Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, mahkemenin ''sanık sayısının fazlalığı nedeniyle sanıkların kısım kısım getirilmesi'' kararı nedeniyle tutuklu sanıklardan sadece Nizamettin Onar, Zeynel Mat, İhsan Seviktek, Abdurrahim Tanrıverdi, Adnan Bayram ve Veysi Akar ile tutuksuz yargılanan eski Tunceli Belediye Başkanı Songül Erol Abdil ve Beyhan Sakin katıldı. 98'i tutuklu 46'sı tutuksuz 144 sanık ise duruşmaya gelmedi.
Mahkeme heyeti, 4. Ağır Ceza Mahkemesinin sanık avukatların reddihakim talebinin reddine ilişkin kararını okudu.
Duruşmada, daha sonra, tutuksuz sanık Abdil'in kimlik tespiti yapıldı. Sanığın Zazaca konuşmasına Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz, ''Kürtçe olarak düşündüğümüz bir dille konuştuğu'' gerekçesiyle izin vermedi. Sanık avukatları da mahkeme heyetine sanığın Kürtçe değil Zazaca konuştuğunu söyledi.
Sanık Abdil, 2 sayfadan oluşan Zazaca yazılı savunmayı mahkemeye sundu. Mahkeme, ''Türkçe dışında bir dille hazırlandığı'' gerekçesiyle yazılı savunmanın dosyaya konulmasını kabul etmedi.
Bunun üzerine söz alan sanık avukatlarından Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar, yazılı savunmanın iade edilmesinin hukuka aykırı olduğunu öne sürdü. Aktar, savunmanın, çevirisi yapıldıktan sonra dosyaya konulması gerektiğini kaydetti.
Avukat Meral Danış Beştaş da müvekkillere ait dava dosyasındaki telefon görüşmeleri ve ortam dinlemelerinin yüzde 90'ının da Kürtçe ve Zazaca olduğunu söyledi.
Mahkeme heyeti, yazılı savunmanın ''sanığın Türkçeyi bildiği'' gerekçesiyle dosyaya konulmamasına, sanık avukatların bu yöndeki taleplerinin oy birliğiyle reddine karar verdi.
-YSK'NIN KARARI-
Tutuklu sanıklar adına söz alan sanık Nizamettin Onar, Yüksek Seçim Kurulunun (YSK), BDP'nin desteklediği 6 kişi dahil 12 bağımsız milletvekili adayının başvurularının iptaline ilişkin kararını kınadıklarını ifade ederek, ''YSK'nın kararı halkların kardeşliğine, barışa karşı bir suikasttır. Ahlaki değildir. Kürt halkı parlamentoya mahkum değildir. Kendi çözümünü yaratacak güçtedir. Bu kararı kınıyoruz. YSK'nın kararı ile ana dilde savunma hakkına karşı verilen karar aynı zihniyeti taşımaktadır'' dedi.
Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz, bunun üzerine ''YSK'ya dilekçe göndersen daha iyi olur'' diye konuştu.
Tutuklu sanıklardan Adnan Bayram da hazırladığı Kürtçe yazılı savunmayı okumak istedi.Buna izin vermeyen Mahkeme Başkanı Yılmaz, görevlilere mikrofonun sesinin kapatılması talimatını verdi.
Daha sonra sanık avukatlarından Danış, müvekkilinin Kürtçe hazırladığı yazılı savunmanın Türkçe çevirisini okuyarak, tutanağa geçirilmesini istedi. Danış, ayrıca, yazılı savunmanın hem Türkçe hem de Kürtçe olarak dava dosyasına konulmasını talep etti.
Mahkeme Başkanı Yılmaz da Türkçe yazılı savunmayı, altında sanığın imzası olması halinde kabul edip dosyaya koyabileceğini söyledi.
Söz alan Avukat Mehmet Emin Aktar, mahkeme heyetine, ''Devletin Kürtlere karşı refleksinin temsilcisi olarak burada bulunuyorsunuz. Biz de bundan sonra sizin tutumunuza karşı tutum takınacağız'' dedi.
-''ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER KALDIRILSIN''-
Duruşmada söz alan sanık avukatlarından İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, anayasal dayanaktan yoksun bir yargılama yapıldığını iddia ederek, CMK'nın 250, 251 ve 252. maddelerinin anayasanın 13. ve 37. maddelerine aykırı olduğunu savundu.
Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması talebinde bulunan Türkdoğan, söz konusu taleple birlikte mahkemenin görevsizlik kararı vererek dosyayı Anayasa Mahkemesine göndermesi gerektiğini söyledi.
-AVUKATLARDAN 3 TALEP-
Sanık avukatlarından Cihan Aydın da mahkemeye, müvekkillerinin yazılı savunmalarının Türkçe ve Kürtçe olarak dosyaya konulmasını, görevsizlik kararı verilerek dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesini ve tutuklu sanıkların topluca duruşma salonuna getirilip yargılamanın toplu olarak yapılması talebinde bulundu.
Mahkeme Başkanı Yılmaz, talepleri değerlendirmek üzere duruşmaya öğleden sonra devam edilmek üzere ara verdi.
Duruşmayı eski BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak da izledi.
-KIŞANAK: YENİ BİR DURUM DEĞİL
Kışanak, Diyarbakır Adliyesi önünde gazetecilere yaptığı açıklamada, YSK'nın iptal kararıyla ilgili olarak bu konuda yanlış bir bilginin olduğunu, kendisiyle ilgili durumun bilinmeyen, fark edilmeyen bugün tesadüfle ortaya çıkmış bir durum olmadığını bildirdi.
2007 yılında da milletvekilliği için başvurduğunda Yargıtay Adli Sicil Bürosundan ayrıntılı döküm aldığını ve YSK'ya ilettiğini anlatan Kışanak, YSK'nın, 2007 yılında teslim ettiği belgeleri kamuoyu ile paylaşmasını istediğini belirtti.
O günden bugüne değişen bir şeyin söz konusu olmadığını, 2007 yılında verdiği belgeler içerisinde 12 Eylül darbesi döneminde yargılandığı ve 1990 yılında Halepçe katliamını protesto ettiği için ''izinsiz gösteriye katılmak'' suçundan yargılandığının açıkça belli olduğunu savunan Kışanak, şöyle konuştu:
''1980 yılındaki kararın üzerinden 30 yıl geçti. Arşiv kaydı bile silinmiştir. Diğer kararın üzerinden ise 17 yıl geçti. Bu da hükmünü yitirmiştir. Bu iki durum da açıkça bilinmesine, belgelerle birlikte YSK'ya teslim edilmesine rağmen kendilerinin yorumu ve takdiri de benim milletvekili olabileceğim şeklinde olmuştur. Bugün yeni ortaya çıkmış bir durum, o gün fark edilmemiş bir durum asla söz konusu değil. YSK, lütfen ne fark varsa bize açıklasın. Kaldı ki 2011 yılı için sabıka kaydı istediğimde savcılık bana 'arşiv kaydı dahi yoktur' diye bir belge verdi. Belgeyle başvurumu yaptım.
Benim durumdan daha vahim olan Leyla Zana ve Hatip Dicle'nin durumudur. Mahkemeler yeni düzenlemeye göre memnu haklar yasal olarak süre bittikten sonra kendiliğinden verilir. Bu nedenle 'memnu hakları iade etmeye memur değiliz' diye karar veriyorlar. Buna rağmen YSK bunu kabul etmiyor. Bu tutum çok açık bir biçimde siyasi bir tutumdur, hukukla alakası yoktur. Hukuk, adaleti sağlamak üzere vardır. Parlamento, bu adaletsizliği düzeltecek hukuksal düzenlemeleri yapmak üzere acilen toplanmalı ve gereğini yapmalıdır. Aksi taktirde sonuna kadar bu halkın direnme hakkı vardır. Biz orman kanunlarına teslim olmayacağız.''
KCK sanıkları YSK kararlarını kınıyor
Terör örgütü PKK'nın şehir yapılanması olduğu iddia edilen KCK ile ilgili davanın duruşmasında tutuklu sanıklar adına söz alan sanık Nizamettin Onar YSK kararlarını barışa karşı yapılmış bir suikast olarak değerlendirdi.