KKKA, Kuş Gribi, Domuz Gribi'nden sonra Türkiye şimdi de Batı Nil gribi enfeksiyonu tehlikesi altında bulunuyor. Yunanistan'da 18 kişinin ölümüne yol açan Batı Nil virüsü, Türkiye'de ise 3 kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştu. Özellikle sivrisinek popülasyonunun aktif olduğu sıcak havalarda ortaya çıkan hastalığın aşısı bulunmuyor. Virüsün bulaştığı kişilerde hastalık, hiçbir belirti ve bulgu vermeden geçiyor. Yaşlılar, çocuklar, hamileler ve HIV/AIDS hastaları gibi bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde Batı Nil virüsü çok ciddi olabiliyor ve beyin iltihaplanmasına ya da beyni ve omuriliği çevreleyen zarlarda iltihaplanmaya yol açabiliyor. Virüse yakalananların yaklaşık yüzde 1'inden daha azında, şiddetli hastalık görülüyor ve az sayıda vakada Batı Nil virüsü ölümcül olabiliyor.
Son yıllarda dünya genelinde görülen ve Türkiye'de de ölümcül vakalara neden olan virüslerle ilgili araştırmalar yapan OMÜ Veteriner Fakültesi Viroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç Dr. Zafer Yazıcı, özellikle Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Asya, Afrika, Orta-Doğu, Balkanlar, Doğu ve Güney-Avrupa'da insanlar, atlar, köpekler ve kanatlı hayvanlarda ölümlerle sonuçlanan Batı Nil Virüsü'nün özellikleri ve etkileri hakkında bilgi verdi. Virüsün ilk kez 1937 yılında Orta Afrika ülkelerinden Uganda'nın Nil Nehri'nin batı kısımlarında bir kadında tespit edildiğini hatırlatan Doç Dr. Yazıcı, virüsün esas kaynağının vahşi kuşlar ve böcekler olduğunu söyledi.
Batı Nil Virüsü'nün Amerika, Asya, Afrika ve Avrupa'da, özellikle Akdeniz'e sınırı olan ülkelerde insanlar, köpekler, atlar ve kuşlar gibi çeşitli hayvanlardaki ateşli hastalıkların ölümlerin nedenleri arasında olduğunu ifade eden Doç Dr. Zafer Yazıcı, "Virüs, doğal vektör olarak sivrisinek, kene gibi böcekler ile kanatlı hayvanları kullanır. Genel olarak Cu/ex, Aedes cinsi sivrisineklerle yabani ve evcil kuşlar arasındaki sirkülasyon virüsün yayılmasını artırmaktadır. Virüsün hedef canlı gurubunda insanlar başta olmak üzere özellikle atlar, köpekler, vahşi ve evcil kanatlı hayvanlar, koyunlar, develer ile deney hayvanları yer almaktadır. Virüs insanlara özellikle bu cins sivrisineklerin ısırması ile bulaşır. Keneler kanlarında bu virüsü taşıyan kuşlardan beslenirse onlara da bulaşır. Yapılan çalışmalar özellikle kuru ve sıcak yaz mevsiminde insanlarda ve atlarda infeksiyonun arttığını doğrulamaktadır.'' dedi.
Virüsün sinir sistemine ulaştığı devrede hücrelerde fonksiyon bozukluğu, erimeye, dokularda yangıya neden olduğunu bildiren Doç Dr. Yazıcı, "Hastalık, birçok olguda hafif şiddetle seyreder. Baş ağrısı, ateş, vücutta ağrı, deride kızarıklıklar şeklinde görülmektedir. Daha şiddetli olgularda baş ağrısı ile birlikte görülen yüksek ateş, vücut kaslarında zayıflık, boyunu dik tutamama, uyuşukluk, zihinsel karışıklık, koma, kas titremeleri şekillenir. Bilinen bir tedavisi yoktur. Korunmak için kenelerin beslenmelerini destekleyen yerler yok edilmeli, pencere ve kapılar sivrisineklerin geçişine engel olacak sinekliklerle kaplanmalı, uzun kollu giysiler ve pantolonlar tercih edilmeli, haşere kovucular kullanılmalıdır. Sinir sisteminde virüs görülen at, köpek ve kanatlı hayvanlar saptanmalı, veteriner hekimler ve halk sağlığı laboratuvarında çalışan personel bilgilendirilmelidir.'' ifadelerini kullandı.
