Beykent Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmed Güner Sayar, 'Kayıttan Azade Bir Mekan ve Sahhaf Raif Efendi' konulu panele katıldı.
Dolmabahçe Sarayı Mefruşat Dairesinde düzenlenen panelde, eski İstanbul'da Sahaflar Çarşısı'nı ve İstanbul'un ünlü sahaflarından Raif Yelkenci'yi anlatan Sayar, Yelkenci'nin yaşadığı dönemde sahaflık mesleğinin durumunu da değerlendirdi.
Ahmed Güner Sayar, insan hayatının sonunun ne olduğunu Sahaflar Çarşısı'nda gördüğünü belirterek, 'Hazin bir hikaye. Adam ya da kadın ölmüş. O devirler, bu kitapları yok ettiler. Adam geliyor kitapları boca ediyor yere. 24 saat evvel (vefat eden) adamın rafındaydı. Orada ben hakikaten sonumuzun ne olduğunu gördüm. Hazin hikaye orada ama beni bekleyen nasibimi de onların arasında buldum. Aradığım kitapları çıkardım.' dedi.
Kitabın serüvenini de yine Sahaflar Çarşısı'nda gördüğünü dile getiren Sayar, 'Yazma kitap gördüm, eski yazı. Basma kitap da gördüm hem eski hem 1928'deki harf inkilabından sonraki yeni yazı ve bunların hem miktar hem de muhteva olarak birbirinden çok farklı olduğunu gördüm.' ifadelerini kullandı.
- 'İnsana yatırımı orada öğrendim'
Sayar, dönemin edebiyatçı ve araştırmacılarının da sahaflarda görüldüğünün altını çizerek, şunları kaydetti:
'(Onları) Uzaktan, yakından tanıma fırsatı buldum. İnsana yatırım kavramını orada öğrendim. Her dükkan değil ama bazı dükkanlar minyatür sohbet meclisi yapardı. Ağırlıklı olarak ya Kurtuluş Savaşı, Osmanlı tarihi konuşulurdu. Bazı yerlerde de artık kitapla konuşmayı verirlerdi. Mesela biri ben oradayken gelip diyordu ki 'Niyazi Divanı var mı?' Sohbet birden tasavvuf haline geçiyor. Benim söyleyecek hiçbir şeyim yoktu ama dinleyecek çok vaktim vardı. Ondan dinliyordum. Bu bir yağmur damlasının, çok ağır sert bir zemine, mermere vurması gibi oldu. Zaman içinde bende çok ciddi yankılar yaptı.'
Kitabın da bir kaderi olduğunu ifade eden Sayar, '1925'te tekkelerin kapatılması ve 1928'deki harf inkılabıyla beraber, sahaflar çarşısına dönen çok sayıdaki yazma eserler karşısında, Raif Efendi kitapçılık anlayışında bir değişiklik yapıyor. Hiç basma kitap satmıyor ve sırf yazma esere geçiyor. Yazma eserlerin de kendine göre bir kaderi var. Bazıları tek nüsha. Bazıları istinsah edilmiş. Nüsha farkları var. Bazı nüshaları herkes okuyor. Derkenar dediğimiz, kenarlarına notlar düşüyorlar. O da ayrı bir zenginlik, bir kıymet. Raif Efendi bunları okuyor.' ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Sayar, Raif Yelkenci'nin dükkanına ağırlıklı olarak edebiyat fakültesi öğrencileri ile eski Türk dili ve edebiyatı üzerine araştırma yapanların geldiğini dile getirerek, 'Raif Efendi, eline gelen her yazmayı, evvela Süheyl Ünver'e, Muallim Cevdet'e ve Osman Nuri Ergin'e veriyor. Onlara gösteriyor ve ihtiyacı olan alıyor. Süheyl Ünver der ki, 'ben Raif'ten 5 kuruşa yazma eser aldım'. Ağırlıklı olarak ilk gelen kitapları alan Süheyl Ünver idi. Türk tıp tarihine ait ne varsa evvela Süheyl Ünver aldı.' dedi.
Raif Yelkenci için paranın ikinci planda olduğunu kaydeden Sayar, şöyle devam etti:
'Belki maliyetine veriyordu. Eğer paraperest olsaydı, mübalağa etmiyorum, dolar milyarderi olurdu Raif Efendi. Şimdi Raif Efendi'nin kitapları Taksim'de 5 yıldızlı otellerin lobilerinde açık artırmayla gidiyor ve bunların bir kısmını, Japonlar, Almanlar ve Amerikalılar zaten götürdüler. Alan aldı. Sahiplenemedik diye düşünüyorum. Onun yazmaları, hasta olduğu günlerinde, zannediyorum biraz dağıldı gitti.'
Panelin ardından kendisine yöneltilen soruları da cevaplayan Sayar, 2016'da 'Sahhaf Raif Yelkenci' isimli kitabı yayımlandı.
'Kayıttan Azade Bir Mekan Ve Sahhaf Raif Efendi' Paneli Yapıldı
Dolmabahçe Sarayı Mefruşat Dairesindeki panele katılan Prof. Dr. Ahmed Güner Sayar, eski İstanbul'da Sahaflar Çarşısı'nı ve İstanbul'un ünlü sahaflarından Raif Yelkenci'yi anlattı 'Şimdi Raif Efendi'nin kitapları Taksim'de 5 yıldızlı otellerin lobilerinde açık artırmayla gidiyor ve bunların bir kısmını, Japonlar, Almanlar ve Amerikalılar zaten götürdüler'