İçişleri Bakanı Soylu Açıklaması (1)

'O bildirinin (FETÖ'nün 15 Temmuz'daki okuttuğu bildiri) sonunda, bir vaat vardı, neydi hatırlıyor musunuz? Yeni bir anayasa. Herkes unuttu. O bildiri, yeni bir anayasayı Türkiye'ye getirmeyi, bir talimatla orada millete deklare etmeyi, millete anlatmayı kendisine vazife edinmişti' 'Eğer bu darbe girişimi başarılı oysaydı, 1961 ve 1982 üzerine bir de 2016 yılında bir darbe anayasamız olacaktı ve bu anayasanın kodları ötekilerle aynı ama daha katı, daha milleti dışlayan, daha ülkemizin birlik ve beraberliğini dışlayan bir anlayışı ortaya koyacaktı. Yine tepemize birtakım kendi tayin ettikleri güya yargının mensuplarıymış gibi hakimler, yargıçlar, atanmışlar bekçi olarak dikilecekti' 'Tam 300 yıl yaşadığımız gerileme döneminden sonra Allahımıza hamdolsun ki 21'inci yüzyılın başından itibaren yükselme dönemi içerisine girdik. Bunu ben söylemiyorum, rakamlar söylüyor, 3 bin dolardan 11 bin dolara. Bunu ben söylemiyorum bölünmüş yollar, barajlar, Marmaray, Avrasya, şehir hastaneleri, 3. Boğaz Köprüsü, Osman Gazi söylüyor, insansız hava uçakları söylüyor, Altay tankları söylüyor. Bunu ben söylemiyorum, bu ülkede her seçimde istikrara oy veren bu anlayışın kendisi söylüyor'

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ), 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında okuttuğu bildiride yeni bir anayasa vaadi bulunduğunu belirterek, 'Herkes unuttu. O bildiri, yeni bir anayasayı Türkiye'ye getirmeyi, bir talimatla orada millete deklare etmeyi, millete anlatmayı kendisine vazife edinmişti. Eğer bu darbe girişimi başarılı oysaydı, 1961 ve 1982 üzerine bir de 2016 yılında bir darbe anayasamız olacaktı ve bu anayasanın kodları ötekilerle aynı ama daha katı, daha milleti dışlayan, daha ülkemizin birlik ve beraberliğini dışlayan bir anlayışı ortaya koyacaktı. Yine tepemize birtakım kendi tayin ettikleri güya yargının mensuplarıymış gibi hakimler, yargıçlar, atanmışlar bekçi olarak dikilecekti.' dedi.

Soylu, Akçaabat ilçesinde bir restoranda sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen Referandum İstişare Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, fırsatlarının yanında tehlikeleri ve zorlukları da bulunan medeniyet beşiği topraklar üzerinde yaşanıldığını vurguladı.

Türkiye'nin doğu sınırının, petrol ve doğalgaz üreticisi ülkelerin batısında ise ise bu enerji kaynaklarının müşterilerinin bulunduğunu belirten Soylu, iki taraf arasındaki sosyo ekonomik farklılıklara dikkati çekerek, 'İşin hem coğrafi hem de siyasi olarak tam ortasında da bin yıldır farklılıkları zenginlik kabul eden bir medeniyetin birikiminin sahibi olan Türkiye var.' diye konuştu.

Kişi başına düşen milli geliri ına milli geliri 2002’de 3 bin dolardan alıp, bugün 11 bin dolar seviyesine getirdiklerini dile getiren Soylu, enflasyonun düşürülmesi, IMF boyunduruğundan kurtulunması, altyapı, demokratikleşme gibi birçok alanlarda önemli mesafeler kat edildiğini istikrarın yakalandığını vurguladı. 15 Temmuz'deki FETÖ'nün darbe girişiminden sonra artık konuşulması gereken bir tek mesele olduğunu belirten Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Açık söylüyorum artık siyaset ağzındaki baklayı çıkarmalıdır. Türkiye artık sadece sineklerle uğraşmamalıdır, artık bataklığı da kurutmalıdır. Onun için güçlü ve zengin olmalı, ayaklarının üzerinde durmalıdır. Güzel ülkemiz, güzel milletimiz artık bir muhasebe yapmalıdır. Bir sistem sorgulaması yapmalıdır ve bu sorgulamayı rejim korkularını, rejimle korkutulmayı bir tarafa bırakarak yapmalıdır. Rejimden, Cumhuriyet'inden emin bir şekilde, bu güzel ülkenin ayağına vurulan prangaları tartışmalıdır. Türkiye, halkın oyuyla seçilmiş bir Başbakanı'nı ve iki Bakanı'nı asan darbecilerin yaptığı 1961 Anayasası'nın nasıl olup da özgürlükçü bir anayasa diye yutturulduğunu tartışmalıdır. Onun kurumlarını tartışmalıdır. 27 Mayıs'ı, kendi üzüntü gününü yıllarca kendisine bayram olarak kutlatanların aslında neyi murat ettiğini tartışmalıdır. Türkiye neden cuntacıların 10 ayda yaptığı 1982 Anayasası'ndan 35 yılda nasıl, niçin kurtulamadığını sorgulamalıdır. Türkiye neden her büyük yatırım hamlesi sonrasında bir şekilde siyasette yapılan gayrimeşru müdahalelerle karşı karşıya kalmayı sorgulamalıdır.'

Milletin 67 senedir, akıntıya karşı kürek çektiğini dile getiren Soylu, 1950'den beri demokrasi, ekonomi, birlik ve beraberlik alanında sağlanan bütün kazanımlarımız, her 10 yılda bir, bir çete iradesi tarafından gasp edildiğini, Adnan Menderes'in ve 2 Bakanı'nın idam edildiğini, 'Güya geleceği planladılar, sanki bu milletle alay eder gibi adına 'özgürlükçü anayasa' dedikleri 61 Anayasası'nı başımıza bekçi gibi diktiler ve her 10 yılda bir, bir ülkeyi bu sistemle anlattıklarımla şokladılar. 71 muhtırası, ondan sonra bir annenin iki evladını birbirine sağcı, solcu diye pusu kurup öldürdüğü bir ortamı oluşturdular. 'Biz darbenin olgunlaşmasını bekledik' diyebilecek kadar, 1980 darbesini iyi hatırlayın, Kenan Evren, 'Niye bu işe son vermediniz, niye kardeş kavgasını bırakmadınız' deyince, dedi ki 'Biz darbenin olgunlaşmasını bekledik.' Yani evlatlar ölecek, anneler üzülecek ve onlar evlatlarına ağıt yakacaklar ve onlar darbe gerçekleştirecek ve darbe yapacaklar. Bu kadar karanlık bir anlayışın sahipleri, akan kan istedikleri olgunluğa gelince 1980 ihtilalini yaptılar. Bu sefer, kendilerinden önce yapılan ayarı beğenmediler, biraz daha kıstılar, 82 Anayasası'nı yaptılar. Sonra 28 Şubat'ta bir şok daha verdiler. Bu sefer anayasa yazmadılar ama yine de bir bekçi tayin etmeyi ihmal etmediler. Ahmet Necdet Sezer'i tepeden inme cumhurbaşkanı olarak tayin ettiler, eline de bir parola verdiler ve dediler ki '28 Şubat tam bin yıl sürecek'. Bu hikaye o kadar uzun ki bunun 27 Nisan'ı var, 367'si var, 17-25 Aralık'ı var. Ben size sadece bu zincirin son halkasında belki gözden kaçan bir detayı ifade etmek istiyorum.'

- '2016 yılında bir darbe anayasamız olacaktı'

Soylu, 15 Temmuz'daki FETÖ'nün darbe girişimi sırasında okunan bildiriye işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

'O bildirinin sonunda, dikkat edin bir vaat vardı, neydi hatırlıyor musunuz? Yeni bir anayasa. Herkes unuttu. O bildiri, yeni bir anayasayı Türkiye'ye getirmeyi, bir talimatla orada millete deklare etmeyi, millete anlatmayı kendisine vazife edinmişti. Eğer bu darbe girişimi başarılı oysaydı, 1961 ve 1982 üzerine bir de 2016 yılında bir darbe anayasamız olacaktı ve bu anayasanın kodları ötekilerle aynı ama daha katı, daha milleti dışlayan, daha ülkemizin birlik ve beraberliğini dışlayan bir anlayışı ortaya koyacaktı. Yine tepemize birtakım kendi tayin ettikleri güya yargının mensuplarıymış gibi hakimler, yargıçlar, atanmışlar bekçi olarak dikilecekti. Yine birileri bize 'Sen iktidar olabilirsin ama asla muktedir olamazsın' diyecekti. Yine birileri bu ülkenin servetini, ekonomisini bir yerlere peşkeş çekip faizlerini bir gecede yüzde binlere, yüzde bin 600'lere taşıyacaktı. Bizi yine IMF'ye teslim edeceklerdi ve en önemlisi 2002'den beri sessiz devrim olarak nitelendirilen bu ülkenin birliğini, kardeşliğini tesis etmeye yönelik atılan bütün adımlar ama bütün adımlar bu karanlık iradeyle uçup gidecek, kardeş kavgası, bu ülkede bir vesayet politikası olarak her zaman sahaya sürülecekti.' diye konuştu.

Türkiye'nin anayasal deneyiminin, kurucu anayasası hariç tamamen suni olduğunu ve birilerinin 15 Temmuz'da bunu sürdürmek istediğini dile getiren Soylu, 'Bu anayasayı gerçekleştirmek isteyenler, bu anayasayı ortaya koymak isteyenler, bu anayasayı Türkiye'de uygulamak isteyenler bir tek şeyi gerçekleştirmişlerdir. Bu ülkede eğer Menderes kaza ile başbakan olursa onun başbakanlığını kısıtlamak, bu millete hizmet etmesini engellemek. Özal'ı başbakan yapmak istemediler ama kaza ile başbakan olursa onun ayağını prangalamak, onun hareket kabiliyetini sağlamamak istediler. Eğer kaza ile bu ülkede Erbakan başbakan olursa eğer kaza ile bu ülkede, bu ülkenin sevgilisi Recep Tayyip Erdoğan başbakan olursa cumhurbaşkanı olursa ona hareket kabiliyeti sağlamamak istediler. Yapmak istedikleri buydu, koydukları kurallar buydu.' dedi.

Soylu, artık arkalarına dönmekten yorulduklarını, istikametlerine, hedeflerine bakmak istediklerini vurgulayarak, '10 yılda bir bu millete diyorlar ki 'Biz bu ülkeyi size idare ettirmeyeceğiz, biz bu ülkeyi size yönettirmeyeceğiz.' Bunu diyenler kim? 61 Anayasası'nı yazanlar, bize uymayan bir elbiseyi bize biçmeye çalışanlar. Millet de her seçimde onlara bir şey söylüyor, 'Siz 10 yılda bir silahlarınızla entrikalarınızla uluslararası kuruluşların uşağı olarak bu ülkede darbe yapıyorsunuz, biz de her seçimde milli iradeyi sandıklarda patlatıyoruz, size böyle meydan okuyoruz.' diye konuştu.

- 'Patron siz değilsiniz, patron millettir, millettir, millettir'

'Her gün patronumuzu değiştiriyorlar, 'Sizin patronunuz milli irade değil. diyorlar' ifadesini kullanan Soylu, bir gün Anayasa Mahkemesi, bir gün Yargıtay, bir gün Danıştay, bir gün IMF'nin, bir gün medya sahiplerinin patron yapıldığını söyledi. Soylu, 'Biz de haykırıyoruz, patron siz değilsiniz, patron millettir, millettir, millettir.' dedi.

Sivil toplum örgütlerinin de bu zihniyet tarafından istenmediğini ifade eden Soylu, 'Bu ülkede kendi egemenlikleri dışında hiçbir kişinin, hiçbir anlayışın söz söylemesini istemiyorlar eğer kendilerine aitse, kendileri ile alakalıysa, kendi sözlerini tutuyorlarsa onu kendi yanlarında alıp bize karşı istedikleri gibi kullanıyorlar, istedikleri gibi değerlendiriyorlar.' ifadesini kullandı.

Soylu, Türkiye'nin birçok badireden ve sıkıntıdan geçtiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

'Artık bunlarla uğraşmaktan yorulduk. Etrafımızdaki coğrafya şu anda bir taraftan Irak, bir taraftan Suriye, bir taraftan Mısır, Libya, Tunus, Yemen hemen hemen her biri bir ateş çemberi. Avrupa şu anda ne yapacağını bilemiyor. Bir taraftan ortak anayasa oluşturamadı, bir taraftan ortak para birimi oluşturamadı, bir taraftan İngiltere Avrupa'dan çıktı, 'Ne haliniz varsa görün.' dedi. Ne yöne gidecekleri belli değil. Amerika kendisine yeni bir parola çizmeye çalışıyor. Biz ise tam 300 yıl yaşadığımız gerileme döneminden sonra Allahımıza hamdolsun ki 21'inci yüzyılın başından itibaren yükselme dönemi içerisine girdik. Bunu ben söylemiyorum, rakamlar söylüyor, 3 bin dolardan 11 bin dolara. Bunu ben söylemiyorum bölünmüş yollar, barajlar, Marmaray, Avrasya, şehir hastaneleri, 3. Boğaz Köprüsü, Osman Gazi söylüyor, insansız hava uçakları söylüyor, Altay tankları söylüyor. Bunu ben söylemiyorum, bu ülkede her seçimde istikrara oy veren bu anlayışın kendisi söylüyor. Size şu soruyu sormak istiyorum? Her zaman ayağımıza çelme takmak istiyorlar, bunu görüyoruz, ne kadar birikimimiz varsa onu bir anda yok etmek, tarumar etmek, bizi yine muhtaç etmek istiyorlar. Biz bunun farkındayız ama bugün tam zamanıdır. Avrupa'nın rotasını kaybettiği, etrafımızdaki coğrafyanın ayakta durmakta zorlandığı ama bizim bugün ayakta durduğumuz zaman dilimi içerisinde bugün tam rotasıdır. Birinci sıçramayı gerçekleştirdik, şimdi ikinci sıçrama zamanıdır.'

(Sürecek)

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile