'İnsanlık Tarihinin Kadim Bilgilerine İadeiitibar'

KADEM Başkan Yardımcısı Bayraktar: 'Razi, Zahrawi, Hipokrat, Galen, İbni Sina, İbni Baytar ve niceleri bu coğrafyada, tüm insanlığa hizmet eden, etkileri günümüze kadar ulaşan buluşlara imza attı ancak maalesef elimizdeki hazineden yeteri kadar istifade edemiyoruz. Umuyorum Avrupa'dakinin bir benzeri olarak İslam İşbirliği Teşkilatı çatısı altında da bu tedavilerin yaygınlaşmasını sağlayacak geniş ölçekli araştırma ve analiz çalışmaları yürütülür' 'Geleneksel ve tamamlayıcı tıp alanında atılan adımlar, ilkel olana dönmek değil, insanlık tarihinin kadim bilgilerine iadeiitibarda bulunmaktır. Zira geleneksel tıp insanlığın ortak birikimidir'

Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, "Razi, Zahrawi, Hipokrat, Galen, İbn-i Sina, İbn-i Baytar ve niceleri bu coğrafyada, tüm insanlığa hizmet eden, etkileri günümüze kadar ulaşan buluşlara imza attı ancak maalesef elimizdeki hazineden yeteri kadar istifade edemiyoruz." dedi.

Bayraktar, İstanbul'da düzenlenen "Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıbbın Sağlık Sistemlerine ve Sağlık Hizmetlerine Entegrasyonu Çalıştayı"na katıldı.

İslam İşbirliği Teşkilatı Sağlık Stratejisi Eylem Programı kapsamında, üye ülke temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen programda konuşan Bayraktar, modern tıbbın, 200 yıllık geçmişinde sağlığın iyileştirilmesi adına kayda değer gelişmelere öncülük ettiğini söyledi.

Teknolojik ilerlemelerin, eskiden hayal bile edilemeyecek teşhis ve tedavi yöntemlerini mümkün kıldığını belirten Bayraktar, "Modern insan, eski çağ insanlarına göre, kendini hemen her alanda en ileride görür. Halbuki birçok alanda olduğu gibi tıpta da eski dönemlerin çok kıymetli birikiminin bir kısmı bizlere ulaşamadı ve biz o boşlukları tam olarak dolduramadık. Tıp dediğimiz şeyin eski çağlarda da var olduğunu, bugünkü tıp anlayışımızın tıbbın tamamını temsil edemeyeceğini görmek zorundayız." diye konuştu.

Modern tıbbın, geleneksel olanla zayıf yönlerini "tamamlayacak" şekilde sentezlenmesinin, insan sağlığı için kritik bir hizmet olacağını dile getiren Bayraktar, bunun gerçekleşmesinin ancak iyi tasarlanan sağlık politikalarıyla mümkün olabileceğine dikkati çekti.

Toplantının bu noktada etkili insiyatiflere vesile olmasını dileyen Bayraktar, Dünya Sağlık Örgütünce, 2002'de yayınlanan Geleneksel Tıp Strateji Planlaması Raporu'nda, geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının standardize edilerek sağlık sistemine katılmasının önerildiğini hatırlattı.

Bayraktar, tavsiyenin gerekçesinin sağlıklı yaşam becerilerinin geliştirilmesi, kronik hastalıkların tedavisi ve sağlık harcamalarının azaltılması olduğunu söyledi.

Bu bağlamda Türkiye'de altyapı çalışmalarının 2010'da başladığını ve bugünkü noktaya ulaştığını belirten Bayraktar, günümüzde Türkiye'de örnek gösterilen kapsamlı mevzuat, 38 uygulama ve araştırma merkezi ile çeşitli uygulamalarda uzmanlık sertifikasına sahip 1500 hekim bulunduğunu kaydetti.

- "Halkın yüzde 60'ı faydalanıyor"

Araştırmaların, halkın yüzde 60'ının geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının en az birinden faydalandığını gösterdiğini hatırlatan Bayraktar, "Dünya Sağlık Örgütü'nün çağrısı ile Avrupa'da başlatılan, 1,5 milyon avro bütçeyle 3 yıl süren CAMbrella araştırması, Avrupa ülkelerinin geleneksel ve tamamlayıcı tıp alanında sahip olduğu birikimi analiz etmek ve buna uygun stratejiler geliştirmek konusunda oldukça faydalı oldu." dedi.

Avrupa halklarının geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarına yönelmesinin farklı nedenleri bulunduğunu dile getiren Bayraktar, modern tıbbın, bazı hastalıkların tedavisinde yetersiz kaldığına inanılması, insan doğasına uygun daha az müdahaleci uygulamaların tercih edilmesi ve bireylerin kişisel sağlık konusunda daha fazla sorumluluk almasının bu nedenlerden bazıları olduğunu aktardı.

- "Elimizdeki hazineden yeteri kadar istifade edemiyoruz"

Bayraktar, İslam İşbirliği Teşkilatı ülkelerinin, geleneksel ve tamamlayıcı tıp alanında eşsiz ve köklü birikime sahip olduğunu belirtti.

Tıp ve bilimin, 8'inci ve 16'ncı yüzyıllar arasında İslam coğrafyasında, topraklarda altın çağını yaşadığını hatırlatan Bayraktar, şöyle konuştu:

"Razi, Zahrawi, Hipokrat, Galen, İbn-i Sina, İbn-i Baytar ve niceleri bu coğrafyada tüm insanlığa hizmet eden, etkileri günümüze kadar ulaşan buluşlara imza attı ancak maalesef elimizdeki hazineden yeteri kadar istifade edemiyoruz. Umuyorum Avrupa'dakinin bir benzeri olarak İslam İşbirliği Teşkilatı çatısı altında da bu tedavilerin yaygınlaşmasını sağlayacak geniş ölçekli araştırma ve analiz çalışmaları yürütülür. Bizim coğrafyamızda bu tedavilerin geliştirilmesinin ne tür kazanımlar sağlayacağını tartışmamız gerektiğini düşünüyorum. İslam İşbirliği Teşkilatı 2014-2023 Sağlık Stratejisi Eylem Planı'nda 'sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi' başlığının koordinatörlüğünü üstlenen ülkemizin, bu minvalde çalışmalara öncülük edeceğine inanıyorum."

Sürdürülebilir sağlık politikalarının odak noktasının, sağlık masraflarının kontrol altında tutulması olduğunu söyleyen Bayraktar, bunun toplum sağlığının geliştirilmesini, koruyucu önlemlerin arttırılmasını ve hastalık tedavisinde daha az maliyetli uygulamaların tercih edilmesini zorunlu kıldığına dikkati çekti.

- "Dünyada sağlık harcamalarının yüzde 40'ı ilaç tüketimine ayrılıyor"

Sağlık harcamalarındaki artışın yalnızca az gelişmiş toplumların değil küresel ölçekte tüm ulusların sorunu olduğunu vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti:

"Tam da bu noktada daha basit, daha erişilebilir ve daha ucuz olan geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının önemi anlaşılmaktadır. Bu uygulamaların ekonomik açıdan ve sağlık açısından ne anlama geldiğini şu örnek ile anlamak mümkün; dünyada sağlık harcamalarının yüzde 40'ı ilaç tüketimine ayrılıyor. En çok tüketilen ilaçların başında ise antibiyotik ve ağrı kesiciler geliyor. Antibiyotikler doğru zamanda kullanıldığında hayat kurtaran ilaçlar ancak fazla kullanımının sağlık üzerinde ve hastalıkların direnç kazanmasında olumsuz etkileri olduğu biliniyor. Ağrı kesiciler ise çok nadir başvurulması gereken, tedavi edici değil semptom yöneten ilaçlardır, üstelik uzun süreli kullanımda ciddi yan etkilere sahipler. Yapılan araştırmalar birçok vakada yan etkilerin, ilacın faydasını aştığını, ayrıca sağlık ekonomisine ciddi ölçüde yük getirdiğini gösteriyor."

"Sağlıklı olmak, Müslüman olarak bizlerin, emanet olan bedenimize karşı sorumluluğudur" diyen Bayraktar, Hazreti Muhammed'in önerilerinden oluşan Tıbbı Nebevi'nin de bu amaca hizmet ettiğini dile getirdi.

Bayraktar, peygamber tıbbının esasının, fıtrata uygun yaşam becerisini kazanarak hastalıklardan korunma ilkesine dayandığını, hastalık kaçınılmaz olduğunda en basit yöntemlerle tedaviye başvurulduğunu belirtti.

- "Geleneksel en az modern kadar değerli"

Her konuda adil olan İslam anlayışının, şifaya erişim yollarını da adil bir zeminde sunduğunu söyleyen Bayraktar, hadis kaynaklarına göre şifanın bazen bal ile tedavide, bitkilerde, oruçta veya hacamatta hatta bazen yalnızca sabırda olduğunu aktardı.

Gelenekselin, en az modern kadar değerli olduğunu belirten Bayraktar, "Geleneksel ve tamamlayıcı tıp alanında atılan adımlar, ilkel olana dönmek değil, insanlık tarihinin kadim bilgilerine iadeiitibarda bulunmaktır. Zira geleneksel tıp insanlığın ortak birikimidir. Her şeyin hızla tükendiği bir dünyada, yaratılana ve fıtrata hürmeti temel alan bu köklü birikimler, geleceğin tasarımında önemli bir rol üstlenecektir." ifadelerini kullandı.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile