'Kıyamet Kopmadıkça Radyo Var Olacak'
Türkiye'de resmi olarak 1927'de yayın hayatına başlayan ve farklı içerikleri ile topluma geniş yelpazede hizmet sunan radyo, teknolojinin gelişmesiyle daha güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor Geçmişi köklü Ankara ve İstanbul Radyoları ile bölge radyoları, 1964'te TRT'nin kurulmasıyla tek çatı altında toplandı TRT Radyo Dairesi Başkanı Ahmet Akçakaya: 'Radyo, sesin var olduğu yerde var. Ses, nefesin var olduğu sürece var. Bu şu demek, kıyamet kopmadıkça radyo var olacak' 'İnternet radyoculuğuyla kimi dünya radyoları, kendilerini bir adım geriye atmış durumdalar. YouTube radyoları oluşturarak, görüntüyü radyo stüdyolarına taşımak gibi bir durumu deniyorlar. Görüntünün olduğu yerde radyoculuk bitti demektir. Türkiye'de radyoculuk ise bu noktada dimdik ayakta'
Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünce (UNESCO) 2011 yılında Paris'te alınan karar ile BM Radyosunun 1946'daki kuruluş tarihi 13 Şubat, "Dünya Radyo Günü" ilan edilmişti.
TRT Radyo Dairesi Başkanı Ahmet Akçakaya, 13 Şubat Dünya Radyo Günü dolayısıyla Türkiye'de radyoculuğun geldiği durumu ve TRT'nin misyonunu, tarihi Ankara Radyosu stüdyolarında AA muhabirine değerlendirdi.
Türkiye'de, radyoculuğun 6 Mayıs 1927'de, İstanbul Sirkeci Büyük Postane'nin üst katında "Sevgili dinleyiciler" anonsuyla başladığını aktaran Akçakaya, bu başlangıcın dünya radyoculuğundan çok uzak olmadığını bildirdi. Akçakaya, 1920'lerin başlarında İstanbul'da, Fransızların birkaç deneme yaptığını ama resmi olarak ilk yayının 1927'de gerçekleştirildiğini anlattı.
- Atatürk, Ankara Radyosu inşaatı ile ilgilenmiş
Ankara Radyosunun 1928'de yayın hayatına başladığını belirten Akçakaya, "28 Ekim 1938'de şu anda içinde bulunduğumuz Ulus'taki binada Ankara Radyosu yayına devam ediyor. Mustafa Kemal Atatürk, buranın inşaatı ile bizatihi ilgileniyor. Çok sık gelip inşaatı tetkik ediyor ama hastalığın çok ağır dönemine rastladığı için son 7-8 ayını görmüyor. Atatürk'ün vefatından 12 gün önce 28 Ekim 1938'de bu binada yayına başlıyor ve hala devam ediyor." bilgisini aktardı.
Ekmeğin karneyle dağıtıldığı yıllarda, Türk milletinin radyoya verdiği önemi gösteren İstanbul Radyosunun radyoevi binasına 1949'da kavuştuğunu söyleyen Akçakaya, İstanbul Radyosunda uzunca yıllar prodüktör olarak çalıştığını ve bundan mutluluk duyduğunu dile getirdi.
Akçakaya, 1 Mayıs 1964'te TRT'nin kurulduğunu, tüm Türkiye'deki radyoların, TRT çatısı altında bir araya geldiğini belirtti.
- "Radyo bireyden bireye iletişim aracı"
Radyonun temelde insan sıcaklığını içine aldığını çünkü sesin kendisiyle var olduğunu dile getiren Ahmet Akçakaya, şu ifadeleri kullandı:
"Radyo, bir kitle iletişim aracı olarak sınıflandırılsa bile aslında bireyden bireye bir iletişim aracı. Çünkü televizyon ekranı çerçevesi içinde bir iletişim kodu oluşturulmuş. Kendi mesajını o sınırlar içinde veriyor. Radyoda ise ses herhangi bir görsel öge barındırmadığı için her bir dinleyicinin hafızasında canlanıyor ve yeni bir mesaj haline geliyor. Dolayısıyla her bir dinleyici, tek başına bir hedef kitle, bir hedef birey haline geliyor. Radyonun hem çok keyifli hem de zorlu tarafı bu."
Akçakaya, radyonun iletişimi açık tutma ve direkt insana hizmet etme hedefinin, çatışmacı bir ortamdan, daha barış dolu bir ortama insanı çektiğini belirterek, UNESCO'nun bu sene için belirlediği "Diyalog, Hoşgörü ve Barış" temasının, radyonun en temel esaslarını barındırdığını, TRT Radyolarının da bu ortamı oluşturmak için çalıştığını söyledi.
- "TRT ve Türkiye Radyoları Türkçenin bayraktarlığını yapıyor"
Akçakaya, Türkiye Radyolarının, TRT Radyo 1, TRT Radyo 3, TRT Nağme, TRT Haber, TRT Türkü, TRT FM ve beş bölge radyosu ile başarılı yayınlarla bugün halen dimdik ayakta olduğunu bildirdi.
Bu yıl bölge radyolarının 50'nci yılını kutladıklarını ve bölge insanına hizmet verdiklerini dile getiren Akçakaya, "TRT olarak dünya radyocularına da eğitimler veriyoruz. Önderlik ve öncülük yapmaya çalışıyoruz. Dış Yayınlar Dairesi Başkanlığı çatısı altında radyomuz 40'ın üzerinde dilde yayın yapıyor. Dünyanın seçkin kamu yayıncıları arasındayız." dedi.
Akçakaya, teknolojinin gelişmesiyle radyodaki materyallerin dijitalleştiğini belirterek, "Ama her şeye rağmen radyo bir şeyden vazgeçmedi, vazgeçemez. O da en temel varlığı, ses. Sesin krallığından ödün vermedi. TRT ve Türkiye Radyoları hala Türkçenin bayraktarlığını yapıyor. " değerlendirmesinde bulundu.
- Dünyada gençlerin radyo dinleme oranı düştü
Türkiye'de bin 300'ün üzerinde ulusal, bölgesel ve yerel radyo bulunduğunu, bu sayının radyo iletişimindeki konumu görmenin açık bir göstergesi olduğunu ifade eden Akçakaya, 1990'larda özel radyoların açılması ile bu zenginliğin daha hızlı yakalandığını söyledi.
Gelişmiş ülkelerin radyolarında, klasik radyoculuk algısının dışına taşma gayreti olduğunu belirten Akçakaya, özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinde gençlerin, radyo dinleme oranlarının hızla düştüğüne dair araştırmalar yapıldığını aktardı.
Akçakaya, genç nüfusun radyo alıcısından yayınları dinleme oranının düştüğünü ancak cep telefonu aplikasyonları aracılığıyla bunun yapılabildiğini kaydederek bu durumun radyonun güncelliğini koruduğunun bir işareti olduğuna dikkati çekti.
Türkiye'de de benzer bir durum olduğunu ama henüz o kadar ciddi bir durum ortaya çıkmadığını vurgulayan Akçakaya, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İnternet radyoculuğuyla birlikte kimi dünya radyoları, kendilerini bir adım geriye atmış durumdalar. YouTube radyoları oluşturarak, görüntüyü radyo stüdyolarına taşımak gibi bir durumu deniyorlar. Görüntünün olduğu yerde radyoculuk bitti demektir. Türkiye'de radyoculuk ise bu noktada dimdik ayakta. O avaz bu gök kubbede var oldukça elbette bu toplumda hoşgörü de barış da iletişim de açık olacak. Radyo, sesin var olduğu yerde var. Ses, nefesin var olduğu sürece var. Bu şu demek, kıyamet kopmadıkça radyo var olacak."