Hayatta kalabilmek için tam anlamıyla zamana karşı yarış gerektiren inme, kalp hastalıkları ve kanserden sonra dünyada üçüncü sırada yer alan ölüm nedeni ve ayrıca dünyada ilk sırada yer alan sakatlık nedenleri arasında da yer alıyor. Acıbadem Kayseri Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Hatice Köse Özlece, inmenin anlaşılması, farkındalığın artması, inmede önlenebilen risk faktörlerinin bilinerek tedbir alınması yani hastalığın oluşmadan önlenmesinin birincil hedef olduğunu söyledi.
Özelce; "Beyin, metabolik ihtiyacı yüksek bir organ. İnsan beyni metabolik ihtiyacını karşılayacak olan enerjiyi diğer organlardan farklı olarak sadece glikozdan elde ediyor. Glikoz ve gerekli oksijen ise beyin kan akımı ile düzenleniyor. Dolayısıyla beyne giden kan miktarındaki azalma, beyin hücrelerinde hızla ölüme yol açıyor. Öyle ki beyin hücrelerinin kansızlığa yani oksijensizliğe dayanma süreleri yalnızca 4-5 dakika ile sınırlı kalıyor. Bu süre sonucunda hücrelerde hasar oluşmaya başlıyor. Eğer beyin kan akımı kritik düzeylerin altına düşerse geriye dönüşümsüz hücre hasarları gelişiyor ve kalıcı sakatlıklar meydana gelebiliyor. Beyin damarlarında ani gelişen tıkanıklık veya kanama sonrası ortaya çıkan inme de bu nedenle son derece önem taşıyor" ifadelerini kullandı.
"İnmelerin yüzde 80’inde neden damar tıkanıklığı"
Tüm inmelerin yaklaşık yüzde 80’isini damar tıkanıklığı nedeni ile meydana gelen tıkayıcı (iskemik) inme, yaklaşık yüzde 20’sinide beyin damarlarının yırtılması ile oluşan kanayıcı (hemorajik) inmelerin oluşturduğunu kaydeden Özlece; "İskemik (tıkayıcı) inme gelişiminde en sık iki mekanizma suçlanıyor. Bunlardan birincisi ateroskleroz (damar sertliği). Yani beyne kan taşıyan büyük damarların kötü beslenme başta olmak üzere bazı nedenler ile plaklarla tıkanması. Tıpkı kalp krizlerinde oluşan damar tıkanıklığı gibi damarlar özellikle kolesterol plakları ile zaman içinde daralıyor ve tıkanıyor. Ya da bu plaklardan kopan küçük parçalar daha ileride ince damarları tıkayabiliyor. Bunun sonucunda ilk saniyelerde kişide hangi beyin bölgesi etkilendi ise oraya yönelik bulgular ortaya çıkıyor. Örneğin, konuşma merkezine giden kan miktarı azaldı ise hasta peltek konuşmaya başlayabiliyor. Bazı ciddi durumlarda hasta konuşamaz veya konuşulanı anlamaz noktasına geliyor. Kol ve bacak kaslarının yönetildiği beyin bölgeleri etkilenirse bu alanlarda kas gücü kaybı yani felç tablosu gelişebiliyor. Bazen de birkaç bulgu birlikte görülebiliyor. Kalp kaynaklı emboli (pıhtı) atma durumunda ise, kalpte oluşan ritim bozuklukları veya kalp kapağı hastalıkları nedeni ile küçük pıhtılar beyin damarlarını tıkayabiliyor. Beyin kanamalarında ise ya yapısal bir damar hastalığı veya sonradan damarların yıpranması ile kanama meydana geliyor" diye konuştu.
İnmenin risk faktörlerinin kontrol altına alındığında önlenebildiğinin altını çizen Özelce konuşmasını şu şekilde sürdürdü;
"Tedavi yönetimleri tamamen farklı olmakla beraber hastalık oluşmadan önlemek her ikisi içinde oldukça önem taşıyor. Yaş, cinsiyet, ırk, aile öyküsü gibi değiştirilemeyen risk faktörlerine müdahale etmek mümkün olmasa da farkında olup tedbir almak gerekiyor. Özellikle inme açısından yaşın önemli bir risk faktörü olduğunu söyleyen Dr. Hatice Özlece, 55 yaşından sonra her yılinme riskinin iki kat arttığına dikkat çekiyor. Ayrıca, erkekler de inme geçirme açsından kadınlara göre daha yüksek risk altında bulunuyor. Bir kez inme geçiren kişiler için de inmenin tekrarlama ihtimali artıyor. Hipertansiyon: Hipertansiyon damar sertleşmesini kolaylaştırarak inme riskini 2-3 kat kadar artırıyor. Özellikle beyin kanamalarında önemli bir risk faktörü olan tansiyon kontrolü için tuz alımının kısıtlanması ve yeteri miktarda su tüketimi önem taşıyor. İnme riskini 2-6 kat kadar artırdığı bilinen diyabeti kontrol altına almak inme riskini de düşürüyor. Gerek tedavi, gerekse yaşam tarzı değişikliği ile kan şekerini kontrol altında tutmak mümkün olabiliyor. Özellikle LDL ve trigiserid seviyelerinde yükseklik inme riskini artıran önemli bir etken. Sağlıklı yağlar (zeytinyağı, balık yağı) ile beslenme hem kan yağlarının düzenlenmesi, kilo kontrolü hemde damar sertliğinin önlenmesinde hem de inme riskinde önem taşıyor. Günde 20 ve daha çok sigara içenlerde risk 2-4 kat artıyor. Dolayısıyla sigara kullanımının kesilmesi genel vücut sağlığını korumada önemli olduğu gibi beyin damarlarının korunmasında da ciddi önem taşıyor. Özellikle karın bölgesinde yağlanma ile giden abdominal obezite inme ve diğer damar hastalıkları için major risk faktörü olarak kabul ediliyor. Önlem olarak mutlaka sağlıklı kiloya ulaşılması, korunması gerekiyor. Bu noktada kalbi koruyucu sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz yapmak da fayda sağlıyor. Fazla miktarda tüketilen alkol inme riskini artırdığı biliniyor. Bu nedenle inme riskini azaltmanın bir başka önemli adımını alkolden uzak durulması önem taşıyor. Tüm tedbirlere rağmen hastalık oluşmuşsa, akut dönem tedavi oldukça önem taşıyor. Bu nedenle şikayetler oluşur oluşmaz hemen en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak gerekiyor."
Dr. Hatice Özlece, özellikle, inmelerin yüzde 80’ini oluşturan tıkayıcı inmelerde bulgular oluştuktan sonraki ilk 4,5 saatlik dilimin kritik dönem olduğunu hatırlatarak; "Bu saatler içinde başvuran uygun hastalara damariçi trombolitik (pıhtı eritici tedavi) uygulanabiliyor. Damariçi trombolitik tedavinin başarısı oldukça yüksektir ve hastalar sakat kalmadan günlük hayatlarına devam edebiliyor. Damar içi trombolitik tedaviye uygun olmayan hastalarda ilk 6 saatlik dilimde damar içi pıhtı alma (iv trombektomi) işlemi yapılabiliyor. İlk 6 saatte başvurmayan hastalarda ise yalnızca hayati tehlikeyi atlatmaya yönelik tedaviler ve gelişebilecek bir sonraki inmeden koruyucu tedaviler uygulanabiliyor” dedi.
İnmede İlk 4,5 Saat Çok Önemli
Acıbadem Kayseri Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Hatice Köse Özlece, nedenine göre tedavi yönetimleri tamamen farklı olmakla beraber inme hastalığı oluşmadan önlemenin hayatı önem taşıdığına dikkat çekti.