Kurucu Öğretim Üyeleri Konferans Salonu’nda başlayan iki gün sürecek etkinliğe DEÜ Rektörü Prof.Dr. Mehmet Füzün, Tıp Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Tülay Canda, DEÜ Hastanesi Başhekimi ve Geriatri Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Mehmet Refik Mas, Türk Geriatri Vakfı Başkanvekili Prof. Dr. Rüvide Bayraktar, çeşitli üniversiteler ve sağlık kuruluşlarının temsilcileri ile akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Rektör Prof.Dr. Füzün açılış konuşmasında, yakın bir zamana kadar genç nüfusu ile övünen Türkiye’nin, Batı ülkeleri gibi yaşlanma sürecine girdiğini belirterek geriatri bilim dalı ve geriatristlere çok ihtiyaç olacağını belirtti.
Üniversitede biraz geç kalmış olan Geriatri Bilim Dalı’nı bir takım zorlukları da aşarak kurduklarını anlatan Füzun, şöyle konuştu: "bugün bir Geriatri Sempozyumu yapabilir duruma geldik, bundan büyük memnuniyet duyuyorum. Ben tüm katılımcılara emeklerinden, desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum.”
“70’Lİ YAŞLARI DİNAMİK OLARAK GÖRÜYORUZ”
Tıp Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Tülay Canda da, toplumdan soyutlanmamış, verimli süreçte yer alan yaşlıların her zaman genç nüfusa örnek olacağını söyledi.
Geriatri Bilim Dalı’nın fakültede kurulmasını çok desteklediğini ve bundan mutluluk duyduğunu anlatan Canda, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bilim dalları kuruldukça bu bölümler gelişecek ve multidisipliner anlayışla sorunlar ortaya konulup çözümleri bulunacaktır. Katılımcılar arasında palyatif ve evde bakım ünitesi ekiplerinin bulunması bunu göstermekte. Yaşlı nüfus birçok ülkede arttı. Türkiye’de de 70’li yaşları dinamik yaşlar diye görüyoruz. Bu süreci ne kadar verimli geçirirsek ülkemiz için de o kadar iyi olacaktır. Genç nüfusa örnek olacak kişiler bunlardır. Fakültemize böyle bir bilim dalının kurulmasına öncülük eden Sayın Rektörümüze ve Dokuz Eylül Üniversitesi’ne gelerek bu bölümün açılmasına vesile olan Sayın Başhekimimiz Prof. Dr. Mehmet Refik Mas ve çalışma arkadaşlarına çok teşekkür ediyorum.”
Panele ev sahipliği yapan DEÜ Hastanesi Başhekimi ve Tıp Fakültesi Geriatri Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Refik Mas, 2040 yılında ülkemizde yaşlı nüfusumuzun yüzde 12 olacağını ifade ederek şu bilgileri verdi: “Türkiye’de geriatri çok yeni alanlardan birisi. Üniversitemizin Geriatri Bilim Dalı da yeni kurulmuş bir bilim dalı. Hiç unutmamamız gereken rakamsal bir özellik var, şu an 65 yaş üzerindeki nüfusumuzun popülasyondaki oranı yüzde 7.2’dir. 2040 yılında bu oran 12 olacak. Bu şu anlama geliyor; Geriatri Bilim Dalı Türkiye’de de dünyada da gittikçe önem kazanacak bir bilim dalı. Dokuz Eylül Üniversitesi olarak, Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü’nün önemini de vurgulayacak şekilde böyle bir etkinliğe öncülük ettik. Sayın Rektörümüze büyük destekleri için teşekkür ediyoruz.”
İHTİYAR, MORUK, AZGIN TEKE, BUNAK
Geriatri Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Turan Işık’ın moderatörlüğünü yaptığı panelde, Türk Geriatri Vakfı Başkanvekili Prof. Dr. Rüvide Bayraktar, “Yaşlılık ceza mı, mükafat mı” konulu sunumu ile çarpıcı noktaları dile getirdi. Bayraktar, özellikle ABD ve Batı ülkelerinde görülen “yaşlı" ayrımcılığının çok olumsuz tablo oluşturduğunu belirtti
Bayraktar, başarılı yaşlanmanın kriterlerini şöyle özetledi: “Zaman içinde ömür süresi uzarken, yaşlı nüfus ile ne yapacağını bilemeyen toplumda, yaşlılık olumsuz özelliklerle ilişkilendirilmeye başlandı. ‘İhtiyar, moruk, azgın teke, bunak’ gibi bir takım aşağılayıcı hitaplar kullanıldı. Yaşlılar sosyal inisiyatiften yoksun, ihmal edilmiş ve üretken dünya için bir ayak bağı gibi algılanmaya başlandı. Yaşlı popülasyon ne yazık ki gerçeği yansıtmayan bu imajın kurbanı oldu. Yaşlı ayrımcılığının ortaya çıkmasında ölüm korkusu da önemli bir etken oldu ve özellikle Batı dünyasında ölümle yaşlılık eş anlamda kavramsallaştırıldı. Yaşlı ayrımcılığı, gençler ve orta yaştakilerin, bağımlılık, işe yaramamak, hastalık ve ölümle ilgili korkularının bir çeşit dışa vurumu oldu. Bir diğer etken de, yine ABD ve Batı dünyasında çok yaygın olan, medyada gençliğe, fiziksel çekiciliğe ve güzelliğe önem verilmesi. Fiziksel görünüşleri kimliklerinin bir parçası olanlar için yaşlanmak bireyin özgüvenini azaltmakta ve yaşlılığa karşı olumsuz tutumlar sergilemelerine neden olmaktadır. Başarılı yaşlanma, yaşanan günlerin sayısı değil, zevkli bir yaşam sürme kapasitesidir. Araştırmalara göre, bireylerin fiziksel sağlığı, işlevi, bilişsel yani zihinsel durumu ile sosyal alanlar çok önemli. Bu üç alan arasında devamlı bir etkileşim var."
Araştırmaların, başarılı yaşlanmada en önemli kriterlerin başında ‘kişisel kontrol’ün geldiğini gösterdiğini anlatan Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti: "Yapılan pek çok çalışma sonucu, kaderimizin büyük ölçüde kendi kontrolümüz altında olduğu öne sürülüyor. Kontrol, yaşa bağlı imkanların etkin biçimde kullanılması ve aynı anda yaşa bağlı sınırlamaların dikkate alınması ile mümkün olur. Bir başka deyişle kaliteli yaşam için bireyin etkin başa çıkma stratejileri ile yaşanan kayıpları kabullenmesi gerekiyor ve aynı zamanda bunları telafi etmesi çok önemli. Bu sözünü ettiğimiz kontrol ise yaşlılığa geldiğimiz gün kazanılmıyor. Kontrolü çok küçükten, bebeklikten itibaren kazanmak gerekiyor.”
İzmir’de İlginç Panel: 'Yaşlılık Ceza Mı Ödül Mü'
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Geriatri Bilim Dalı’nın ev sahipliğinde, 1 Ekim Dünya Yaşlılar Haftası nedeniyle düzenlenen Geriatri Günleri’nde ‘Yaşlılık ceza mı ödül mü’ başlığı değerlendirildi.