Kabuk Değişse De Amaç Aynı

Terör örgütü PKK, Türkiye'deki anayasal düzeni silahla yıkmaya yönelik saldırılarını kuruluşundan itibaren farklı isimlerle gerçekleştirse de temel amacından hiç vazgeçmedi Terör örgütü, gerçekleştirdiği saldırılarda sivillerin katledilmesinin tabanı üzerinde yarattığı olumsuz etkileri ortadan kaldırmak için belli aralıklarla isim değişikliğine gidiyor, örgüt adına istenmeyen sonuçlar çıkarsa kurulan alt gruplardan biri suçu üzerine alıyor SETA Güvenlik Çalışmaları Direktörü Doç. Dr. Yeşiltaş: 'PKK dışında gözüken örgütlenmelerin dikkat ederseniz alfabedeki bütün harfleri bir araya getirerek farklı kombinasyonlarla yeni isimler ürettiklerini görüyorsunuz' 'Bunun iki anlamı var. Birincisi, PKK'nın doğrudan bu meselelere dahil olmadığını göstermeye çalışmak, ikincisi de oluşturulan örgütlenmenin başarıya ulaşamaması sonrasında yeni bir örgütlenme modeli ortaya koyarak, yeni stratejiyi bu örgüt üzerinden devam ettirmek'

SERTAÇ BULUR - FATİH ÇAKMAK - Terör örgütü PKK, Türkiye'deki anayasal düzeni silahla yıkmaya yönelik saldırılarını 1984'ten itibaren birçok farklı isimle gerçekleştirse de temel amacından hiç vazgeçmedi.

Emniyet kaynaklarından derlenen verilere göre, 15 Ağustos 1984 21.30'da Eruh ve Şemdinli'de gerçekleştirdiği ilk büyük ölçekli silahlı eylemle adını duyuran terör örgütü PKK, aradan geçen 32 yılda farklı isimlerle birçok alt örgüt kurdu.

Gerek kent merkezlerinde gerekse kırsalda güvenlik güçleriyle çatışmaya giren terör örgütü, silahlı ve bombalı saldırılarıyla Türkiye'de huzur ve kardeşlik ortamını hedef alarak anayasal düzeni silahla yıkma amacını sürdürdü.

Öncelikli propaganda aracı şiddet, silahlı ve bombalı eylem olan terör örgütü, her ne kadar kamuoyunda kendine farklı imaj oluşturmaya çalışsa da kurduğu alt grupların Murat Karayılan ve Cemil Bayık'ın emri altında olması, bu durumun değişmediğini gösteriyor.

Son dönemde Ortadoğu'daki değişimleri de gözlemleyen, Irak ve Suriye'deki kargaşayı fırsat bilen PKK, örgüte eleman kazandırma ve imaj çalışmaları için sosyal medyayı propaganda aracı olarak kullanıyor.

Uluslararası güçlerin terör örgütü DAEŞ'e yönelik operasyonel tutumlarını da kendi lehine değerlendiren örgüt, Suriye'deki alt uzantıları üzerinden uluslararası koalisyon güçlerine destek veriyormuş gibi görünerek, bir taraftan bölgedeki nüfuzunu genişletirken, diğer taraftan da silahlı gücünü artırıyor.

Türkiye'de ise Abdullah Öcalan'ın 15 Şubat 1999'da yakalanmasından sonra söylem değişikliğine giden, Çözüm Süreci'ni lojistik destek ve yeni eleman kazanma süreci gören ve bu süre zarfında özellikle kent merkezlerine silah ve mühimmat yığınağı yaptığı değerlendiren terör örgütü, son dönemde siyasi ve akademik sempatizanlarını da kullanarak 'demokrasi' ve 'barış' kavramlarının arkasına saklanmaya çalışıyor ancak 'bağımsız devlet' hayalinden vazgeçmediği görülüyor.

Eylemlerinde özellikle haklarını savunduğunu iddia ettiği Kürt halkının da hedef olmasıyla tabanı gözünde zor duruma düşen terör örgütü, bundan kurtulmak için her seferinde isim değişikliğine gitti.

Gerçekleştirdiği saldırılarda sivillerin katledilmesinin tabanı üzerinde yarattığı olumsuz etkileri giderebilmek için isim değiştiren terör örgütü, eylemlerinin ulusal ve uluslararası kamuoyunda 'özgürlük mücadelesi' ve 'halk hareketi' olarak algılanması amacıyla zaman zaman imaj yenilemeye çalışıyor.

Güvenlik uzmanları, örgütün bu stratejisini 'makyaj tazeleme' olarak nitelendiriyor.

Örgüt, 1987-1991 yıllarında 'Kürdistan Devrimci Yurtsever Gençlik Birliği', 1991-2003 yıllarında ise 'Kürdistan Gençlik Birliği' adıyla kurduğu alt gruplarla çeşitli eylemler gerçekleştirdi. Söz konusu oluşum, 2003-2005 döneminde ise 'Kürdistan Özgür Gençlik Hareketi' adını aldı ve Türkiye'de 'Bağımsız Gençlik Hareketi' adıyla faaliyet gösterdi.

Örgüt yöneticileri tarafından kurulan ve 2005-2007 yıllarında 'Demokratik Gençlik Konfederalizmi' adını alan yapı, Türkiye'de de 'Yurtsever Özgür Gençlik Hareketi (YÖGEH)' olarak faaliyet gösterdi. Bu yapı, önce 2008'de isim değişikliğine giderek 'Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDG-H)', sonrasında da 'Yurtsever Devrimci Gençlik Meclisi (YDGM)' adını aldı ve 'Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi (DYGM)' olarak faaliyetlerine devam etti.

Örgüt, son olarak YPS (Yekineyen Parastina Sivil) adıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere ülke genelindeki eylemlerini sürdürmeye çalışıyor.

Ulusal ve uluslararası kamuoyunda YPS'nin 'halk ve gençlik' hareketi olduğunu öne süren terör örgütünün, güvenlik güçleriyle girdiği çatışmalarda ölenlerin arasında dağ kadrosundan teröristlerin bulunduğu gerçeğini gizlemek için cesetleri beraberlerinde götürmeye çalıştığı emniyet ve istihbarat raporlarında yer aldı.

Raporlarda, teröristlerin kaçıramayacaklarını anladıkları cesetleri toprağa gömdükleri ya da daha sonra almak amacıyla kanalizasyona sakladıkları bilgisine yer verildi.

Öte yandan, örgütün silahlı eylem güçleri de bu süreçte birkaç kez isim değiştirdi. 'Halk Savunma Güçleri (HPG), Sivil Savunma Birlikleri (YPS), Öz Savunma Birliği (ÖSB)' gibi alt kümelenmelerle eylemlerini sürdüren terör örgütü PKK, zaman zaman çatı ismini de değiştirip 'KCK, Kongra-Gel, KKK' gibi isimler alsa da kamuoyunda çift isimle 'PKK/KCK, PKK/Kongra-Gel' olarak anıldı.

- SETA Güvenlik Çalışmaları Direktörü Doç. Dr. Yeşiltaş

Konuya ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulunan SETA Güvenlik Çalışmaları Direktörü Doç. Dr. Murat Yeşiltaş, 1978'de kurulan PKK'nın 1984'te ilk saldırısını gerçekleştirdiğini, kongrelerle strateji değişikliğine giden örgütün ana isminin kaldığını ancak farklı adlarla toplumsal tabanı kontrol etmeye dönük stratejisinin sürdüğünü söyledi.

Özellikle Suriye'deki iç savaşın yoğunlaşması ve çeşitlenmesinden sonra terör örgütünün 2012'den itibaren büyük strateji değişikliğine yöneldiğine dikkati çeken Yeşiltaş, kırsala dayalı terör eylemlerinin yanı sıra 'şehir gerillacılığı'nın da devreye sokularak, bir anlamda örgütle halkın bir arada gibi gösterilmesinin amaçlandığını, böylece devletin operasyonlarının sadece terör örgütüne yönelik olmadığı, aynı zamanda bütün halka yönelik olduğu imajı verilmek istendiğini söyledi.

- 'Örgüt, sürekli estetik ameliyat oluyor'

Yeşiltaş, örgütün sürekli makyaj tazelemeye ihtiyacı olduğunu vurguladı.

Yeşiltaş, şunları kaydetti:

'Örgütün sürekli makyaj tazelemeye ihtiyacı olduğunu, Türkiye'nin içinde olan her büyük dönüşümde veya bölgede yaşanan büyük dönüşümlerde tabiri caizse kendisine estetik ameliyatı yaptığını görüyoruz. Kendini temizlemeye çalışan örgüt, komuta kademesiyle ilgisinin olmadığı, toplumun tabanından gelen farklı grupların, gençlerin, kadınların, başka grupların bir süreci inşa ettiklerine yönelik imaj ortaya koymaya çalışıyor. Aslında tam anlamıyla PKK'nın yeni estetikleşme süreci. Avrupa'nın PKK'ya bakışı, Suriye'deki PYD'ye bakışı değişmeye başladı.

Avrupa'nın bu değişimi, kendisini bu şiddet ortamından arındırarak konsolide etmeye çalıştığını görüyoruz ancak bütün olarak baktığımızda en küçük birime, bir mahalle içinde örgütlenen veya şehir ölçeğinde örgütlenen birime kadar, bütün alt örgütlerin PKK ile doğrudan organik bağı bulunduğunu, o olmaksızın bütün yapılanmaların şehir tabanında mümkün olamayacağını söylememiz gerekiyor.'

Yeşiltaş, 'PKK dışında gözüken bütün örgütlenmelerin, dikkat ederseniz alfabedeki bütün harfleri bir araya getirerek, farklı kombinasyonlarla yeni isimler ürettiklerini görüyorsunuz. Bunun iki anlamı var. Birincisi, PKK'nın doğrudan bu meselelere dahil olmadığını göstermeye çalışmak, ikincisi de örgütlenmenin başarıya ulaşamaması sonrasında yeni örgütlenme modeli ortaya koyarak yeni stratejiyi bu örgüt üzerinden devam ettirmek' diye konuştu.

KCK yönetiminin açıklamalarına bakıldığında da farklı isimlerle oluşturulan alt örgütlenmelerin tepe yönetimle organik bağı bulunduğunun anlaşıldığına işaret eden Yeşiltaş, 'Özellikle KCK'nın üst düzey yönetimi, sürekli yerelde ortaya çıkan silahlı örgütlenme biçimlerine diğer gençlerin, halkın destek vermesi gerektiğini söylüyor. Dolayısıyla bu açıdan baktığımızda ciddi bir organik bağ olduğunu, PKK'nın direktifleri, komutası ve stratejik konsepti olmaksızın bu örgütlerin kendilerini sürdüremeyeceği, var edemeyeceğini çok açık bir şekilde söyleyebiliriz' ifadelerini kullandı.

Doç. Dr. Yeşiltaş, terör örgütünün var olabilmesi için belli toplumsal kesimleri mobilize etmesi gerektiğini anlattı.

Gençlik, yenilik ve demokrasi gibi kavramsallaştırma ve örgütlenmeler aracılığıyla şiddeti adeta politize, romantize eden anlayışın benimsendiğine dikkati çeken Yeşiltaş, 'Üniversite düzeyinde veya toplumun farklı kesimlerinde gençler düzeyinde, kendilerini bu sürecin içine dahil ederek adeta güvenlik krizi oluşturmak ve bu güvenlik krizi içine devleti çekmek... Devletin bu güvenlik krizi içinde müdahaleci tavrı daha fazla ortaya çıktıkça, kendilerini mağdur konumda göstererek aslında 'demokrasi ve Kürt halkının hakları için savaştıkları' şeklinde meşru zemin oluşturma gayreti olduğunu görüyoruz' değerlendirmesinde bulundu.

- Örgüt, 'mahalle baskısı' yapıyor

Yeşiltaş, PKK'nın kadınlar, yaşlılar, gençler ve öğrenciler ile kamu kurumları ve üniversitelerde örgütlenerek, çok ciddi hiyerarşik yapılanma içinde olduğunu dile getirdi.

'Kimin örgüte destek verdiğini, kimin destek vermediğini çok rahat şekilde ortaya koymuş oluyorsunuz' ifadesini kullanan Yeşiltaş, şunları belirtti:

'Dolayısıyla demokratik bir mesele gibi gözükürken, aslında tek merkezden hiyerarşik şekilde oluşturulan, kontrol üzerine kurulan mekanizma ortaya çıkarmış oluyor. Nitekim, kamuoyuna da basına da yansıyan, örneğin bir cenazeye gitme konusunda insanlara ne tür mesajlar gittiğine bakmak lazım. Adeta tehdit içeren mesajlar, dolayısıyla bir mahalle ölçeğinde böylesi bir örgütlenmeye katıldığınız zaman artık o örgütün teşvik etmiş, çağırmış olduğu bütün toplantılara, eylemlere katılmak zorunda kalıyorsunuz. Dolayısıyla bu yapıdan kaçış yokmuş gibi.

Aynı zamanda demokrasinin bütün kavramlarının kullanıldığı çünkü bunların hepsi sivil toplum örgütü normalde, baktığınız zaman, bu, bir dilemma, ikilem. Terör örgütünün de bunu mümkün olduğu kadar kullanmaya çalıştığını, farklı kavramlarla da meşrulaştırmaya çalıştığını görüyorsunuz.'

- 'İmaj değiştirmeye çalışıyorlar'

Yeşiltaş, PKK'nın büyük bir imaj ve algı derdi olduğunu vurgulayarak, terör imajının farklı dönemlerde değiştirilmeye çalışıldığını söyledi.

Aslında yapının aynı olduğunu aktaran Yeşiltaş, şunları dile getirdi:

'Şöyle bir şey düşünün, bir çocuk olarak ortaya çıkıyor, gençlik devresi, olgunluk ve yaşlılık evresi var ve sonrasında ölüm evresine girecek. PKK, aslında bu. O farklı evrelerde kendisini daha iyi göstermek için insan vücuduna yapılan estetikler gibi düşünün. Belli dönemlerde vücudunun belli bölgelerine estetik yaptırıyor ama o stratejinin oluştuğu, o şiddetin inşa edildiği bölge olan beyinde hiçbir zaman estetik yapamazsınız çünkü orasının değişme imkanı çok mümkün değildir.

Dolayısıyla beyin, zihin aynı. Merkezinde terör olan vücut var, bu örgütün değişim göstermesini bu bağlamda ele almak lazım. Yani ne isimde, hangi farklı tipte olursa olsun, sürekli merkezinde terörün ya da siyasal şiddetin ve sürekli toplumu da radikalize etme eğiliminde olan bir yapı.'

Terör örgütünün sürekli mevzi kaybettiğini ve güvenlik güçleri karşısında şehirlerde tutunamadığını anlatan Yeşiltaş, yeni kurulan YPS'nin farklı şehirlerde terör faaliyetinde bulunan kesimleri bir araya getiren yeni örgütlenme biçimi olduğu bilgisini paylaştı.

Yeşiltaş, sözlerini şöyle tamamladı:

'Şehirlerde güya gençlerin direndiği' şeklindeki propaganda, aslında PKK'nın yapmış olduğu bir şey. Bu gençlerin dağdan gelen terör örgütü militanları tarafından eğitildiğini, Şırnak'ta özellikle Cizre ve Silopi gibi bölgelerde dağ kadrosuyla doğrudan çatışmanın içinde yer aldıklarını görüyoruz. Bu bakımdan PKK'nın kendisini aslında 'şirin gösterme ve bir halk direnişi olduğu' şeklindeki imaj ortaya koyma argümanlarının da doğru olmadığını söylemek lazım.

Tecrübeli PKK'lıların da bu son şehir çatışması içinde yer aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz, o bakımdan.'
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile