'Kemal Sunal'ın Arkasında Hep Halk Oldu'
Sanatçı Kemal Sunal'ın eşi Gül Sunal: 'Sinema filmlerinde görünen Kemal Sunal, kendi hayatında da aşağı yukarı yine o hayatı yaşıyordu. Gerçek, saf, temiz, aileye değer veren, kendine önem veren zarif bir insandı. Yani gerçekti Kemal, seyirci onun farkındaydı. Halktan geldi, halk tarafından çok sevildi. Biliyorsunuz Kemal devlet sanatçısı değildi veya herhangi bir partiyi, medya kuruluşunu arkasına almadı. Onun arkasında hep halk oldu, bağırlarına bastılar' 'Hakiki bir Türk ailesi babasıydı, benim babam neyse Kemal de oydu. Evde son sözü Kemal söylerdi, buna rağmen çok eğlenceli bir babaydı. Çocuklarla çok oyun oynardı, çok güzel zaman geçirirlerdi. Bazen hangisi baba, hangisi çocuk onu karıştırırdık. Çünkü o yerde de yuvarlanırdı, boğuşur, güreşirdi ama yine son sözü Kemal söylerdi' 'Kemal öğüt hiç vermezdi, sadece bir öneri belki bir bakış, bir duruş ya da bir kitap tavsiyesiyle çözerdi işi. Ne yapmamız gerektiğini, her şeyi bize yaşayarak gösterdi'
Gül Sunal, Devekuşu Tiyatrosu'nun Ankara turnesi sırasında tanışarak 1975'te evlendiği eşinin bilinmeyen yönlerini ve sanatçı kişiliğini, vefatının 19. yılında AA muhabirine anlattı.
Eşi hakkında merak edilenleri "Kemal, Hadi Gel Bi Kahve İçelim" kitabında kaleme alan Gül Sunal, usta sanatçının ev hayatını ve misafir ağırlamayı çok sevdiğini söyleyerek, "Misafir yoksa bile icat ediyordu. Herkesi telefon edip çağırırdı. Bizim evde yenilsin, içilsin ama bir yere gitmesin (isterdi)." diye konuştu.
- "Hakiki bir Türk ailesi babasıydı"
Sunal, herkes gibi normal bir ev hayatı yaşadıklarına işaret ederek, "Kemal'i kaybettikten sonra genç bir hanım 'Kemal Sunal starlığını evde nasıl yaşıyordu?' diye sordu. Cevap veremedim çünkü star gibi yaşamıyordu. Sofrada hepimiz birlikte olurduk. Özellikle kahvaltı ve akşam yemeklerini mutlaka sofrada isterdi." dedi.
Çeyrek asır evli kaldığı eşinin aynı zamanda ciddi bir karaktere sahip olduğundan bahseden Gül Sunal, şunları kaydetti:
"Çok disiplinli ve çok titizdi. Hakiki bir Türk ailesi babasıydı, benim babam neyse Kemal de oydu. Evde son sözü Kemal söylerdi, buna rağmen çok eğlenceli bir babaydı. Çocuklarla çok oyun oynardı, çok güzel zaman geçirirlerdi. Bazen hangisi baba, hangisi çocuk onu karıştırırdık. Çünkü o yerde de yuvarlanırdı, boğuşur, güreşirdi ama yine son sözü Kemal söylerdi. Çocuklar babadan korkmak, çekinmek dışında onu sayardı. Bu korku değil ama onu üzmemek için onun söyledikleri sözü mutlaka yerine getirirlerdi."
- "Bize her şeyi yaşayarak gösterdi"
Sunal, çocukları Ali ve Ezo Sunal'ın da birçok yönden babalarına benzediğini dile getirerek, "Kemal'e minnettarım. Çünkü çok güzel mesajlar vermiş çocuklara, küçük mesajlar ama onları saygın yapan, hayatlarına çok güzel kapılar açan mesajlar. Kemal öğüt hiç vermezdi, sadece bir öneri belki bir bakış, bir duruş ya da bir kitap tavsiyesiyle çözerdi işi. Ne yapmamız gerektiğini, her şeyi bize yaşayarak gösterdi." ifadelerini kullandı.
Gül Sunal, eşini ve rol aldığı her filmi çok sevdiğini anlatarak, "Kendisi de filmlerini izlerdi ama çok enteresan izlerdi, ne güler ne konuşur ne yorum yapardı. Elini kafasına koyardı. Bilmiyorum belki de kendi kendini eleştiriyordu. Film bittikten sonra da tartışmazdık ama göz ucuyla çocuklara ve bana bakardı, gülüyor muyuz ya da gülmüyor muyuz diye. Oyuncu olarak da her rolü oynamak isterdi." şeklinde konuştu.
- "Onun arkasında hep halk oldu"
Oynadığı tüm karakterlerle Türk sinema tarihinde ön plana çıkmayı başaran Kemal Sunal'ın her yaştaki izleyiciler tarafından sevildiğini vurgulayan Gül Sunal, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sinema filmlerinde görünen Kemal Sunal, kendi hayatında da aşağı yukarı yine o hayatı yaşıyordu. Gerçek, saf, temiz, aileye değer veren, kendine önem veren zarif bir insandı. Yani gerçekti Kemal, seyirci onun farkındaydı. Halktan geldi, halk tarafından çok sevildi. Biliyorsunuz Kemal, devlet sanatçısı değildi veya herhangi bir partiyi, medya kuruluşunu arkasına almadı. Onun arkasında hep halk oldu, bağırlarına bastılar. Ölümünden önce de sonra da hiçbir zaman bize 'Kemal Bey' diye yazı gelmedi, hep 'Kemal Ağabey, Kemalciğim'... Sonra bana da hiçbir zaman 'Gül Hanım' diye hitap eden olmadı, 'Gül Abla', 'Gül Yenge' diye yazıyorlardı. Kemal'in sayesinde kalabalık bir aile olduk. Hala Kemal sayesinde çok güzel bir hayat yaşıyoruz."
Sunal, birçok kez maddi sıkıntı yaşamalarına rağmen her zaman eşinin yanında olmaya çalıştığına işaret ederek, "Ben asla parayı sıkıntıdan saymıyorum. Para her zaman kazanılır. Onun dışında da güzel bir hayatımız vardı. Mutlu insanlardık. Kemal'in içinde tabii ki sancılı bir süreç vardı ama bunları yansıtmazdı. Yani işini eve getirmezdi Kemal. Dışarıda ne yaşarsa yaşasın eve geldiğinde bambaşka oluyordu." dedi.
- "Filmleri bir dönem televizyon kanallarını ayakta tuttu"
Hiçbir zaman eşini sette ziyaret etmediğini söyleyen Sunal, "Çok enteresandır sadece en son gittiği 'Balalayka' filminin senaryosunu bana okuttu. Diğer 82 filmin senaryosunu hiç göstermedi. Sanıyorum bir şey söyleriz, onun kafasında kurduğu şeyi bozarız diye ama benim fikirlerimi mutlaka alırdı." ifadelerini kullandı.
Gül Sunal, Kemal Sunal filmlerinin televizyonda uzun yıllar telif hakkı verilmeden gösterilmesine de değinerek, şunları dile getirdi:
"Çok üzülüyoruz telif hakkı olmadığı için. Bundan sonra da bizim o filmlerden kazanacağımız para bize çok lazım değil. Aslında mesele para değil, haksız bir kazanç var ortada. Bunu devletin düşünmesi lazım. Bugün hala filmleri oynatılmaya devam ediliyor. O da araştırıyordu ve çok naif şekilde 'Gün birincisi olmuşum gene bugün. Milli maçı bile geçmişim.' diyordu ama hep buruk bir gülümsemeydi ondaki. Onun filmleri bir dönem televizyon kanallarını ayakta tuttu fakat bize bir çiçek bile getirmediler."
Eşinin televizyonda gösterilen filmleri sayesinde yeni nesilden de hayran kitlesine sahip olduğunun altını çizen Sunal, "Kemal'i kaybedeli 19 yıl oldu ama kimi 3 yaşında kimi 5 yaşında hayranları var. O zaman 5 yaşında olan kocaman adamlar, kadınlar da 'O zaman çocuktum şimdi onu daha iyi anlıyorum.' diye yazıyorlar. Bu yüzden filmler hala oynasın istiyoruz, yeni nesiller Kemal'i tanısın diye." değerlendirmesinde bulundu.
- "Kemal'in arşivini hiç kimseye teslim edemeyiz"
Gül Sunal, usta oyuncu adına bir müze açma girişiminde bulundukları bilgisini vererek, şöyle devam etti:
"Bir bina satın aldık, projeleri de çizildi fakat müze işi çok büyük, maliyetli bir iş, yapamayacağımızı gördük. Devletten bir şey beklemedik. Çünkü daha önce bir devlet bakanı Kemal Sunal adına bir sanat galerisi açtı. Beyoğlu'nda olduğu için biz kabul ettik sonra 'Bina satıldı gelin alın bunları.' diye bir telefon geldi. Ali oraya bir kamyon götürerek hazırladığımız bütün eşyaları aldı. Sonra Tuzla'daki bir devlet hastanesine çocuk bölümü yaptık. Hem ilkokula gidemeyen hem de hastanede kalan çocuklara ana sınıfı, resim atölyesi, laboratuvar yaptık. Orası için de bir gün 'Gelin bu eşyaları alın. Artık burası poliklinik oluyor.' diye aradılar. Biz yine bu bölümü taşımak istedik fakat hiçbir hastane, dernek kabul etmedi. En son Kadıköy'de bir aile danışma merkezi gibi bir yere verdik. Yani bakanlar, belediyeler değiştikçe sizin yaptığınız şeyin de başka bir hale dönüşmesi kaçınılmaz. Bunun için de biz kimseye hiçbir şey vermeyi düşünmüyoruz. Güvenim kırıldı, birisi açar iyi niyetle, o gidince ne olacağı belli değil sonra eşyaların hepsi sokağa dökülüyor çünkü."
Eşinin aynı zamanda iyi bir arşivci olduğuna dikkati çeken Sunal, şunları anlattı:
"Kemal'in tiyatroya başladığı bıyık, yüzüne sürdüğü pat duruyor. Kaşını çizdiği kalemi saklamış. Yani yaptığı her şeye çok değer vermiş ve hepsini saklamış. Kemal'in evimizde bir odası var, her şey onun bıraktığı gibi duruyor. Böyle güzel bir arşivi hiç kimseye teslim edemeyiz. Onlar kaybolacak diye çok korkuyorum. Biz onları zaman zaman sergi yaparak seyirciyle buluşturuyoruz. Çok güzel, hayretler içinde izliyorlar. Böyle bir arşivin hakikaten başka bir sanatçıda olduğunu zannetmiyorum. Türkiye'de değil, dünyada yoktur böyle iddialı bir arşiv."
- "Kemal Sunal belgeseline sponsor aramayı kendimize yediremiyoruz"
Sunal, eşinin "Televizyon ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü" başlıklı tezinden bahsederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"50 yaşından sonra üniversiteyi bitirmesi, arkadan yüksek lisansı yapması çok değerli bir şey. Yüksek lisansının tezini yapmasının nedeni de 'Beni kimse araştırmıyor, bari ben araştırayım.' demişti. Tezinin ilki sanırım bazı eksikliklerden dolayı kabul edilmedi. Sonra tekrar yazdı. Hep hayal ederdi, 'Yüksek lisans tezimi kitap haline getirip, gençlere bırakayım, arşiv niteliğinde bir şey olsun.' diye gerçekten özen gösterdi. Sonra 'Galiba belgeselimi de kendim çekeceğim.' demişti. Biz Kemal'i kaybettikten sonra söylediklerini vasiyet gibi düşündük, tezini hemen kitap haline getirdik, üniversitelere dağıttık. Ondan sonra da hemen belgeselini yaptık, iyi ki yapmışız çok güzel bir arşiv oldu."
Hazırladıkları belgeseli seyirciyle buluşturamadıklarına işaret eden Sunal, "Seyirci de bu konuda bize sitemli haklı olarak. Kanallar nedense buna çok sıcak bakmadılar, inşallah bir gün seyirciyle buluşur diye düşünüyoruz. Bize 'Sponsor lazım.' diyorlar, biz de kapı kapı dolaşıp Kemal Sunal belgeseline sponsor aramayı kendimize yediremiyoruz açıkçası." şeklinde konuştu.
Gül Sunal, eşinin ülkesini çok seven, eğitime ve gençlere çok önem veren biri olduğunun da altını çizdi.
- "Güzel bir hayat yaşadı ama maalesef kısa bir hayat oldu"
Kemal Sunal'ın vefatı üzerine yaşanan ihmal tartışmalarına değinen Gül Sunal, şunları dile getirdi:
"Tartışmaların hiçbirini kabul etmiyorum. Yazı ve kadere çok inanıyorum. Film şirketini 'Niye uçağa bindirdiler?' diye çok suçladılar ama ben biliyorum ki eve kadar araç yolladılar gitmesi için. Hatta Ali de Kemal'e arkadaşlık etmek için yanındaydı fakat Kemal araçla gitmek istemedi. 'İşim beni korur, gençler var, eğleniriz, güleriz. Konuşarak 1 saate gideriz.' dedi ve öyle gitti. Onun dışında kötü bir şey yaşanmadı. Belki de uçağa binmese gene o saate onun gibi bir şey yaşanabilir, küçük bir heyecan da onu öldürmeye neden olabilirdi. Bilemiyorum ama çok güzel bir hayat yaşadı. En azından benim gibi acılar içinde yaşadığı 19 senesi yok. Bebek gibi yaşadı ve öldü bana göre. Çünkü anne baba acısı görmedi, kardeş, eş acısı yaşamadı, evlatlarından hep güzel övgüler aldı. Kendisi de çok sevildiğinin farkındaydı. Güzel bir hayat yaşadı ama maalesef kısa bir hayat oldu."