Hukuk ve Hayat Derneği: Terör Bir Gazetecilik Faaliyeti Midir?

Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ)'nin Türkiye ile ilgili hazırladığı Ekim 2012 raporuna Hukuk ve Hayat Derneği'nden tepki geldi.

Hukuk ve Hayat Derneği Başkanı Avukat Mehmet Kasap, özellikle Adalet Bakanlığı'nın resmi rakamlara dayandırarak verdiği cevapların bile raporun ne kadar ön yargıyla hazırlandığının ispatı olduğunu söyledi.

"Terör örgütü üyesi olmak ve propagandası yapmak, size göre gazetecilik faaliyeti midir?" diye soran Kasap, CPJ'nin raporunun objektiflikten, doğruluktan ve tarafsızlıktan oldukça uzak olduğunu vurguladı. Yönlendirmelerle veya baskılarla yazıldığının açık olduğunu dile getiren Kasap, şöyle devam etti: "Türkiye'de basın özgürlüğü ile alakalı geçmişten gelen köklü sıkıntılar olduğu hepimizin kabul ettiği bir gerçektir. Ama bu gerçeği saptırarak, terör örgütü üyelerinin hapiste olmalarını, gazeteci kimliği arkasına sığındırmaya çalışmak, en azından hukuki değildir. Bir doktorun, bir avukatın, bir kamu görevlisinin suç işleme özgürlüğü olmadığı gibi, gazetecinin de suç işleme özgürlüğü yoktur. Eğer gazeteci de suç işliyorsa, yargı önüne çıkacak ve kendisine verilen cezayı çekecektir. Bu kural sadece Türkiye'de değil, hukuk devleti olma ilkesini benimsemiş bütün ülkelerde geçerlidir. Kanun önünde herkes gibi gazeteciler de eşittir." Rapora tepki gösteren Kasap, CPJ'ye şu soruları yöneltti:

"Adalet Bakanlığı'nın rapora verdiği cevapta geçen sayılar net bir şekilde ortadayken ve hapiste olan gazetecilerden bir çoğu gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklanmamışken, bu kadar ağır bir rapor yazmanın gerekçesi nedir? Dünyanın birçok ülkesi tarafından 'terör örgütü' olarak kabul edilen PKK ve üst yapısı olan KCK, sizin için bir parti ya da topluluk olarak mı kabul görmektedir? Gazetecilere gereksiz davaların açıldığı, boş yere adliye koridorlarında bekletildiği, kuşkusuz bizim de eleştirdiğimiz noktalardan biridir. Fakat Türkiye'deki basın özgürlüğü için 'kriz' ifadesini kullanmak ve bu konuda Türkiye'yi; Çin, İran ve Eritre gibi demokrasiden bir hayli uzak ülkelerden bile daha kötü durumda göstermek ne kadar gerçekçidir? Şimdilerde kapatılmış olan özel yetkili mahkemeler için kullandığınız 'çift taraflı yargı sistemi' ifadesi, Türkiye'deki belli bir kesimin dillerine pelesenk olmuş bir ifadedir. Acaba sadece bu kesimler tarafından mı yönlendiriliyorsunuz? Büyük bir ülke olan Türkiye ile ilgili bu kadar ağır bir rapor hazırlarken, sadece belirli bir kesimin görüşlerini almayı ve o görüşleri yansıtmayı ne kadar doğru buluyorsunuz? Geçen yıl yayınladığınız raporda sadece 8 gazetecinin gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklu olduğunu belirmiştiniz. Nasıl oldu da bu sayı bir yılda 76 gazeteciye yükseldi. Geçen yıl gazetecilik faaliyetlerinden tutuklu olarak kabul etmediğiniz gazeteciler, bu yıl yeniden gazeteciliğe nasıl terfi ettiler? Gazetecilik faaliyetinden dolayı hapiste olduğunu iddia ettiğiniz isimlerden Tuncay Özkan'ın AİHM'e yaptığı itirazda mahkemenin; 'suç işlediğine dair somut deliller var' gerekçesiyle reddettiğini neden görmezden geliyorsunuz. Mahkeme 'Ergenekon Terör Örgütü' varlığına inanırken, siz raporunuzda hangi saiklerle, 'Ergenekon Çetesinin varlığı hala ispatlanmadı' diyebiliyorsunuz?"
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile