Antalya Körfezi açıklarında 28 Aralık 2013'te meydana gelen 6 büyüklüğündeki deprem, Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlattı. Doç. Dr. Nihat Dipova, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Antalya'nın yakın çevresinin fay hatlarıyla kuşatıldığına işaret etti.
Yaşanan son depremin Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) kaynaklarına göre yaklaşık 42 kilometre derinlikte meydana geldiğinin altını çizen Dipova, bu durumun kentte hasar meydana gelmemesini sağladığını vurguladı. Antalya depremini meydana getiren mekanizmanın bir "dalma batma fayı" olduğunu vurgulayan Dipova, Akdeniz'in ortasından geçen bu fay hattının kente çok yaklaştığını söyledi.
Bu hattın Kuzey Anadolu fay hattı gibi yanal hareket etmediğine değinen Dipova, "Bu fay hattında Afrika'nın tabanı yukarı hareket edip, Avrasya'nın altına giriyor. Enteresan ki Japonya'daki depremleri de bu fay üretir. Burada Afrika bloku, Antalya'nın altına doğru kayıyor. Yani Afrika, Anadolu'nun altına Antalya civarında bir yerde dalıyor" diye konuştu.
Japonya'da da okyanus tabanının ülkenin altından Asya kıtasına doğru daldığını anlatan Dipova, şöyle konuştu:
"İşte bu yapı tsunamiye neden olur. O nedenle Akdeniz'de de tsunami olabilir ama küçük boyutlu olur. Örneğin Patara'da tarihte tsunami olduğuna dair iddialar var. Dalaman kıyılarında tsunami izleri var. Hatta Antalya için de birkaç yazılı ifade bulunuyor. Örneğin 1459'da Leonardo Da Vinci'nin yazılarında ve 1743'te Marsilya Ticaret Odası kayıtlarında Antalya'da tsunami yaşandığını gösterir bazı olaylardan bahsediliyor. Onlar direkt 'tsunami' demiyorlar belki ama söylediklerinden bunu çıkarıyoruz. 'Su çekildi, limanın tabanı göründü, sonra dalga çok yüksek şekilde geri geldi' diyorlar."
- Kobe'deki deprem 300 yıl beklemişti
Doç. Dr. Dipova, depremlerin ölçülmeye başladığı son 100 yıllık kayıtlara bakıldığında Antalya'da hasar yapıcı büyüklükte bir depreme rastlanmadığını bildirdi. Buna rağmen 100 yıl önce 7 ve daha büyük deprem meydana gelip gelmediğinin bilinmediğine işaret eden Dipova, bazı büyük depremlerin 300-400 yılda bir olabileceğine dikkati çekti.
Japonya'nın Hanşin Bölgesi'ndeki Kobe kentinde 17 Ocak 1995 tarihindeki 7,2 büyüklüğündeki depremi örnek gösteren Dipova, şöyle devam etti:
"Aynı büyüklükteki deprem Kobe'de 300 yıl önce olmuş. Yani bu bölgedeki deprem 300 yılda bir tekrar ediyor. Bazı depremlerin uzun bekleme süreleri var. O yüzden 100 yıl yeterli değil. Antalya'da son 100 yılda büyük deprem olmadı diye olmayacak anlamına gelmiyor. Türkiye'de deprem istasyonu yaklaşık 100 yıl önce İstanbul'da kuruldu ama bu istasyon bütün Türkiye'yi görmedi. Antalya'nın izlenmeye başlaması ise çok daha sonralara denk geliyor."
- "8 yılda bir 5 büyüklüğünde deprem şaşırtmasın"
Dipova, var olan 100 yıllık kayıtları inceleyerek olası depremler konusunda istatistiki bir model oluşturduğunu da açıkladı.
Bu modeli oluştururken geriye dönük 100 yıllık deprem kayıtlarını incelediğini anlatan Dipova, "Elimizdeki bilgi ne kadar sağlıklıysa ve genişse veri tabanı ne kadar büyükse olası depremler konusunda o kadar sağlıklı bilgi verirsiniz. O zaman da soru işaretleriyle doludur ama fikir verirler" diye konuştu.
"Bu model, 'Antalya'nın 100 kilometre çapındaki alanda 8 yılda bir 5 büyüklüğünde deprem meydana gelirse şaşırma' diyor" diyen Dipova, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Örneğin son deprem de 105 kilometre uzaklıktaydı. Hazırladığım istatistiki modele göre Antalya'da 6,9 büyüklüğünde bir depremin 793 yılda bir meydana gelme ihtimali var. Tabi biz burada son 100 yıllık verileri kullandık. Daha eskileri bu modele dahil edemiyoruz. Tarihte depremle ilgili bir ölçü birimi yok. Vakanüvis kayıtlarından yer alan bilgiler de objektif olamayabiliyor. Bazen daha çok yardım alabilmek için bazı durumlar abartılabiliyor. Bu nedenle tarihsel bilgileri hesaba katarken daha çok düşünmek lazım."
- "Kentteki binaların bazılarında deprem hesaba katılmadı"
Deprem söz konusu olunca siyah ve beyaz gibi kesin ayrımlar yapılamayacağının altını çizen Doç. Dr. Dipova, konuya klasik "Deprem değil, yapılar öldürür" sloganıyla yaklaşmanın daha doğru olacağını vurguladı.
Dipova, kayalık zemine oturan binalarda hasarın daha az olacağını, kil, kum ve suya doymuş zeminlerde ise depreme dayanıklı bina inşa etmenin gerekli olduğunu kaydetti.
Antalya'nın geçmişte dördüncü derece deprem bölgesiyken tespit edilen yeni fay hatlarıyla birinci dereceye çıkarıldığını dile getiren Dipova, "Vaktinde en iyi kalite malzeme kullanılmış olsa bile tüm hesaplar dördüncü derece deprem bölgesine göre yapıldı. Bazı binalarda deprem hesaba katılmadı bile. Ayrıca Antalya çok hızlı yapılaştı. Özellikle 1990'larda yoğun talep yüzünden belediyenin personeli denetim yapmaya yetmedi" dedi.
Kayıtlar 'Antalya'da Büyük Deprem Olmaz' Demeye Yetmiyor
Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nihat Dipova, bazı depremlerin uzun bekleme süreleri olduğunu, bazı depremlerin yüzlerce yılda bir meydana geldiğini belirterek, "Antalya'da son 100 yılda büyük deprem olmadı diye olmayacak anlamına gelmiyor" dedi.