare Mahkemesi ise " Söz konusu açıklama idari eylem niteliğinde bir basın açıklamasıdır " kararına varmıştı . Mahkeme , şikâyet dilekçesini Milli Savunma Bakanlığı ' na gönderdi . Dava açan Vuraldoğan ' ın Ankara Barosu Hukuk Müşavirliği görevine " Baromuz yönetiminin bilgisi ve onayı dışında Genelkurmay ' a izafeten Milli Savunma Bakanlığı ' na tazminat davası açması , davayı basına bildirmesi suretiyle reklam yasağına aykırı davranması ve bu suretle oluşan güven bunalımı nedeniyle " oy birliğiyle karar verilmişti .
Serbest avukat olarak Ankara Barosu ' na kayıtlı olan Vuraldoğan , Cihan Haber Ajansı ' na konuştu . Milli Savunma Bakanlığı ' nın 60 gün içinde açtığı davayla ilgili bir cevap vermediğini dile getiren Vuraldoğan , cevap gelmeyince kendisinin tekrar dava açması gerektiğini ancak bunu yapamadığını söyledi .
Yeniden dava açamamasını " Birincisi , üzerimde baskı çok fazlaydı . 10 tane soruşturmaya maruz kaldık . Bir avukat için yeterli ve ciddi bir baskıdır . İkinci sebebi de ülke artık normalleşmişti . " diyerek özetleyen Vuraldoğan , 27 Nisan sürecinin de soruşturulması gerektiğini vurguladı .
Muhtıra veya yapılan basın açıklamasının niteliği itibariyle hukuka aykırı olduğuna dikkat çeken Vuraldoğan , " Genelkurmay Başkanlığı ' nın böyle bir görevi yoktur . Varsa bir şikâyeti , kamuoyuyla değil Başbakan ile paylaşır ve görev sahasıyla ilgili konuları paylaşır . Muhtıranın içeriğinin çoğu Genelkurmay Başkanı ' nın görev sahası değil . Türkiye bir normalleşme sürecinde . Daha önce soruşturma konusu yapılması gerektiği halde çeşitli nedenlerle yapılamayan soruşturmalar şimdi soruşturma konusu yapılıyor . Sorumlular yargılanıyor , bu süreci olumlu değerlendiriyorum . Temennimiz ; bu sürecin bir şekilde engellenmemesi , ama soruşturmayı yürütenlerin de hukukun üstünlüğüne azami özen göstermesi . Aksi takdirde soruşturmaya zarar verirler . " dedi .
" ANKARA BAROSU , ÜZERİMDE MANEVİ BASKI VE KORKU OLUŞTURDU "
Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ' ın 27 Nisan bildirisiyle ilgili " Muhtıra değildi " açıklamasını değerlendiren Vuraldoğan , hukukta hâkimin bir açıklamaya , sözleşmeye tarafların verdiği ada bakmadığını , onun gerçek niteliğine baktığını hatırlattı .
28 ve 29 Nisan günkü gazetelere bakıldığında Türkiye ' nin en önde gelen köşe yazarlarının bunu bir muhtıra olarak değerlendirdiğini dile getiren Vuraldoğan , halkın da muhtıra olarak değerlendirdiğinin altını çizdi . " Açıklamanın gerçek niteliği muhtıradır . " diyen Vuraldoğan , " Ancak daha önceki muhtıraların verdiği sonucu vermeyince açıklamayı yapanlar kanımca arkasında duramamıştır . " diye konuştu .
Ankara Barosu yönetiminin üzerinde oluşturduğu manevi baskı ve korku nedeniyle ' 27 Nisan e-Muhtırası ' na karşı başlattığı yargı sürecini tamamlamaya cesaret edemediğini vurgulayan Vuraldoğan , 10 soruşturma dosyasında hak arama ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini , avukatın müvekkiline ve idareye karşı bağımsızlığı ilkesine zarar verildiğini belirtti .
Ceza Muhakemesi Kanunu ( CMK ) ' nda soruşturma süresine ilişkin kural olmamasına ve Ergenekon soruşturma evraklarının binlerce sayfayı bulmasına rağmen 8 aylık soruşturma süresini adil yargılanma ilkesine aykırı bulan Ankara Barosu Yönetim Kurulu ' nun Avukatlık Kanunu ' ndaki ' ivedilik ve azami bir yıllık ' kurala rağmen en fazla 10 sayfalık soruşturma dosyasında ifade alma dışında hiçbir delil toplama faaliyeti yapılmaksızın 26 ay 13 gün sonra karar verilmesini , verilen kararın 4 ay sonra tebliğ edilmesini ise hukuka uygun bulduğuna dikkat çeken Vuraldoğan , şöyle devam etti : " Ankara Barosu Yönetim Kurulu özel hukuk hükümlerine tabi azil ve avukat müvekkil ilişkisini , kamusal yetkisini ( soruşturma açma ) kullanarak çözmeye kalkmış ve korumakla , geliştirmekle yükümlü olduğu avukatlık mesleğine ciddi şekilde zarar vermiştir . Anılan soruşturma dosyalarında kamusal yetkiler hukuka aykırı bir şekilde kişisel uyuşmazlıklarını çözmekte araç olarak kullanılmıştır . Ankara Barosu yönetimini , ' 27 Nisan e-Muhtırası ' nın 3 . yılında özeleştiri yapmaya , Avukatlık Kanunu 76 . maddesi uyarınca , insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü koruma görevini yerine getirmeye davet ediyorum . "
" ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİYLE YARGININ HÂKİMİYET ALANI GENİŞLETİLİYOR "
Anayasa değişikliğiyle ilgili maddelere bakıldığında , maddelerin birçoğunun daha önceki anayasa kitaplarında , konferanslarda , metinlerde eleştiri konusu yapılan maddeler olduğunu dile getiren Kemal Vuraldoğan , Meclis gündeminde olan anayasa değişikliği tasarısının eksik ama yapılması gereken değişiklik olduğunu söyledi .
YAŞ kararları ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ( HSY ) kararlarının tamamının yargı yoluna açılması gerektiğini ifade eden Vuraldoğan , " Özellikle bir partinin kapatılmasına sebebiyet veren milletvekilinin , milletvekilliğinin düşmemesi çok olumlu bir gelişmedir . Kınama ve uyarma cezalarına yargı yolunun açılması çok önemli bir gelişmedir . Mevcut haliyle HSYK , hâkim ve savcıların tamamını temsil etmemektedir . Bir temsil sorunu vardır . Kararlarının yargı yoluna kapalı olması diğer bir eksikliktir . Eksikliğin biri tamamen , diğeri kısmen giderilmiştir . Bu yönüyle olumlu bir değişikliktir . " dedi .
Anayasa değişikliğine ilişkin yargı çevrelerinden gelen eleştirilere katılmadığını kaydeden Vuraldoğan , hukuk camiasında kişilerin önce saf belirleyip daha sonra görüşlerini paylaştıklarını belirtti .
Yüksek yargının bu konudaki açıklamalarına bir hukukçu olarak katılmadığını vurgulayan Vuraldoğan , sözlerini şöyle tamamladı : " Bu değişikliklerin yapılması sonrasında , yasamanın yargıyı vesayeti altına alması söz konusu olamaz . Yasama , mevcut değişikliklerle , kimi tasarruflara , yani idare kararlarına , yasama tasarruflarına yargı yolunu kapatmıyor . Aksine Meclis ' te yapılan değişikliklerle yargının hâkimiyet alanı genişletiliyor . Yargının daha önce hukuka aykırı olduğunu düşünse bile iptal edemeyeceği , incelemeyeceği kararlar yargı denetimine açılıyor . Ben bu konudaki açıklamaların doğru olmadığını düşünüyorum . Yapılan değişiklikler hukuk devletiyle , hukukun üstünlüğü ilkesiyle , kuvvetler ayrılığıyla da uyumludur . Bu konuda değerlendirme hatası vardır . "