Avcı'nın sadece Erdoğan, Altun ya da hükümeti hedef almadığı aslında onun hedefinin devlet ve millet olduğu ortaya çıktı.
Yaptığı paylaşımlarda PKK, DHKP-C, FETÖ gibi terör örgütlerinin kanlı eylemlerinde terörü, teröristleri lanetlemek yerine şüphe, manipülasyon ve algı yaratmaya çalıştığı gözlendi.
Avcı bu tavrını Savcı Selim Kiraz'a DHKP-C'li terörist tarafından Adliye'de gerçekleştirilen suikastte de gösteriyor.
Mücahit Avcı teröristleri lanetlemek yerine PKK'lıları gizleyip katliamı devletin sırtına yüklemek için mevzilenmiş görülüyor.
Mücahit Avcı bu kez de teröristi bir kenara bırakıp devletin polisini suçlamaya yönelik algı oluşturmaya çalışıyor.
Avcı Kobani kalkışmasında da terör ve teröristin yanında yer almayı tercih etti.
PKK'lı teröristi masum bir kişi olarak göstermeye çalıştığı bu paylaşımları da Avcı'nın bulunduğu yeri gösteriyor aslında.
Bu durum Ankara'daki saldırıda da ortaya çıkıyor.
Saldırının hemen ardından örgüt ismi üzerinden yine devleti sorgulamaya açıyor.
Hal böyle olunca 15 Temmuz darbe girişiminde de Mücahit Avcı'nın safı darbecilerden yana oldu.
Halkı sokağa darbeye karşı çıkmaya çağıran mesajları 'iç savaş çıkartmak istiyorlar' diyerek vatandaşların önünü kesmeye çalıştı.
15 Temmuz-16 Temmuz'u bağlayan gece okunan ezan ve selalar da Mücahit Avcı'yı rahatsız etmişti.
Bunu 'cihat çağrısı' olarak nitelerken bu kez de 'Demokrasi' maskesini taktığı görüldü.
Bir başka mesajında ise FETÖ'nün darbedeki rolünü yok saymaya çalışıyordu Mücahit Avcı.
Aslında yapmaya çalıştığı FETÖ'cü hainleri aklamaya çalışmaktan başka bir şey değildi.
Darbe girişiminin ardından başlatılan FETÖ operasyonları ile de tutumu farklı olmadı.
Hemen devletin karşısındaki mevzide yerini almayı ihmal etmedi.
