İsedak 29. Toplantısı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Suriye'deki iç savaşın, bir milletin kendi kendini tüketmesine yol açtığını belirterek, "Çatışma ortasında nefretle yetişen nesiller şimdiden gelecekteki çatışmaların tarafı haline getirilmekte ve kısır bir döngünün parçası olmaktadırlar. Bu tür sorunların çözümü için üye ülkelerimize daha fazla sorumluluk düşmektedir" dedi.


Hilton Convention Center'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi'nin 29. Bakanlar Toplantısı'nın açılışında konuşan Gül, dost ve kardeş ülkelerin temsilcilerini toplantı vesilesiyle ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduğunu söyledi.

Gül, toplantıda, İİT'nin gözlemci ülkelerinden Orta Afrika Cumhuriyeti Başbakanı Nicolas Tiangaye ile KKTC Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş'ın da yer aldığını ifade etti.

Kuruluşundan bu yana üye ülkeler arasındaki dayanışma, kardeşlik ve işbirliğinin pekiştirilmesine önemli katkılarda bulunan İSEDAK'ın günümüzde de aynı işlevini sürdürdüğünü belirten Gül, yapılacak görüşmelerin işbirliğinin ilerletilmesinde yeni ufuklar açacağına inandığını kaydetti.

Gül, dünyanın siyasi ve ekonomik çalkantıların sürdüğü zor bir dönemden geçtiğini, İslam aleminin bu zorluklardan etkilendiğini ifade ederek, "Bir yandan küresel ekonomik krizin beraberinde getirdiği durgunluk, işsizlik ve yoksulluk gibi sorunlarla karşı karşıyayız. Kriz, zengin ile fakir arasındaki makasın giderek açılmasına yol açmaktadır. Bunun toplumsal etkileriyle baş etmek zorundayız. Diğer yandan İslam aleminin bir kısmı alevler içindedir ve her gün yüreklerimizi dağlayan görüntülerle karşı karşıyayız" diye konuştu.

Tarhan'da 2003'te düzenlenen İİT toplantısında belirttiği gibi, kronikleşen iyi yönetişim, adalet ve özgürlük açığının İslam alemindeki bazı rejimlerin sonunu getirdiğini, bazılarının da çatırdamasına yol açtığını dile getiren Gül, kardeş ülke halklarının bir bölümünde iç çatışma ve çekişmelerin tüm şiddetiyle sürdüğünü kaydetti.

- "Sorunlara işbirliği ve ortaklık ruhuyla elbirliğiyle çözüm aramalıyız"

Cumhurbaşkanı Gül, Suriye'deki iş savaşa değinerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Suriye'deki iç savaş, bir milletin kendi kendini tüketmesine yol açmaktadır. Yaklaşık 3 yıldan bu yana devam eden iç savaşın sonucunda 100 binden fazla insan hayatını kaybetmiştir. Milyonlarca insan evlerini, yurtlarını, yakınlarını terk ederek komşu ülkelere göç etmiştir. Tüm bu gelişmeleri hüzünle, yüreklerimiz burkularak takip etmekteyiz. Çatışma ortasında nefretle yetişen nesiller şimdiden gelecekteki çatışmaların tarafı haline getirilmekte ve kısır bir döngünün parçası olmaktadırlar. Bu tür sorunların çözümü için üye ülkelerimize daha fazla sorumluluk düşmektedir. Şayet İslam alemini ilgilendiren sorunlara biz çözüm arayıp getiremezsek başkaları kendi çözümlerini dayatacaktır. Evimizi düzene koymak, herkesten önce bizim sorumluluğumuzdur. Yangın evimizdeyse, komşumuzdaysa, söndürmek herkesten önce bizim meselemizdir. Aksi halde yaşanacakların maliyeti, hepimiz için çok büyük olacaktır. Bu yüzden, tüm üye ülkeleri 'bizim sorunlarımıza', 'bize ait çözümler' getirilmesi için çabalarını arttırmaya davet ediyorum.

Sorunların devamı, İslam dünyasının tekamülü bakımından büyük önem taşıyan tabii ve beşeri kaynaklarımızdan layıkıyla istifade edilmesini de zorlaştırmaktadır. Süregiden istikrarsızlık ve belirsizlik ortamı, iktisadi ve ticari gelişmemizin önündeki temel engellerden biridir. Küreselleşmenin çok ileri boyutlara ulaştığı bir devirde, bu tür sorunlara işbirliği ve ortaklık ruhuyla elbirliğiyle çözüm aramalıyız."

- "İSEDAK'ın önemi arttı"

Cumhurbaşkanı Gül, başkanlığını yürüttüğü İSEDAK'ın öneminin, bu şartlar altında bir kat daha arttığına inandığını vurgulayarak, İSEDAK'ın, hiç şüphesiz, son dönemde karşılaşılan ekonomik ve sosyal sıkıntıların aşılmasına yardımcı olacak enstrümanların geliştirileceği en doğru adres olduğunu kaydetti.

Bu yöndeki çalışmaları kamu kuruluşlarıyla sınırlı tutma lüksüne sahip olunmadığını ifade eden Gül, "Sermayenin sınır tanımadığı çağımızda, özel sektörü de çözüm reçetelerine dahil etmek zorundayız. Zira, sürdürülebilir kalkınma ve ilerlemenin yolu, doğrudan yatırımların arttırılmasından geçmektedir" dedi.

Gül, bu yılki İSEDAK toplantısının temasının "İİT üyesi Ülkelere Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Akışının Arttırılması" olarak belirlenmesinin bu açıdan son derece isabetli olduğunu vurguladı.

Geniş bir coğrafyaya yayılan İSEDAK ülkelerinin, farklı sermaye birikimlerine, tasarruf düzeylerine ve yatırım ihtiyaçlarına sahip olduğunu belirten Gül, "Birçok zengin İslam ülkesi, ciddi ölçüde ticaret fazlası vermektedir. Bu ülkelerde sermaye birikimi hayli yüksektir. Bu çerçevede, 2009'da 101 milyar dolar olan İİT ekonomilerinin cari işlem fazlasının, 2012'de 350 milyar dolara yükselmesi elbette sevindiricidir. Ancak tablo, her ülke açısından bu kadar olumlu değildir. Kantarın öteki ucunda, genç ve dinamik nüfuslarıyla, üretim ve istihdam arayışında olan Müslüman ülkeler yer almaktadır" diye konuştu.

Gül, yapılması gereken ilk işin, İSEDAK ülkeleri arasındaki sermaye hareketliliğini arttırmak olduğunu dile getirerek, "Daha yalın bir ifadeyle, sermayedarlar ile yeni iş, üretim ve yatırımlar için sermayeye ihtiyaç duyanları bir araya getirmektir" dedi.

- "Yapısal reformları kararlılıkla hayata geçirmeliyiz"

Cumhurbaşkanı Gül, İSEDAK ülkelerinin, dünya genelindeki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının sadece yüzde 10'nu cezbedebildiğini aktararak, bu oranın, gelişmiş ülkelerde yüzde 42 olduğunu söyledi.

Ayrıca İSEDAK üyelerine yapılan doğrudan sermaye yatırımlarının yüzde 71'inin sadece 10 ülkeye odaklanmış durumda olduğunu ifade eden Gül, şöyle devam etti:

"Bu itibarla, üye ülkeler arasındaki sermaye hareketliliğini arttırmak kadar, diğer küresel aktörlerden sermaye akışını hızlandıracak adımları da atmak zorundayız. Kendi tasarrufları, kalkınmalarının sağlanması için yeterli olmayan ülkelerin, yabancı sermayeyi ülkelerine çekmek için gerekli şartları hazırlamaları gerektiğinin bilincine varmaları şarttır. Bunun yöntemi, siyasi istikrar ve kamu düzenini sağlayacak kapsamlı yapısal reformlardır. Hukuki altyapıların, sermayeyi cezbedecek şekilde hazırlanması elzemdir. Bunun sebebi çok basittir. Hiçbir ülke ya da yatırım şirketi, bir ülkeye gözü kapalı yatırıma yönelmez. Sermaye sahiplerinin yatırım kararı alırken en fazla dikkat ettiği husus güvendir. Güven sağlamanın yolu ise siyasi istikrar, hukuki güvence, öngörülebilirlik ve şeffaflıktan geçmektedir. Ülkelerimiz ve halklarımız için teknoloji transferi, istihdam, büyüme, kalkınma ve refah peşindeysek, kısa vadeli reçetesi ne kadar ağır olursa olsun, yapısal reformları kararlılıkla hayata geçirmeliyiz."

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile