Ülkemiz topraklarinda ilk arkeolojik kazi çalismalarinin Cumhuriyet’in kurulusundan 10 yil sonra Türk Tarih Kurumu vasitasiyla basladigini, Anadolu topraklarinda yasamis kültür ve uygarliklari benimseme ve onlardan ortak bir “Anadolu Kültürü” ortaya çikarma ve millet olma bilinci dönemin sosyal ve kültürel politikalarinda temel unsur alindigini ifade eden Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Ögretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Isikli, “Bu projelerde lokomotif görevini Atatürk’ün bizzat kurulusunda etkin rol aldigi 1930 yilinda kurulmus olan Türk Tarih Kurumu üstlenir. Bu kurum ülkemizin farkli bölgelerinde kazilara baslar. Ilk etap kazilari baskent Ankara civarinda yapilir ve Hitit-Hatti kültürleri o dönemde bilinen ismi ile “Eti Medeniyeti” üzerine yogunlasilir” dedi.
“Ilk kazilar 1940 yilinda baslatildi”
Bu dönemde yurt disina arkeoloji egitimi almalari için gençlerin gönderildigini ve yurt disindan da önemli bilim insanlari getirtilerek arkeoloji egitiminin ülkemizde sekillenmesinde ve kurumsallasmasinda önemli görevler üstlendigini anlatan Prof. Dr. Mehmet Isikli, “ Egitimlerini tamamlayip dönen genç arastirmacilar ilerde ülkemiz arkeolojisini sekillendirecek en önemli kisiler olacaktir. Bu çerçevede ülkemizin dogusunda da ilk arkeolojik kazilar baslatilir. Bu kazilar için öncelikle tercih edilen yöre Erzurum’dur. Kafkasya - Iran ve Karadeniz bölgeleri arasindaki özel stratejik konumu nedeniyle her dönemde kültürlerin ve insan topluluklarinin geçis güzergâhi olmasi o dönemde de çalismalarin bu topraklarda baslatilmasinda etkili neden olmus olmalidir. Bu kazilar 1940 ve 1960 li yillarin baslarinda gerçeklestirilir. Bu kazilarin en erkeni 1942 yazinin Temmuz ayinda o dönemdeki ismi Karaz bu günkü ismi Kahramanlar olan köyle iç içe olan höyükte gerçeklestirilir. Karaz Höyük Erzurum’un 16 km. kuzeybatisinda, 200 m. çapinda 16 m. yüksekliginde orta büyüklükte bir höyüktür. Bu ilk çalisma, bölgenin arkeolojik potansiyelini anlamaya yönelik olarak sondaj seklinde ve bir hafta süren kisa bir ön çalismadir. Bu sondaj çalismalari beklentilerle paralel sonuçlar ortaya koymus olmali ki 1944 yilinda yine Karaz Höyügünde daha uzun süreli ve genis çapli kazi çalismalari gerçeklestirilir. Bu çalismalar Temmuz-Ekim aylari arasinda yaklasik 4 ay devam eder. Karaz kazilari Anadolu arkeolojisi ve kültür tarihi açisindan çok çarpici sonuçlar ortaya koyar” seklinde konustu.
“Pulur’daki kazilar önemli sonuçlar verdi”
1950’li yillarda Erzurum topraklarinda arkeolojik arastirmalar durma noktasina geldigini ve bu dönem dünya genelinde de II. Dünya savasi sonrasi oldugu için büyük sikintilarin yasandigini, 1960’li yillarda Türk Tarih Kurumu tarafindan bölgede iki yeni proje baslatildigini ifade eden Isikli, sözlerini söyle sürdürdü “Yaklasik 15 yil sonra Erzurum yöresinde arkeolojik kazilar tekrar baslar Karaz kazilarindan sonra Erzurum Ovasi’nda kazisi yapilan ikinci höyük Pulur Höyügüdür. 1960 yazinda iki ay devam eden Pulur Höyügü kazilarini yine Türk Tarih Kurumu adina Hamit Zübeyr Kosay yürütür. Bu projede Kosay’in yaninda Avusturyali Assurolog Harman Vary de yer alir. Kosay-Vary ikilisi Pulur’dan sonra Güzelova’da da birlikte çalisacaklardir. Pulur Höyügü de, Erzurum’un yaklasik 16 km. batisinda, Aziziye (Ilica) ilçesi sinirlari içerisinde kalan bu günkü ismi Ömertepe olan köy ile iç içedir. 17 metre yüksekligi 250x150 metre boyutlari ile Pulur Höyügü de orta ölçekli bir höyüktür. Karaz Höyük kazilari gibi Pulur Höyükte yürütülen kazilar da bölge ve Yakindogu arkeolojisi ve tarih öncesi için bir dizi çok önemli sonuç ortaya koymustur. Hamit Zübeyr Kosay baskanliginda Türk Tarih Kurumu’nun Erzurum Ovasi’ndaki kazi projelerinin sonuncusu 1961 yilinda gerçeklestirilir. Pulur çalismalarini izleyen bu kazi çalismasi Erzurum ilinin yaklasik 15 km. kuzeydogusunda, Dumlu ilçesi sinirlari içerisinde kalan Güzelova Höyügünde gerçeklestirilir. Höyük bu günkü ismi Tufanç olan köy ile iç içedir. Güzelova’daki kazilar da ilk iki proje gibi çok kisa süreli kazilardir 1961 yazinin Agustos ve Eylül aylarinda gerçeklestirilir. Güzelova’da yürütülen kazilar da Karaz ve Pulur’dakiler gibi çok önemli sonuçlar ortaya koyar.”
“Atatürk Üniversitesi’nden degerli bir katki”
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin daglik, iklim ve çevre kosullari açisindan zorlu Dogu Anadolu topraklarindaki ilk arkeolojik projeleri olan Karaz, Pulur ve Güzelova höyükleri gerçeklestirildikleri dönem kosullari göz önüne alindiginda takdire sayan ve olagan üstü projeler oldugunu vurgulayan, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Ögretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Isikli “ Günümüzde dahi arkeolojik projelerin gerçeklestirilmesindeki zorluklar dikkate alindiginda bu durum daha net anlasilacaktir. Ülke topraklarinin her bir noktasindaki kültürel ve arkeolojik degerlere önem verme ve onlari sahiplenme durumu da ayrica takdir edilmesi gereken bir durumdur. Ayni zamanda bu üç kazinin yayinlari kisa süre içerisinde yapilarak bilim dünyasi ile paylasilmistir. Bu yayinlarla ilgili önemli bir ayrinti bunlarin Türk Tarih Kurumu ve o dönemde henüz yeni kurulmus olan Atatürk Üniversitesinin ortak yayinlari olmasidir. O tarihlerde henüz bünyesinde arkeoloji bölümü dahi bulunmayan Atatürk Üniversite’nin bu tür bir proje imza atmis olmasi sahip oldugu genis ve derin vizyonun açik bir göstergesidir. Bölgemizin ve ülkemizin en erken arkeolojik kazilari olma özelligine de sahip bu üç kazi Yakindogu ve Anadolu arkeolojisi açisindan çok önemli sonuçlar ortaya koymustur. Bunlarin basinda bu günkü politik sinirlari asan çok büyük bir kültürel birlikteligin ülkemizdeki varliginin ilk kez bu kazilarla kanitlanmis olmasi gelmektedir.” diye konustu.
“Karaz Kültürü” adinin verilmesi tercih edildi”
Bu kazilarin basladigi yillarda Güney Kafkasya’da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birligi (SSCB) yönetimindeki topraklarda da arkeolojik kazilar yapildigini hatirlatan Isikli, “Bu kazilardan elde edilen veriler Marksist Arkeoloji çerçevesinde degerlendirilerek Rusya’nin bölgeye yönelik politikalarina hizmet edecek teorilerinin gelistirilmesine olanak saglamaktaydi. Bu çalismalar kapsaminda 1940 yilinda ünlü Rus arkeolog Boris Kuftin Gürcistan’in orta kesimindeki daglik bir bölgede yer alan ve arkeoloji dünyasinda oldukça iyi bilinen Trialeti kurganlarinda kazilar yürütmekteydi. Kuftin bu kazilar sirasinda Kafkasya bölgesi için yeni bir kültürün varligini kesfeder. Günümüzden yaklasik 6500 yil önce yasanmis olan Erken Tunç Çaglari sürecine tarihlendirilen bu kültür öncelikle koyu parlak renkli seramigi ile ayirt edilmektedir. Aslinda bu kültürün izlerini on yil kadar önce Israil ve Kafkaslardaki baska kazilarda fark eden bilim adamlari olsa da bunu ilk kez tanimlayan kisi Kuftin olmustur. Kuftin bu kültüre Kafkasya’ya hayat veren Kura ve Aras nehirlerinden hareketle “Kura-Aras Kültürü” adini verir. Bu isim o tarihten sonra arkeolog ve tarihçiler arasinda yaygin kullanim görür. Kuftin’in bu kültürü tanimlamasindan birkaç yil sonra Hamit Zübeyr Kosay Karaz Höyük’teki kazilari gerçeklestirir ve bu kültürün ülkemiz topraklarinda da izlerinin var oldugunu bu kazi ile kanitlar. Hamit Zübeyr Kosay, kültürün ilk izlerini tespit ettigi Karaz Höyügünden hareketle kültüre “Karaz Kültürü” adini vermeyi tercih eder. Bu isim özellikle Türk arkeologlar arasinda daha yaygin bir kullanim görür.” dedi.
“Kafkaslardan Anadolu’ya uzanan bir kültür”
Kültüre dair çarpici izlerin Karaz disinda bölgedeki diger iki kazi olan Pulur ve Güzelova höyüklerinde de gözlendigini belirten Prof. Dr. Mehmet Isikli, söyle konustu “Bu süreci izleyen dönemde Firat Nehri üzerinde yapilacak olan bir dizi baraj projesi kapsaminda yapilan kurtarma kazilarinda da bu kültürün izleri tespit edilir ve bu yörede de kültüre “Karaz Kültürü” denir. Erzurum yöresinin kültürü olan Karaz veya diger ismi ile Kura-Aras Kültürü’ne dair bilgilerimiz 1940’li ve 1960’li yillarda son derece sinirliydi. Fakat bu gün bilgilerimiz yeterli olmasa da oldukça fazladir. Kafkas daglarindan Dogu Akdeniz kiyilarina, Hazar kiyilarindan Orta Anadolu düzlüklerine degin yayilim bulan bu kültür bin yildan daha fazla ayakta kalmayi basarmis büyük bir kültürdür. Bu kültürün halklari daha çok hayvancilikla geçinen sinirli da olsa tarim yapan ve orta ölçekli köylerde yasayan gruplardi. Asiret veya beylik seklinde örgütlenmis olan bu gruplar bulunduklari bölge kosullarina ve yaptiklari hayvanciliga bagli olarak yerlesik ve hareket halinde olabilmekteydiler.”
“Erzurum’a dair önemli bilgi ve veriler çikti”
Karaz, Pulur ve Güzelova höyükleri sadece Karaz Kültürü’ne dair çarpici veriler ortaya koymakla kalmamis Erzurum yöresinin bu kültürden önce veya sonraki süreçlerine dair de önemli bilgiler ve veriler sundugunu anlatan Prof. Dr. Mehmet Isikli, “ Her üç yerlesimin verileri Erzurum Ovasi’nda yerlesik yasamin Arkeolojide Geç Kalkolitik Çag olarak tanimlanan günümüzden yaklasik yedi bin yil önce basladigini göstermistir. Hatta 2001 yilinda Pulur Höyükte tekrar yapilan sondaj çalismasi bu tarihi birkaç yüz yil daha erkene çekerek Erzurum için yerlesim tarihinin M.Ö. 4200 lerde basladigini ortaya koymustur. Uzunca bir süre Karaz Kültürü’nün etkisi altinda kalan Erzurum ve civarindaki topraklar daha sonraki süreçte de farkli kültürel olusumlarla tanisir. Bu kültürel olusumun halklari birçok açidan Karaz halklari ile benzer sosyo-politik, ekonomik ve kültürel yapilanmaya sahiplerdi. Bu süreçlerin arkeolojik kanitlari da Karaz, Pulur ve Güzelova kazilarinda ortaya çikarilmistir. Bu süreç Demir Çag dedigimiz günümüzden yaklasik iki bin bes yüz yil önce yasanan dönemde Dogu Anadolu Bölgesi’nin ilk merkezi devleti olan Urartu’ya degin devam eder. Van bölgesi merkezli Urartu Devleti’nin Dogu Anadolu, Güney Kafkasya ve Kuzeybati Iran’da hüküm sürdügü dönemlerde ise Erzurum merkezli topraklarda biraz daha küçük ölçekli beylik ve kralliklarin (Diauehi Kralligi gibi) var oldugunu biliyoruz. Birkaç yüz yil süren bu kralliklar döneminden sonra tüm Anadolu ile birlikte Erzurum bölgesi de Iran merkezli büyük Pers (Akhamenid) Hanedanliginin etkisi altina girecektir.” dedi.
“Kazilarin devam etmesi elzemdir”
Dogu Anadolu’nun ve Erzurum yöresinin ilk kazilari olan Karaz, Pulur ve Güzelova kazilari sadece Anadolu ve Yakindogu arkeolojisinin belirli dönemlerini aydinlatmakla kalmamis ayni zamanda bulunduklari topraklarin da tarihinin yazilabilmesine olanak sagladigini dile getiren Prof. Dr. Mehmet Isikli , sözlerine söyle devam etti, “Ama yine de bu üç erken kazinin en önemli özelligi Karaz (Kura-Aras) Kültürü’nün Anadolu ve Erzurum topraklarindaki varligini kanitlamak olmustur. Yakindogu ve Anadolu Arkeolojisi’nin zamansal ve cografi açidan en büyük kültürel birlikteliklerinden biri olan Kura-Aras Kültürü veya Karaz Kültürü’nün yayilim buldugu cografyaya baktigimizda Erzurum ve civarindaki topraklar merkezi bir konuma sahiptir. Kültürün yayilim buldugu cografya içerisinde Türkiye, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Iran, Suriye, Filistin ve Israil gibi 10 modern devletin topraklari bulunmaktadir. Günümüz politik sinirlarini asan bu büyük kültürel birliktelik, bu günkü politik kosullar dikkate alindiginda Yakindogu’nun ve Orta Asya’nin en problemli topraklarinda yayilim bulmaktadir. Arkeoloji ve Tarih bilimlerinin dönemin politik kosullarinda rahatlikla kullanilabilen bilimler oldugu dikkate alinirsa bu topraklar üzerindeki kültürel, tarihi ve arkeolojik degerlere sahip çikmak ülke topraklarina sahip çikmakla ayni anlama gelmektedir. Bu perspektiften hareketle Kafkasya, Mezopotamya ve Iran gibi özel topraklar arasinda kalan Dogu Anadolu Bölgesi ve Erzurum Bölgesi’nde arkeolojik kazilara öncelik verilen kültürel projelerin kesintisiz devam etmesi elzemdir. Ne yazik ki bu gün karsi karsiya oldugumuz tabloda kültüre yönelik ilgi ve kültürün yayildigi topraklardaki arastirmalar özlenen seviyenin çok altindadir. Yakin gelecegin bunun degisecegi bir süreç olmasi en büyük temenni ve beklentimizdir.”
Iste Her Yönüyle; Karaz Kültürü
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Ögretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Isikli, Kafkas daglarindan Dogu Akdeniz kiyilarina, Hazar kiyilarindan Orta Anadolu düzlüklerine kadar uzanan “Karaz Kültürü” ile ilgili çarpici tespitlerde ve degerlendirmelerde bulundu.